Zeki Sarıhan
Dokuz yıl önceydi. 14 Aralık 2016 günü bir sağlık sorunum için TBMM Hastanesine giderken Halkların Demokratik Partisine de uğramaya karar verdim. Parti ağır bir siyasi baskı altındaydı. Kürt sorunu ve bu sorunun çözümü konusunda yazılar yazmakla birlikte parti yöneticilerinden biriyle görüşmek ve barıştan yana Türklerin olduğunu göstermek de bir vicdan borcu hâline gelmişti.
Meclis’in labirent gibi koridorlarından yol arayarak çatı katı gibi bir yerde bulunan HEP grup odasını buldum.
Beni beklemekte olan Sırrı Süreyya Önder tarafından, güler yüzle karşılandım. Götürdüğüm iki kitabımı imzalayarak verdim. Bundan başka çam sakızı çoban armağanı, içinde sembolik bir miktar bulunan zarfı da teslim ettim.
Sırrı Süreyya ile belki bir yarım saat sohbet ettik. Kahvesini içtim.
Kalkacağım zaman nereye gideceğimi sordu. Konutkent’te bulunan eve döneceğimi söyledim.
“Seni bırakayım” dedi.
İtiraz ettim. Meclis’in biraz ilerisinde metro istasyonu bulunduğunu, evimin son durağa yakın olduğunu söyleyerek itirazımı sürdürdüm. Çok işi olmalıydı ve onu meşgul etmeye hakkım yoktu.
Beni dinlemedi. Ziyaretim onu etkilemiş olmalıydı ve bunu karşılıksız bırakmak istemediği anlaşılıyordu. Meclis Başkanlığınca gruplarına tahsis edilen otomobillerden birinin sürücü koltuğuna oturdu. Eskişehir yolu üzerinde 15-16 kilometre olan yolu sohbet ederek aldık.
Siteye ulaştığımızda onu kahve içmeye davet ettiysem de “İnşallah başka bir sefer” diyerek kabul etmedi ve işinin başına dödü.
Yasama dönemi sona erdiğinde onu kesinleşmiş bir cezasını çekmek üzere cezaevine aldılar. Telefonundan aradım fakat ulaşamadım. Bu arada ameliyat olduğunu da öğrendik.
Cezaevinden çıkmasından sonra da birkaç kez geçmiş olsun demek için aradım. Birinde telefonu açtı. Bundan sonra ne yapacağını sordum. Sinemaya döneceğini ve gerçekleştirmek istediği projeleri olduğunu söyledi. Parti onu bırakmaya razı olmamış ki, son seçimlerde DEM Partiden milletvekili oldu.
Önceki ay bastırdığım “Kart Kurt Kü®t!” kitabımdan Meclis’teki adresine postaladım. Telefonla da bunu haber vermek istedim. Fakat telefonu açılmadı. Tam da o sırada İmralı ile hükümet arasında mekik dokuyan DEM Heyetinde yer almıştı. Çok yoğun olduğu açıktı. Bu nedenle geri dönmeyişini anlayışla karşıladım.
Sırrı Süreyya Önder’in Kürt değil Türk olduğunu biliyorsunuz. O, Kürt sorununun aynı zamanda bir Türk sorunu olduğunu, Kürtler rahata kavuşmadıkça Türklerin de diken üstünde oturacağını biliyordu.
Sırrı Süreyya Önder, şimdi ne yazık ki hayatını kaybetti. Kalbi kendini adadığı Türk-Kürt barışını görmeden duruverdi. Hastalığı boyunca hükümet çevreleri de içinde olmak üzere siyaset ve sanat çevreleri hastane kapısından ayrılmadı. Hastalığından bir süre önce Haber Türk televizyonunun konuğu oldu. Bütün izleyiciler bu bilge sanatçının anlattıklarını hayranlıkla izledi. Sunucu Mehmet Akif Ersoy, televizyona ilk kez DEM’li birini davet etmiş olduklarını itiraf etti. “Merkez medya” hükümetten korkusuna bu sese yer vermemişti.
Şairin dediği gibi bu dünyada bazı insanların değeri musalla taşında anlaşılıyor. Keşke değerini daha önce bilselerdi. (3 Mayıs 2025)
YORUMLAR