DEVLET İDARESİNDE SIRLAR
Reklam
Şinasi KARA

Şinasi KARA

Ekonomi,Tarih ve Gündeme dair

DEVLET İDARESİNDE SIRLAR

15 Mayıs 2020 - 22:14



Siyasal toplumlar ikiye ayrılır. İdare edenler ve idare edilenler. Toplumun büyük çoğunluğu, idare edilenlerden oluşur. Her toplumda, küçük bir azınlık idarecilik yapar. İdarecilik doğuştan gelen bir yetenektir.  Sonradan kazanılamıyor.

Siyasal toplumların idaresi, devlet tüzel kişisi kanalıyla yerine getiriliyor. İdare edenlerin en önemli sorunu, halkın kullanılan yöntemi kabul etmemesinden kaynaklanıyor. Yöntem kabul edilmez ise,  siyasal sorunlar meydana geliyor. Sorunlara meydan vermemek için, aşağıdaki metodların uygulanması gerekiyor.

1. Dış sorun yaratmak. 

İçerideki sorunlar arttığı zaman, yöneticiler dış sorun yaratarak dikkatleri oraya çeker. Güvenlik sorunu her türlü sosyo-ekonomik sorunları örter.  

Tarihte,  bilinen ilk dış sorun yaratma yöntemi, İran'da kullanıldı. Şah, Yunanistana Savaş açarak, içeride oluşan gücü dışarı aktarmak istiyordu. Danışma meclisi ''Yunanistan fakir'' diyerek krşı çıkıyordu. Şah, has askerlerine Yunan elbisesi giydirip,  egemenliği altındaki EFES şehrini yağmalattı. Danışma meclisi savaşı kabul etmek zorunda kaldı.(M.Ö.499)

11 Eylül 2001 tarihinde, New-York Ticaret Kulelerinin yıkılışı, Amerikan halkını, Irak Savaşına ikna etmeye yetmiştir. Örnekleri çoğaltmak mümkün...

2.  Dini Kullanmak, yönetimin işini kolaylaştırıyor.

Antik Mısır Medeniyetinden günümüze kadar bu yöntem kullanılmıştır. Tanrının dünyadaki temsilcisi Firavuna kimse karşı gelemiyordu.  

Babil Kralı  ve aynı zamanda Baş Rahip Hammurabi (M.Ö. 1750) Ziggurata girip tanrı ile görüşüyor ve kanunlarını uyguluyordu. Tanrı yasalarına insanalar itiraz edemiyordu.

Semitik dünyada, tanrı yasaları ile idare etme metodunu, Musa dahil tüm Peygamberler kullandı.   

Batı Roma Kiliseyi Kontrolünde tutamadı ve 476 yılında yıkıldı. Tanrınıan dünyadaki temsilcisi sayılan Papa, bu güç sayesinde 1000 yıl süreyle dünyayı AFAROZ  ve ENGİZİSYON korkusuyla idare etmeyi başardı.

Halife de  kendini  Peygamberin vekili sayıyor,  Allah adına halkı idare ediyordu. Müslümanlıkta, ruhban sınıfı olmamasına rağmen, din adamları sosyal statü kazandılar. Bu kazanım, ekonomik kazanımları da beraberinde getirdi.

3. Halkı, yoksul ve cahil bırakmak. 

İnsanın doğuştan gelen önemli bir özelliği vardır.  Çalışmak istemez. Tembelliği sever. Tembellik beraberinde yoksulluğu getirir. Yoksul halk devletten yardım bekler. Sosyal yardımlar sayesinde, tembelleşir. Tembelleştikçe yoksullaşır. Devlete sığınır. Ekonomik yardımlar ile yaşamaya başlayan asalak bir sınıf ortaya çıkar. Her koşulda, onlar devleti destekler.

Çalışkanlar için de, tüketici kredileri kullanılır.Tüketici kredisi ile, çalışan sınıf kredi kölesine dönüşür. Köleliği kabul eden halk kolay idare edilir.

Cahiller de, Devletin ne yaptığını anlamazlar. Anlamadıkları halde, mevcut sistemin destekçisi olurlar. İnsan doğasından gelen,  güçlüye sığınma duygusu vardır. En güçlü organ devlet olduğu için ona sığınırlar. Devleti arkalarında görünce, kendilerini güçlü hissederler.

Bu yöntem en çok Amerika'da uygulanıyor. Amerikan halkı dünyanın en borçlu ve cahil insanlarından oluşur. Onları bu hale, Amerikan eğitim sistemi getirmiştir. Benzer metodu Amerika, 1949 yılından beri, Türkiye'de uyguluyor.

Şinasi Kara

Bu yazı 763 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Necdet Topçuoğlu
    3 yıl önce
    İŞTE EĞİTİM ŞART DENİLMESİNİN ÖNEMİ BUNDANDIR