Düşünün bir: Bir sabah uyanıyorsunuz ve haberlerde şu başlık: “Tüm insanlar bir gecede ortadan kayboldu!”
Ne olur?
Şehirler yavaş yavaş yeşile döner. Ormanlar genişler, nehirler temizlenir, hava berraklaşır. Zehirli fabrikalar durur, plastik okyanuslara akmaz, nesli tükenen hayvanlar geri döner. Doğanın yaraları sarılmaya başlar. Dünya, derin bir nefes alır ve iyileşir.
Şimdi tersini hayal edin: Bir sabah uyanıyorsunuz ve haber şu: “Dünyadaki tüm karıncalar bir gecede yok oldu!”
Panik başlıyor.
Toprak sertleşiyor, kökler suya ulaşamıyor, bitkiler kuruyor. Yeşil alanlar çöl gibi kısırlaşıyor. Tohumlar taşınmıyor, fidanlar çıkmıyor. Arılar çiçek bulamıyor, bal üretimi çöküyor. Leşler, yapraklar, atıklar yerde birikiyor; ormanlar kokuyor, hastalıklar yayılıyor. Böcek popülasyonları dengesini kaybediyor, kuşlar, kurbağalar, küçük memeliler aç kalıyor. Zincirleme tepkiyle ekosistemler birer birer devriliyor. Özellikle ormanlar… O muhteşem, canlı ormanlar tanınmaz hale geliyor.
Evet, yanlış okumadınız:
İnsanlar kaybolsa doğa sevinir.
Karıncalar kaybolsa doğa ölür.
Bu dramatik gerçek, dünyanın en büyük karınca uzmanlarından, sosyobiyolojinin kurucusu Edward O. Wilson’ın yıllarca vurguladığı bir uyarı. O, bu minik canlılara “gerçek korumacılar” diyordu. Çünkü onlar olmadan yeşil dünya ayakta kalamaz.
Peki karıncalar ormanları nasıl sırtlarında taşıyor?
- Toprağı işleyen gizli çiftçiler:Karıncalar, yerin altında kilometrelerce tünel açar. Bu tüneller toprağı havalandırır, suyu geçirgen kılar, bitkilerin kök salmasını kolaylaştırır. Solucanlarla birlikte humus oluşumunu hızlandırırlar. Onlar olmasa toprak beton gibi sertleşir, yağmurda erozyonla uçup gider.
- Tohumların sadık taşıyıcıları:Özellikle orman karıncaları (Formica rufa gibi türler) yüzlerce bitki türünün tohumunu yuvalarına taşır, dağıtır. Bir karınca kolonisi, adeta doğanın posta servisi gibi çalışır. Tohumlar yeni yerlere ulaşır, orman yenilenir.
- Temizlik ekibi:Ölü böcekler, yaprak artıkları, leşler… Karıncalar bunları anında toplar, ormanı tertemiz tutar. Aynı zamanda zararlı böcekleri avlayarak doğal haşere kontrolü yaparlar.
- Biyoçeşitliliğin bekçileri:Karıncaların bol olduğu ormanlarda bitki çeşitliliği artar, arılar daha çok nektar bulur, zincirleme olarak bütün canlılar kazanır. Orman, daha dirençli, daha dengeli, daha canlı olur.
Kısacası, karıncalar ormanların görünmez iskeletidir. Onlar olmadan o heybetli ağaçlar, o rengarenk çiçekler, o cıvıl cıvıl kuş sesleri yavaş yavaş kaybolur.
Biz insanlar apartmanlar, arabalar, bilgisayarlar inşa ederek kendimizi “en önemli” tür ilan ettik. Ama doğanın gözünde önem, yarattığın yıkımla değil, ekosisteme verdiğin katkıyla ölçülüyor.
Bir uzaylı gemisi Dünyamıza baksa ve “Bu gezegendeki en vazgeçilmez tür hangisi?” diye sorsa, cevap büyük olasılıkla “karıncalar” olurdu.
Orman Genel Müdürlüğü ,Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, üniversitelerin orman fakülteleri, silvikültür uzmanları, ormancılar, doğa koruma dernekleri ve ormana giren her birey (yürüyüşçüler, kampçılar, kesim işçileri):
Karıncalar, ormanların görünmez iskeletidir. Onları korumak, ormanlarımızı korumaktır. Silvikültür ve ormancılık uygulamalarında şu önlemleri acilen benimseyelim:
- Silvikültür müdahalelerinde karınca dostu ortamlar yaratmak: seyreltme ve gençleştirme kesimlerinde, karınca kolonilerinin tercih ettiği nemli, kısmi gölgeli alanları koruyalım. Açıklıkların aşırı büyük olmamasına dikkat edelim; özellikle traşlama kesimlerinden kaçınalım, çünkü bu karınca popülasyonlarını azaltır.
- Kesim operasyonlarında yuvaları korumak:Ağaç devirme sırasında karınca yuvalarının üzerine düşmemesine özen gösterelim. Sürünme yolları ve tomruk toplama alanları yuvalardan uzak tutulmalı. Yuvalar önceden işaretlenmeli, koruma tamponları oluşturulmalı ve operatörler bilgilendirilmelidir.
- Doğa koruma alanlarında izleme ve destek:Karınca yuvaları haritalanmalı (GPS ile konumlandırılmalı), popülasyonları düzenli izlenmeli. Azalma tespit edilirse, habitat iyileştirme tedbirleri alınmalı (örneğin, ölü odun bırakmak, böcek çeşitliliğini artırmak).
- Genel farkındalık:Ormana giren herkes ezmemeye, bozmamaya dikkat etmelidir. Özellikle ormanlara bitişik tarım alanlarında kimyasal kullanımını minimuma indirilmeli, çünkü pestisitler karıncaları doğrudan etkiler.
Bilimsel veriler gösteriyor ki, düşük yoğunluklu ve azaltılmış etkili kesim teknikleri karınca çeşitliliğini korur. İngiltere ve Avrupa'daki uygulamalarda yuvalar "koruma alan” statüsüne alınmakta ve operasyonlar buna göre planlanmaktadır.
Bu minik işçilere, sessiz kahramanlara saygı gösterelim. Onlar olmadan ormanlarımız zayıflar, biyoçeşitlilik azalır ve ekosistem hizmetleri (karbon depolama, su tutma, toprak verimliliği) tehlikeye girer.
Karıncalar yaşasın, ormanlar yaşasın!
Yorumlar
Kalan Karakter: