GAM ALAN, KEDER BOĞAN…
Reklam
Uğur Canbolat​

Uğur Canbolat​

ÇIKRIK

GAM ALAN, KEDER BOĞAN…

05 Haziran 2021 - 09:33

HAYAT bu…
Her daim aynı çizgi üzerinde seyretmiyor.
İnişleri ve çıkışları bol.
Sevinçleri var, kederleri de bol…
Mutluluk bahçelerinde de dolaştırır, acının kıskacında da öğütür.
Pencerelerden yağmuru da seyrettirir, çamurlara da bular.
İçinin içine sığmadığı da olur, nefes alamadığın vakitlerde…
Hasretin harmanında da kavurur vuslatın demini de sunar.
İlkbaharı da görür serinlersin kışa maruz kalıp üşürsün de…
Bazıları bir yönü daha fazla tadarken kimileri de diğer yana gark olur.

RASTLADIĞIMDA kendi duyacağı kadar bir ses tonuyla konuşuyordu.
“SEN benim gam salanım değil, gam alanımsın.
Alanım dedimse sevdiğim, gam aldığım alan değilsin. Mevcut gamımı alan, onu bertaraf edenimsin.
Gamım bertaraf olduğunda ben artık daha bi kendim oluyorum.
Nefes alıyorum.
Nefesim oluyorsun.
Ne vakit değse gözüm, gözüne keder boğanım oluyorsun.
Üzerimde, içerimde, dışarımda, önümde, arkamda, böğrümde keder adına ne varsa uçup gidiyorlar.
Ne zaman değse sözün, sözüme kelimelerim bereketleniyor. Cümleler az bile olsa, mânâsı çokça oluyor.
Ne vakit cemalin cemalim olursa daha bi cemalleniyorum.
Güzellikler, iyilikler, hayırlar, dualar uçuşmaya duruyor yüreğimde.”
Müthiş sözler, kanatlandıran duygulardı. Onu tedirgin etmemek için sessizce çöküverdim arkasına.
Neredeyse nefes bile almamaya çalışıyordum.
O ise kendiyle olan sohbetine devam ediyordu aynı hoş hislerle…
“İki oluklu bir çeşme gibiyiz seninle…
Bakanlar ayrı aktığımızı sanıyorlar. Olsun bilmeseler ne çıkar, senin bana, benim sana aktığımı.
Ne gam kalıyor üzerimde, ne kederden bir iz.
İzin vermiyorsun onlara.
Mühim olan bu değil mi?”
Kesinlikle öyle, bundan daha önemli ne olabilirdi ki?
Devam etti.
“Sen geldin mi, onlar kaçışıyor.
Bugün düşündüm sana nasıl seslenebilirim diye?
Sonunda bir kara vardım. Sana da bildireyim istedim.
Bugün sana ‘Gam alanım, keder boğanım’ diye sesleniyorum.
Duydun mu?”
Bence duymuştur seslendiği her kimse.
Kesinlikle işitmiştir.
Siz ne dersiniz?
 

Bu yazı 752 defa okunmuştur .