Süreyya Özcanım

Peki,
Tarihte ,edebiyatta, mitoloji ve sanatta konu olan ,Peygamberimizin onunla anılması ,bizi bir araya getiren mevlütlerimizde gülün kullanılmasının altındaki sırrı neydi?
Gülün kısacık hikayesine göz atarsak,
Gül denildiğinde aklımıza koku cenneti Isparta gelir .
1880’lı yıllar da Isparta’lı İsmail Efendi görev yeri olarak Bulgaristan’ın Kızanlık kentine gidiyor. Kızanlık ise o dönemde gül yetiştiriciliği konusundaki en önde gelen merkezlerden birisi, şehirden gülün çıkmaması için önlemler alınsada,napıp ne edip gülü topraklarına kavuşturan İsmail Efendi bostanına ektiği bu zenginlikle Isparta’nın gülle anılmasını sağlayan bu serüvene imzasını attı.
Eskiden her evin bahçesinde hem görüntüsüyle hemde kokusuyla kendine hayran bırakan güller hala formülleriyle
tedavi amaclı gül suyu, gül macunu, gül şerbeti, gül yağı ile bugün ki tıpta yerini alıyor.Pek çoğumuz hatırlarız , evlerimizin balkonların da kavanoz kavanoz gül suyu sıralı olurdu Annelerimiz yüzümüzü Gül suyuyla silerdi . O zamanın deodarantı gül sularıydı ,şimdi çocuklarımız hatta çiçekçiler bile güller kokulu olsun diye o zararlı olan deodarantları kullanıyorlar . Atalarımızdan kalan miraslarımızda bilmediğimiz ne çok faydalı sır varmış meğerse.
Bakalım Gülü böylesine değerli kılan o sırrı neymiş?
Gülün damıtılması ile elde edilen gül suyu hem koku dünyasının vazgeçilmeyeni hem de ilaçların ham maddesi,
gül suyunun beyni ve aklı güçlendirdiği, ruhsal ve duygusal yapıları kuvvetlendirdiğ, beden ve yaşam gücünü arttırdığı, heyecan dan oluşan kalp atışlarını düzenlediği, baş arısını ve mide bulantısını geçirdiği, göz ağrılarını, göz kızarıklıklarını tedavi ettiği sadece bildiklerimiz . Kokunun insan üzerindeki etkisi ise başlı başına bir konu,
Bu değerlere tekrar sahip olup bu sırra ulaşmak çok da zor olmasa gerek

Süreyya Özcanım