DAR HANE ÇORBASI
Reklam
Reklam
Ümmiye YILMAZ

Ümmiye YILMAZ

Şafak Türküsü

DAR HANE ÇORBASI

22 Haziran 2021 - 11:13

                            
                                          DAR HANE ÇORBASI

Annem en güzel tarhana çorbasını yapardı. Ortada bir yuvarlak ahşap sini, üstünde bakır bir tepsi. Üzerinde buram buram tüten, tüttükçe iştah açan bir kâse çorba konulurdu. Kenarında dilimlenmiş sobada kızarmış ekmekler. Hepimizin elinde metal kaşıklar hazır asker gibi beklemekteydik.
O dönemler hazır çorbalar falan yoktu. Varsa da bizim eve girmiyordu. Kalabalığız tabi evde üç çocuk bir de kuzenler bizde kalmaktalar, buldu mu evin nüfusu on kişiyi?
Ev kalabalık olunca ne yemek yeter. Ne ekmek. Çorba ile doyulur diğer yemekler katık olurdu. Ben yine de annemin pamuk elleriyle yazdan yaptığı terasımızda özenle hamurunu kuruttuğu kıpkırmızı tarhananın çorbasını ayrı severdim.
Osmanlıda neden bu çorbaya dar hane dediklerini de bu yazdıklarımdan sonra daha iyi anlamış olsanız gerek. Dar hane yani kalabalık evlerin aşı olan bu çorbanın adı zamanla tarhana oluvermiş.
Ve ben en çok tarhanayı severim…
                                            GÜL KOKUSU
Gözlerime gökyüzünün yeşilliği bulaşmış. Kalbimde vuslatın sancısı. Bir elimde son çıkan gazetenin manşet sayfası. Burnumda yan bahçenin gül kokusu. Başımda yaşmağım, kucağımda al yanaklı bebem. Bakışım yolunu gözlemekte…
Sokakta çocuk sesleri. Tek tek eksilen komşuların nefesi. Çocuklar ölmesin bir bomba sesinde. Doğmasın güneş hain toprakların üstüne. Bir kaç cellatla yapılan pazarlık kadar sinsi arta kalan sevdalar bakışım yolunu gözlemekte…
Kırmızı topraktan yollarda katarlar gitmekte. Bir kaç vahşi at ön safta cesaretin örneği. Deli kızın türküsü kaplamış dünya denen melun meydanı. Bakışım yolunu gözlemekte.
Burnuma gelen sefahat şehirlerinin gül kokusu ve yoklukla cebelleşen insanların derin uğultusu. Bir kurşunun ihanetinde aşkı gizlemekte. Azrail denen kadim sevgili bakışım yolunu gözlemekte…
 
                                         KADIN GÖKYÜZÜYDÜ
Kadın gökyüzüydü. Kanatları vardı uçunca. Uzak diyarlardan gelen tarla kuşlarına ortaktı. Masmavi ve berrak olurdu sevinince, pembeye dönerdi rengi sevilince…
Yüreği pır pır atardı yeryüzüne konunca. Ağaç dallarıyla sarmaş dolaştı. Kadın gökyüzüydü. Masmavi ve berrak olurdu sevinince, pembeye dönerdi rengi sevilince…
 Gülümserken gözleri cam gibi ışıl ışıldı. Bulut olurdu âşık olunca. Bazen yağmurlu ve solgun bazen güneşli ve durgundu. Kadın gökyüzüydü. Masmavi ve berrak olurdu sevinince, pembeye dönerdi rengi sevilince…
 
                           
 
 

Bu yazı 717 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum