İKTİDAR YENİ BİR İDEOLOJİ DAYATIYOR
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

İKTİDAR YENİ BİR İDEOLOJİ DAYATIYOR

20 Aralık 2021 - 17:45


 
Necdet Topçuoğlu
 
Türkiye de olup bitenleri doğru okumak gerekmektedir. Yeni sistemin geldiği noktada Sayın Erdoğan bir semboldür. İktidar olanlar onun çevresini kuşatmış olanlardır. Göründüğüne göre bir karmaşık koalisyon yönetimiyle kaşı karşıyayız. Bu koalisyonda egemen cemaatler, geçişken milliyetçiliği savunanlar, mafya ve dışarıdan taktik alanlar bulunmaktadır. Bu koalisyon Türkiye’ye bir ideoloji dayatmaktadır. Nas söylemi basit bir söylem değildir. Karşı çıkanları dinsizlikle suçlamanın aracı olarak kullanılmaktadır. Son çare bu inanca sahip olanlar, dağılmadan bir arada tutulmak istenmektedir.
 
Herkes dövizin nereye kadar yükseleceğini merak etmektedir. Döviz satın almak için piyasa da Türk Lirası bulunması zorunludur. Bankalardaki tasarruf hesaplarının %65’i döviz, %35’i Türk Lirasıdır. Bu oran döviz hesaplarının %75 seviyesine gelmesi halinde, Doların 27 TL olacağı şeklinde hesaplanmaktadır. ATM’lerden aldığımız paralara bakılırsa hepsi yeni basılmış gibi görünmektedir. Demek ki halen piyasaya TL sürülmeye devam edilmektedir. Döviz yükseldikçe Merkez Bankasındaki emanet dövizler satılmaktadır. Bu durum planlı bir soygun yapıldığı imajını vermektedir. En tehlikelisi inatlaşma devam ederse, Türk Lirasının tedavülden kalkmasına kadar gidecektir. Ondan sonrası zaten intihar olur.
 
Akaryakıt fiyatları Doların bu seviyelerde kalması halinde, 1,2 Dolar seviyesini, yani 20 TL’yi bulması beklenmektedir. Şayet Dolar 27 TL’yi görürse akaryakıt fiyatlarının da 32 TL’ye yükselmesi kaçınılmazdır. Mevcut uygulanan piyasa sistemi bunu gerektirmektedir. İktidarın amacı, akaryakıt ithalatını %20 seviyesine indirmektir. Bu seviye Türkiye’deki petrol rafinerilerinin üretimine eşdeğer miktardır. Petrol ithalatı için ödenen döviz miktarı azaltılmak istenmektedir. Fiyatlar yükseldikçe bazı gelir grupları araba kullanmaktan vaz geçmek zorunda kalacaklardır. Aynı ideolojik durum, tütün ve alkol ürünlerine uygulanmaktadır.
 
 
Asıl hesap, asgari ücretin 2022 Şubat ayında 200 Doların altına düşürülmesidir. Bu durumda Türkiye Avrupa ve Asya’nın en düşük asgari ücretine sahip bir ülkesi durumuna gelecektir. Bunun anlamı ucuz köle tüccarlığıdır. 1979 yılında Çin de aynı sistem uygulanmış, 1992 yılında kemer sıkma politikasından vazgeçilmiştir. Ancak Türkiye ile Çin’in sosyal yapısı, rejimi ve şartları aynı değildir. Böyle bir uygulamanın model olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. İzlenmekte olan böyle bir ekonomi politikasıyla seçime gidilmesi imkansızdır. Alınan duyumlara göre seçimlerin 2026 yılına kadar ertelenmesinin yolu aranmaktadır.
 
Bu uygulamanın demokratik sistem içinde sonuç alması mümkün görülmemektedir. İktidar yakın zamanda "çevre kirliliği ve atmosferin korunması" prensiplerine bağlı olarak, 1800 cc’nin üzerindeki araçlara büyük vergiler getirmeyi planlamaktadır. Bu durum araç piyasasında önemli sorunlar yaratacaktır. Dikkat edilirse yandaş kanal konuşmacıları bu konuyu alıştırarak halka anlatmaya çalışmaktadırlar. Araba ve akaryakıt kullanılması azaltılmak istenmektedir.
 
Tarım sektöründe bitkisel üretimin ihtiyacı olan tohum, gübre, akaryakıt ve kimyasal ilaçlar ithalata dayalı olduğu için, dövizin artışına bağlı olarak sürekli yükselmektedir. Bu durumda çiftçinin bu girdileri kullanması mümkün görülmemektedir. Hayvancılık da ise yem ve yem ham maddeleriyle veteriner ilaçları da yükselen döviz kurlarından olumsuz etkilenmektedir. Birçok işletme sahibi stokları tükeninceye kadar faaliyetlerini sürdüreceklerini, düzelme olmadığı takdirde faaliyetlerine son vereceklerini ifade etmektedirler.
 
 
Türkiye de yaşananlar bir krizin başlangıcıdır. Kriz daha gelmemiştir. Bu politikaların olumsuz etkileri yaklaşık altı ay sonra vatandaşa yansıyacaktır. Gıda güvenliği krizinin yaklaştığını görmemek için kör, duymamak için sağır olmak gerekir. İçine düşürüldüğümüz bu derin sorunlar milleti uyandırmaya, muhalefeti de gerçek muhalefet yapmaya yetmiyorsa başka neyin olması beklenmektedir. Dönem parti siyaseti yapma dönemi değildir. Ayrımsız bütün muhalefetin bir ortak payda etrafında birleşerek çözüm üretmesi zorunlu görülmektedir. Muhalefet acilen bir gölge kabine ve bürokrasi oluşturmalıdır. Her sektör gölge kabinenin uzmanları tarafından mercek altına alınmalı ve açıklamalar çözüm önerileriyle birlikte halka anlatılmalıdır.
 
 
Cumhurbaşkanı adaylığı gibi zamansız tartışmalarla vakit geçirilmemelidir. Öncelikle iktidar değiştiğinde bir ay içinde çıkarılacak kararnameler hazırlanmalı ve halka anlatılmalıdır. Başta Merkez Bankası başkanı, MİT Müsteşarı olmak üzere kilit noktalarda bulunan bürokratların bir hafta içinde değiştirilme kararnameleri hazır tutulmalı vakti saati gelince işleme konulmalıdır. Millet bunları görmedikçe, her kafadan bir sesin geldiği parçalı muhalefete güven duymamaktadır. Siyaset yapabilmek için, öncelikle siyaset yapılacak ortamın el birliği ile hazırlanması gerekli görülmektedir.
 
 
İktidar yalnızlaştıkça belki bu kötü gidişten geri dönebilir. Bunu yapmaya niyetlendiği zaman, suçun üzerine atılacağı günah keçileri bulunacaktır. Merkez Bankası Başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı bunların başında gelmektedir. Devletin gücünü eline geçiren ve halka ideoloji dayatan iktidarın karşısına halkın demokratik itirazı ile çıkmak en sağlıklı çözümdür. Destek olmak yanlışa yalakalık yapmak değil, eksik olanı görerek katkıda bulunmaktır. Ülkenin kaderi yaşamayı karın doyurmak sayanlara terk edilemez. Toplumsal muhalefet canlı ve diri olduğu sürece ülkenin güvenliği tehlike altında değildir.
 
 

 
 

Bu yazı 580 defa okunmuştur .