Şehr'i Ramazan
Reklam
Reklam
Ümmiye YILMAZ

Ümmiye YILMAZ

Şafak Türküsü

Şehr'i Ramazan

10 Mayıs 2020 - 02:17

Ramazan ayı hicri takvime göre yılın dokuzuncu ayıdır. On bir ayın sultanı olarak da anılan bu ay bereketin, bolluğun, paylaşmanın da zamanıdır. Kur'an-ı Kerim Ramazan ayında inmeye başladığı için bu ay, bir anlamda Kur'an ayıdır Bin aydan daha hayırlı olduğu söylenen biz Müslümanlara hediye edilmiş olan kadir gecesi de bu ayın içinde yer almaktadır.

Ramazan dediğimizde gül suyu ile yapılan güllaç tatlısı benim ilk aklıma gelen damak tatlarımızdan diyebilirim. Nedense bu tatlı ramazana has bir ahenkle sofralarımıza misafir olmuştur ve bayramda yerini baklavaya büyük bir tevazu ile bırakmıştır. Üstüne eklenmiş nar tanelerinin ise bereketi simgelediğini biliyor muydunuz? . O nar tanelerinin varlığıyla ramazana yakışma sebebini de böylelikle çözmüş olmuştum…

Birde zamanla kaçırmış olduğumuz çocukluğumuzun orta oyunu karagöz ile Hacivat tır. Yıllar öncesi özel olarak düzen kurulup tiyatro niteliğinde sergilenen bu oyunu biz çocukluğumuzda TRT'den takip etmeye çalışmıştık, şimdilerde ise çocuklarımız belli yerlerde kukla gösterisi adı altında izleyebilmektedirler. İftardan top patlamadan hemen önce ailenin büyükleri sofra hazırlıklarıyla ilgilenirlerken dört gözle bu gölge oyununu izlemek adına televizyonun önünde saatlerce oturup karagöz ve Hacivat'ı beklerdik. Karagözün yaptığı hatalara gülerken Hacivat'ın verdiği nasihatleri pür dikkat dinlerdik.

Birde annemin nohutlu pilavı, kat kat açılmış su börekleri, yoğurtlu çorbası hep bana ramazanın geldiğinin sinyallerini verirdi. Yemek kültürünün çeşidi o zamanki misafirlerin çokluğuyla da doğru orantılıydı. Kimin daha çok misafiri var diye yarışıldığı o iftar akşamlarında birbirlerine yardımda hiç kusur edilmezdi. Özellikle bakırdan yer sinileri ve ibrik dediğimiz bakır kaplarda soğuk ayranlar hazırlanırdı. Biz çocuklar ise ramazanın hurmasını ceplerimize doldururduk ki teraviye gittiğimizde çekirdek niyetine çitleyebilelim çekirdeklerinden ise yeni oyunlar uydurabilenimdi.

Ah birde dolmalar sanırım ramazanın değişmeyen lezzetleriydi. Dolma demişken İzmir tarafında dolmaya tarçın eklenir. Egeden Marmara'ya doğru ilerlendiğinde İstanbul'da şeker eklenir. Ne enteresandır ki Karadeniz'e doğru gidildiğinde kıymayla harmanlanan dolma, doğu ve güney doğu Anadolu'da ise nar ekşisi ve limonla perçinlenir. Belki içerik değişiyor ama ramazanı kutlama şekilleri de ülkemizin dört bir yanında aynı dolmanın yapımı gibi benzerlikler ve farklılıklar oluşturmaktadır.

Ramazan ayı kendisini, karanlık büyük şehirlere ışıktan takılar takarak daha bir ihtişamlı daha bir renkli kılardı. özene bezene süslediği bu kutsal gecelerde bol bol duayla açılan elleri, ramazanın birlik ve beraberlik ayı olduğunu, fakir fukaranın unutulmaması bu ayda daha bir özenle korunması gerektiğini, kardeşçe yaşamaya çalışmamızı ramazan ayı her sene bizlere hatırlatmaya çalışırdı.

Bu hafta eski ramazanlar ve yeni ramazanlardan bahsederek bu güzel ayın gelişini ve mahiyetinden bahsetmek istedim. Biliyorum ki çoğumuzun önemini eskisi kadar hissedemediği, unutulmaya yüz tutmuş bu ayın eski geleneklerini, bu ayın güzelliklerini hep beraber hatırlayalım istedim. Hepinize iyi ramazanlar diliyorum.
Dostça kalın.

Bu yazı 1123 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum