BULUNMAZ HİNT KUMAŞI
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

BULUNMAZ HİNT KUMAŞI

15 Eylül 2020 - 00:27

Sosyal ilişkilerde kendisini naza çeken insanlar için, kendisini ne zannediyor, bulunmaz ‘’Hint kumaşı mı’’ sözü çok kullanılmaktadır. Bu sözün nereden kaynaklandığını çoğumuz bilmeyiz. Ancak arkasını araştırdığımızda acı bir hikayesinin olduğunu öğreniyoruz. Biraz inceledikten sonra işin içinde İngilizlerin olduğu anlaşılmaktadır. İngilizlerin bulaştığı hiçbir olayın iyi sonuç verdiğini düşünmek mümkün değildir. Mahatma Gandhi, Atatürk’ü tanıyıncaya kadar, İngilizleri Tanrı zannederdim demiştir. İngilizler Hindistan’da çok büyük zulümler yapmışlardır.

 

Bulunmaz Hint Kumaşı deyiminin çok anlamlı bir geçmişi vardır. 1700’lü yıllarda Hindistan’ı sömürgeleştiren İngilizler, orada var olan yerli el dokumacılığını yok etmek istemişlerdir. Bunu yapmadıkları takdirde İngiliz fabrika kumaşlarına pazar açamayacaklarını anlamışlardır. Hindistan’daki yerli kumaş üretimini yok etmek için Hintli dokumacıların başparmaklarını keserek, onları kumaş dokuyamaz hale getirmişlerdir. Yaptıkları bu canice uygulamadan sonra, Hindistan kumaşını yok edip, İngiliz kumaşının egemenliğini sağlamışlardır. Böylece Hindistan’ı da kendi müşterisi durumuna düşürmüşlerdir. Hint kumaşı çok arandığı halde piyasa da bulunamaz olmuştur.

 

Birçok insanda önemli olma duygusu, Narsizm seviyesindedir. Ben olmazsam bu şirket çöker. Ben olmazsam bu devlet yıkılır sözü, işte bu önemli olma duygusunun yoğunluğundan kaynaklanmaktadır. Halbuki yeri dolmayacak bir fani yoktur. Her insanı kendi boyutları içinde değerlendirmek gerekir. İnsanları bir başkası ile kıyaslamak doğru değildir. Baki olan Kurumların varlığı, fani olan insanların varlığına bağlanmamalıdır. İnsanoğlu bu dünyada yolcudur. Birileri yolculuğunu tamamlar, yerine bir başkası gelir. Bu yolculuk kesintisiz devam edip gider.

 

Mezarlıklara gittiğim zaman hep şunu düşünürüm. Burada yatan insanların hiç birisinin işi tamam olmamıştır. Hepsi işlerini yarım bırakarak bu dünyaya veda etmişlerdir. Mezarlıklar kendisini vazgeçilmez zannedenlerle doludur. Bazı insanlar hiç ölmeyeceklerini düşünürler, işte bu mezarlıklardakiler de onlar gibiydiler. İnsanın dışında hiçbir canlı öleceğini bilmez. İnsanlar ise bildikleri halde yaşarken hiç ölmeyecekmiş gibi davranırlar. Kendi türü ile savaşmaktan, dünya malına sarılmakta geri durmazlar. Kalan sağlar, gidenlerin hiçbir şey götürmediklerini gördükleri halde yine de bu düşüncelerinden vazgeçmezler.

 

1992 yılında ABD Tarım Departmanında Tarım Politikası eğitimine katılmıştım. Ders veren hocalardan birisi Türkiye ile çok yakından ilgileniyordu. Devamlı değişik konularda sorular soruyordu. Bir gün Türkiye’de Başbakan’ın kim olduğunu sordu. Ben de Sayın Süleyman Demirel’in olduğunu söyledim. Biraz düşündü ve bir hesap yapmaya başladı. Ben sizin Başbakanınızı hatırlıyorum dedi. İlk defa kaç yılında Başbakan olduğunu sordu. Ben de yanlış hatırlamıyorsam 1965 yılında diye cevap verdim. Şimdi hesapladım ABD o tarihten bu yana tam 9 tane Başkan değiştirdi dedi.

 

Sizin Başbakan denizde bulunmayan bir balık türümü, yoksa bulunmaz Hint kumaşı mı diye sormuştu. Neden soruyorsunuz dedim. Bak dedi, biz o tarihten bu güne kadar, 9 Başkan değiştirmişiz. Bu 9 ayrı kadronun yönetime gelmesi demektir. Bu kadar çok insanın beynini ülkemizin faydasına kullanmışız dedi. Siz halen aynı başbakan ve belki de aynı kadro ile yönetiliyorsunuz. Bir ülkeyi uzun zaman aynı beyinler yönetirse gelişme olmaz, bir süre sonra yönetim körlüğü oluşur. Her zaman kan değişiminde fayda vardır dedi.

 

Şimdi düşünüyorum da, o hoca bu soruyu şimdi sorsa ve 18 yıldır Türkiye’nin aynı kadro tarafından yönetildiğini duysa, herhalde şok geçirirdi. Genç beyinlerin de bu ülkeyi yönetmeye hakları olduğu gibi, Türkiye’nin de buna ihtiyacı vardır. Farklı beyinlerin enerjisinden ve bakış açılarından faydalanmak bu Milletin de hakkıdır. Ancak iki devletin halkları arasında seçmen tercihi itibarıyla fark bulunmaktadır. Değişimi sağlamak için önce bakış açımızı değiştirmeliyiz.

 

Ne doldurulamayacak yer, nede yeri doldurulamayacak insan vardır. Mutlaka herkesin bir alternatifi bulunmaktadır. Hiç kimse denizlerde bulunmayan bir balık türü veya bulunmaz Hint kumaşı değildir. Değişim istiyorsak, önce kendimizi değiştirerek işe başlamalıyız.

 

Bu yazı 872 defa okunmuştur .