SORUNLU YETİŞENLER SORUN YAŞATIRLAR
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

SORUNLU YETİŞENLER SORUN YAŞATIRLAR

02 Ocak 2022 - 18:18


 
Necdet Topçuoğlu
 
Çocukluk döneminin yaşam biçimi, kişiliğin oluşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Dünyada totaliter liderlerin tarihine bakıldığında bu konuda yanılmadığımız görülecektir. Çocukluk yıllarını baskı altında travmalarla yaşamış olanlar, yetişkinlik dönemlerinde bu olumsuzlukların birikimlerini dışa vurmaktadırlar. Bunun en tipik örneği Saddam Hüseyin’in yaşam biçimidir. Saddam Hüseyin’in çocukluk yılları incelendiğinde travmalar içinde yetiştiği görülmektedir. Netice olarak Irak Halkı perişan olmuş, aradan yıllar geçmesine rağmen halen toparlanamamıştır.
 
 
Bu konuda başka örnek vermek gerekirse, SSCB’nin bir dönemine damgasını vuran Josef Stalin akla gelmektedir. Onun da gençlik yılları sorulu geçmiştir. Yaşadığı dönemde uyguladığı zalimlikleri eleştiren yakın arkadaşı Maksim Gorki’ye neler yaptığı hafızalardan silinmemiştir. Almanya’nın faşist lideri Hitler’i unutmamak gerekir. Çocukluğunun sorunlarla dolu olduğu bilinmektedir. Söz konusu kişilik bozukluğu sadece Almanya’nın değil, dünyanın başına dert olmuştur. Çocukluk yılları serserilikle geçen İtalya’nın faşist lideri Benito Mussolini de İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’in yanında yer almıştır. Yaptığı zulümler sonucunda İspanya’ya kaçarken halkı tarafından öldürülmüştür.
 
 
Tarihe kötü özellikleriyle mal olmuş şahsiyetlerin kişilikleri incelendiğinde küçük farklarla birbirine benzemektedirler. Bu tiplerin kişilikleri oturmamıştır. Dengesiz davranışlar göstermektedirler. Öfkelerini kontrol edemezler. Sürekli öfke halinde olup, bağırıp çağırmaktadırlar. Genellikle sarf ettikleri sözlerden muhakeme yeteneklerinin olmadığı anlaşılmaktadır. Yalan söylemek ve abartılı davranışlar içinde olmak tipik özellikleridir. Kibirlidirler ve kendilerini dev aynasında görürler. Bilim insanları bu ruh halini “Epileptik” ve “şizofrenik” durum olarak tanımlamaktadırlar. Bu ruh haline sahip olanlar, toplumu ve çevresindekileri kendi dünyalarına hapsetmek istemektedirler. Tarihte bu tür insanların toplumlarına kan, gözyaşı ve acıdan başka bir şey vermedikleri görülmüştür.
 
 
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, diğer düğmelerin tamamı yanlış iliklenmektedir. Hayata yanlış başlayan ve toplumlarına acı ve sıkıntı veren bu insanların sonu da hüsran ile neticelenmektedir. Hatalarını anladıklarında geleceklerini kurtarmak için hata üstüne hata yapmaktadırlar. Ancak tarihi gerçeklere bakıldığında bir tanesinin bile sonu hayırlı olmamıştır. İkbal noktasında bulunanlara kahraman denilmesi, iltifat edilmesi önemli değildir. Esas görevini tamamlayıp köşesine çekilenlere veya hayata veda edenlere kahraman denilmesi anlamlıdır. Liderleri kahraman yapan halkın sevgisi ve takdiridir. Bunu hak etmeden unutulmazlar arasında yer almak mümkün değildir.
 
 
Rejim bir devletin sistemini işletme ve yönetme biçimidir. Devlet sistem, yönetim rejimdir. Basit bir ifadeyle devlet baş, rejim şapkadır. Ebedi olan baş olarak tanımladığımız devlet, değişken olan şapka olarak tanımladığımız rejimdir. Bilindiği gibi şapkalar çeşitlidir. Fötr, kasket ve fes bunlardan bazılarıdır. Şapka değişmekle baş değişmez. Rejim değişikliğini devlet krizi olarak görmemek gerekir. Parlamenterizm bir sistem değil, rejimdir. Yani devletin parlamento eliyle yönetilmesidir. Siyasetçilerin bile terimleri doğru kullanmamaları önemli bir eksikliktir. Halk arasında kavram kargaşasına neden olmaktadır.
 
 
Yapmış olduğumuz analizler bize, devlet sorumluluğu verilecek insanların çocukluklarından başlamak üzere geçmişlerinin çok iyi incelenmesi gerektiğini göstermektedir. Geçmişte yaşananlar kişiliğin altyapısını oluşturmaktadır. Alt yapısı bozuk olanlara siyasi yatırım yapılması risklidir. Bu nedenle Atatürk, ‘’Milletimiz ülke yönetiminde görev vereceği insanların geçmişlerini çok iyi bilmelidir’’ demiştir. Hatta, ‘’uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı Meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi mümkün olmayan zararlar verebilir’’ diyerek, ulusal egemenliğe verdiği değeri göstermiştir.
 
Türk Milleti tarihi derinlikleri olan bir Millettir. Devlet gelenekleri köklü ve güçlüdür. Tarih boyunca devlet yönetiminde her türlü rejimin varlığına şahit olmuştur. Zaman zaman Milletçe yapılan hataların bedeli en ağır şekilde ödenmiştir. Halen bir süreç yaşanmaktadır ve bu da bir tercihin sonucudur. Umarım milletimiz bu tercihinin muhasebesini yapacak dersleri almıştır. Erken veya zamanında yapılacak seçimde bunun sonuçlarını görmemiz mümkün olacaktır. Ya kendi geleceğine yine kendi azim ve kararıyla yön verecek, ya da tarihte olduğu gibi bedelini hep birlikte ödeyeceğiz. O günleri sabır ve metanetle bekliyoruz.
 
 

Bu yazı 322 defa okunmuştur .