BU SİSTEMDE BAKAN OLMAK ÖNEMLİ DEĞİLDİR
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

BU SİSTEMDE BAKAN OLMAK ÖNEMLİ DEĞİLDİR

03 Aralık 2021 - 00:09


 
Necdet Topçuoğlu
 
Bazı Sayın Milletvekillerinin bağırıp, çağırıp sitem ettikleri görülmektedir. Biz neden dikkate alınmıyoruz diye yakınmaktadırlar. Maalesef sistem değişmiştir. Halen değişen sistem topluma anlatılamamıştır. Toplumun her kademesinde sanki Referandum yapılmamış, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmemiş gibi yanlış değerlendirme yapılmaktadır. Yeni durumu vatandaşın anlamamış olması normaldir. Ancak Sayın Milletvekillerinin anlamamış olmaları yadırganacak bir durumdur.
 
Artık Türkiye’de iki seçim yapılmaktadır. Birisi Cumhurbaşkanlığı seçimi, diğeri Milletvekilliği Genel Seçimidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi eski meclis değildir. Denetim yetkisi elinden alınmış, sadece Cumhurbaşkanlığından gelen yasa tekliflerini, hiç değiştirmeden onaylamak gibi bir görevi bulunmaktadır. Meclisin karşısında %50’nin üstünde oy ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı bulunmaktadır. Artık Meclise Milli İradenin mabedi demek pek mümkün değildir. O zaman %50’nin üstünde oyla seçilmiş Cumhurbaşkanı hangi konumdadır, sorusuna cevap bulmak zorunludur.
 
Yeni sistemde kurulan Hükumet, Parlamento Hükumeti değildir. Bakanlar Milletvekilleri arasından seçilmemektedir. Bu sistemde Bakan olarak görevlendirilen Milletvekillerinin istifa etme mecburiyetleri bulunmaktadır. Bakanlar Milletvekili olmadıkları için Türkiye Büyük Millet Meclisine de gelmemektedirler. Dolayısı ile Milletvekilleri Bakanlara ancak telefonla ile ulaşabilmektedirler. Bakanlar Kurulunun Meclisten güvenoyu almasına bile gerek kalmamıştır. Meclis de nöbetçi Bakan bulundurulması çözüm olmamıştır.
 
Cumhurbaşkanlığı Hükumet Modelinde Sarayda 9 adet Kurul, 4 adet Ofis ve Bakanlar Kurulu yer almaktadır. Bu Kurul ve Ofislerin sayısı ihtiyaç duyuldukça artırılabilmektedir. Politikalar ve yasa teklifleri bu kurullarda yer alan uzmanlar tarafından hazırlanmaktadır. Bu sistemde Bakanlıklar icra kuruluşlarıdır.  Kurullar da hazırlanan yasa teklifleri Cumhurbaşkanı tarafından görüşülmek üzere Meclise, politikalar ise uygulanmak üzere ilgili Bakanlıklara gönderilmektedir. Bütçe ve finansman ihtiyaçları ise ofislerde hazırlanmaktadır.
 
Eski sistemde ve klasik Parlamenter Sistemlerde Meclisin en temel görevi Bütçe Hakkıdır. Devletin bütçesi TBMM tarafından Bütçe Kanunu olarak çıkarılır, Hükumet tarafından uygulanır, Sayıştay Raporları çerçevesinde yine Meclis tarafından denetlenirdi. Bu hak bile artık Meclise ait değildir. Bütçe Saraydaki ofis ve Kurullar tarafından hazırlanıyor, Cumhurbaşkanı tarafından görüşülmek üzere Meclise gönderiliyor. Üzerinde gider artırıcı bir değişiklik yapılması mümkün değildir. Meclis bütçeyi onaylayıp göndermektedir.
 
Cumhurbaşkanlığı Hükumet Modelinde Bakanlıklar sekreterya, Bakanlar da sekreterdir. Bu durum bütün Başkanlık sistemlerinde aynıdır. Bakanlıklar icra organlarıdır ve Başkanlık tarafından verilen görev ve politikaları yerine getirmekle yükümlüdürler. İhtiyaç duydukları yasal düzenleme ve politika taleplerini Saraydaki Kurul ve Ofislere bildirirler, bu taleplerin gerekliliği ve uygulanabilirliği uygun görüldükten sonra Cumhurbaşkanı tarafından yerine getirilmek üzere Bakanlıklara gönderilmektedir. Dolayısı ile bütün sorumluluk Cumhurbaşkanına aittir. Bakan olmanın fazla bir önemi bulunmamaktadır.
 
Hükumet yeni kurulup göreve başladığında bazı Bakanlar neler yapacaklarını açıkladıkları zaman, arkadaşlar daha bu sistemi bilmiyorlar demiştim. Bunlar kendilerini halen eski bakanlar ile karıştırıyorlar diye yazı yazmıştım. Milletvekilleri de kendilerini eski Milletvekilleri sanmaktadırlar. Yani sistem yeni, ancak kafalar halen eskilerde kalmış görünmektedir. Ekonomi Bakanlığına yeni atanan Sayın Nurettin Nebati’nin neler yapabileceğini tartışmak anlamsızdır. Kendisinden beklenen, verilen emirleri koşulsuz yârine getirmektir. Özetle yeni Hükumet modelinin işleyişi bu şekildedir.
 
Bu sisteme geçilmesi Referanduma sunuldu ve kabul edildi. Yapılan her şey halkın oyları ve halkın seçtiği Milletvekillerinin oyları ile gerçekleşti. Görüldüğü üzere bu sistemde Milletvekilinin önemi izah etmeye çalıştığım kadardır. Şimdi buna itiraz edilmektedir. Neden bizi görmezden geliyorsunuz, neden bize önem vermiyorsunuz, biz Milletin Vekilleri değilmiyiz diye sitem etmektedirler. Sizler bunu ne için el kaldırdığınız zaman düşünmeliydiniz. Meclisi bu hale getiren yasalar tıkır tıkır, hem de Meclisten geçerken, o dönemin vekilleri Meclis oturumlarına bile katılmıyorlardı. Güneşli havada yola çıkarken şemsiye almayanların, dolu yağarken feryat etmeye hakları yoktur.
 
Cumhurbaşkanlığı Hükumet modelindeki Kurullar, Ofisler ve diğer organların işleyişi tam olarak yerleştiği zaman, bu sisteme göre Meclise bile gerek kalmayacaktır. Başta Meclis olmak üzere devletin birçok kurum ve kuruluşu gelecek yıllarda olur mu, yoksa olmaz mı bunu zaman gösterecektir. Seçmen tabanındaki sosyal parçalanmışlığa baktığımız zaman, bu sistemi tekrar referandumla geriye döndürecek oy çoğunluğunu yakalamanın zor olduğu görülmektedir. Değiştirme iradesinin güçlenmesi için, öncelikle sorunun ne kadar derin olduğu anlaşılmalıdır.
 
Siyasi yelpazeye baktığımız zaman çoğu tabela partisi olmak üzere 108 civarında siyasi partinin kurulmuş olduğu görülmektedir. Gerçekten 108 ayrı fikir var mı ki, bu kadar parti kurulmuştur. Bunu sorgulamak gerekir. Halen Meclis de 600 Milletvekili bulunmaktadır. Yaptıkları işe bakıldığında bu kadar vekile gerek olup olmadığı da tartışılmalıdır. Sistemin değiştirilmesi konusunda muhalefetin yapması gerekenleri ayrıca yazmak istiyorum. Mevcut çabalarla durumun değiştirilmesini mümkün görmediğimi belirtmek isterim. Siyasi kadroların bilgi yetersizliği, Türkiye’nin büyük talihsizliğidir. At yarışı nakleder gibi bağırmayı siyaset yapmak sanan vekillerle bozulan sistemi düzeltmek mümkün değildir.
 


 

Bu yazı 513 defa okunmuştur .