BELEDİYECİLİK BİR VİZYON İŞİDİR
Reklam
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

BELEDİYECİLİK BİR VİZYON İŞİDİR

26 Eylül 2020 - 00:12

Türkiye’de belediye Başkan ve yönetimlerinin kentlerin mimari kimlikleri üzerinde kalıcı etkileri olmaktadır. Bu nedenle kentlerin tarihleri mimari kimlikleri yönünden incelenirse, hangi anlayışta belediye yönetimlerinin gelip geçtiğini anlamak mümkündür. Kentlerin mimari kimlikleri aslında o kentte yaşayan insanlar tarafından belirlenmelidir. Bu durum ancak bir kentin Mastır Planının yapılması ile mümkündür. Mastır Plan bir kentin mimari kimliğinin anayasasıdır. Hiçbir uygulamanın bu planın dışına çıkması mümkün değildir. Aksi takdirde yamalı bohça gibi kent mimarileri ile karşılaşmak mümkündür.
 
          Anadolu’daki kentleşmelerin tarihi geçmişi incelendiğinde başlangıcının köy olduğu görülmektedir. Kentsel değişimin süreç içinde köyden beldeye, beldeden ilçeye, ilçeden İl’e dönüşerek sürecin devam ettiği görülmektedir. Bu nedenle ne modern bir mimari kimlik, ne de düzenli bir altyapı görmek mümkün değildir. Bu nedenle kenti günün ihtiyaçlarına cevap verecek hale getirmek için, kentsel dönüşüm uygulamaları yapılmaktadır. Yık yap esasına dayanan kentsel dönüşüm uygulamaları rant amaçlı tarih katliamı olarak değerlendirilmelidir. Çünkü bu uygulamalar bir kentin mimari geçmişini yok edip, sanki yeni kurulmuş bir kent kimliği gibi ortaya çıkmaktadır.
 
          Türkiye’de ilk mastır plan uygulaması, Rahmetli Atatürk ile başlamıştır. Aziz Atatürk bozkırın ortasındaki fakir Anadolu kasabasından çağdaş bir Başkent yapılmasını hedeflemişti. Bu amaçla Avusturya’lı ünlü şehir plancısı Herman Jansen’i Ankara’ya davet etmiştir. Kendisinden Yeni Cumhuriyetin kuruluşunu simgeleyen bir Başkent planı hazırlamasını istemiştir. Bu planı incelediğim zaman 300 bin nüfusa göre planlanmış harika bir şehir planı hazırlandığını gördüm. Planda, doğu batı ekseninde ağaçlandırılmış havalandırma koridoru öngörülmüş olup, bina yapılması yasaklanmıştı. Bentderesi üzerinde bir baraj öngörülmüş, Güney Kuzey ekseninde çok geniş bir bulvar planlanmıştı. Ancak Atatürk’ün vefatından sora öngörüsüz cahiller tarafından planın uygulamasından vazgeçilerek çıkar amaçlı keyfiliğe geçilmiştir.
 
          Günümüzdeki Ankara’ya bakıldığında mimari kimliği olmayan, kentsel dönüşümle gecekondulardan kente dönüşen bir metropol izlenimi vermektedir. Batıkent’e bakınca Sayın Murat Karayalçın’ı, Yuvarlak kavşaklara bakınca Rahmetli Vedat Dalokay’ı, Saraçoğlu mahallesine bakınca 27 Mayıs İhtilalini, Hamamönü ve Havaalanı yoluna bakınca Sayın Melih Gökçek’in izlerini görmek mümkündür. Son yıllarda Ankara insan merkezli bir kent olmaktan uzaklaşarak, dikey mimarinin işgaline uğrayan, rant merkezli bir kent haline dönüşmüştür.
 
          Doğup büyüdüğüm, gençlik yıllarımın geçtiği, halen de yılın büyük bir kısmını geçirdiğim Ordu İli’ne gelince, kısmen de olsa Fidangör, Taşbaşı ve Zaferi milli mahalleleri kentin tarihinden gelen mimari kimliğini yansıtmaktadır. Buraların otantik yapısını bozmadan kültür varlığı olarak muhafaza edilmesi gerekli görülmektedir. Kirazlimanı’ndaki betonlaşma, Şahincili sırtlarındaki dikey mimari kentin görüntüsünü bozmuştur. Daha önceki yıllarda Kuğukent Projesi ve Rıhtımın üst kısmındaki villalar kentin aldığı eski yaralardır. Son yıllarda yapılan TOKİ projeleri ve yeni stadyum kentin mimari kimliğini olumsuz yönde etkileyen girişimlerdir. Takdir edilecek en önemli hizmet Belde Evlerinin yıkılmasıdır. Hizmeti geçenlere teşekkürü bir borç bilirim.
 
          Belediyecilik bir vizyon meselesidir. Bolaman Havzası Projesini abartarak tanıtırken, şehrin hemen bitişiğindeki Melet Irmağı Havzasını görmemek büyük bir eksikliktir. İstanbul’a yeni kanal açılmaya çalışılmaktadır. Halbuki Ordu için kanal, doğal olarak Melet Irmağı havzasında sessiz sedasız ilgi beklemektedir. Söz konusu Havzanın, Eskişehir Porsuk Vadisi veya Adana Seyhan Projesi gibi çekim merkezi oluşturması mümkündür. Nehir yatağı ıslah edilerek, kademeli geriye doğru şişirildiği takdirde boğaz değerinde bir Havza oluşturulması imkanı mevcuttur. Nehrin her iki tarafında kurulacak kentsel alan, boğaz manzaralı evler ölçeğinde ilgi görme potansiyeline sahiptir.
 
          Belediyecilikte kaynak yaratılması, yaratılan kaynakların önceliklerine göre planlanması temel esaslardır. Başarılı ve verimli belediyeciliğin anayasası kentin Mastır Planının hazırlanmasıdır. Her kim ki Ordu’nun Mastır planını yaptırırsa Kentin anayasasını çıkarmış, çerçeveyi çizmiş olur. Ondan sonra gelecek Başkanların yapacakları hizmet, o çerçevenin içinin doldurulmasından ibarettir. Aksi takdirde her gelen belediye yönetimi, rutin hizmetleri yaparak süresini tamamlayıp ayrılmak durumundadır.
          Belediyecilikte iki türlü başkan tipi vardır. Birisi altyapı hizmetlerine ağırlık vererek, kentin geleceğini düşünen başkan tipi, ikincisi ise gelecek seçimleri düşünerek üstyapı yatırımlarına öncelik veren başkan tipidir. Altyapı hizmetleri çok gerekli olmasına rağmen gözle görülmez. Seçmen gözle görmediğini hizmet olarak algılayamaz. Üst yapı hizmetleri göze yöneliktir ve reklam çalışması gibidir. Seçmen bu tip başkanların çok çalıştığını zanneder. Kentlerin temel sorunlarının çözülmesi gelecek seçimleri düşünen başkan tipleri ile değil, kentlerin geleceğini düşünen başkan tipleri ile mümkündür.
 
 

Bu yazı 876 defa okunmuştur .