KIRMIZILI KADIN..!
Konya'nın deli kızı Sultan Özcan'ın sıra dışı ağır hikâyesi;
içimizden birisi o. Tepeden tırnağa kırmızılar içinde, Konya'da kırmızılı kadın olarak tanınıyor. Herkesin deli gözüyle baktığı Sultan Özcan'ın hikayesi görünenden çok daha derin aslında, o çok seven ama çocuğu olmadığı için terk edilen, şiddet mağduru bir kadın, görünüş, aldatıcı, gerçeğin ne olduğunu anlamak için küçük taburelerde biraz sohbet etmek yeterli.
Zaman ilerledikçe tavşankanı çayın sıcaklığı, sohbeti de sarıveriyor.
Sultan Özcan'ın hikayesi, kendi sınırları içinde kalmaması gereken sıra dışı bir hikaye.
Konya’da yaşıyor, herkes onu, 'kırmızılı kadın' olarak biliyor, baştan aşağı kırmızı giyiniyor, pür makyaj, dudakları, yanaklarının tamamı kırmızı rujla boyalı, bir süre sonra üstündeki elbisenin, yüzündeki makyajın, kırmızı bir zırh olduğunu görüyorsunuz. O zırhın altında yaralı, sevdiği tarafından terk edilen, şiddet mağduru bir kadın yatıyor.
Sultan Özcan 65 yaşında, son 25 yıldır kırmızı bir hayat sürüyor.
Konya merkezden 10 km uzaklıktaki Parsana Mahallesi’nde yaşıyor, yaşadığı yeri tarif etmek biraz güç, ağabeyinin yaşadığı apartmana bitişik müştemilât benzeri bir yer, tek odadan ibaret. Mutfağı, tuvaleti, banyosu, yatağı, aynı yerde, banyo, mutfak tezgâhından perdeyle ayrılıyor.
Yatak örtüsünden tutun da, aynasına hatta tencerelerine kadar görebildiğiniz tek renk kırmızı.
Kırmızıyı severim, Hakkari de kaldığımda oralı bir kız giyiyordu kırmızıyı, orada da çok sevmiştim, örnek aldım diktim, elbiselerimi ben kendim dikiyorum, kışın kadife kullanıyorum, sıcak tutuyor. Ama artık havalar ısınıyor; yazlık dikeceğim, kırmızıyı kendime çok yakıştırıyorum, makyajım da kırmızıdan başkası olmaz, yıllardır yapıyorum, kendimi farklı hissediyorum, hatta açıkçası ben kendimi herkesten üstün görüyorum.
Sultan Özcan, 1984 yılında eşinden boşandı. Evde kaldığı zamanlarda ya yemek yapıyor ya da televizyonda Türk filmi izliyor, bu aralar dertli, televizyonda eskisi gibi Türk filmi gösterilmediğini söylüyor, en beğendiği artist de Türkan Şoray.
Sultan Özcan, evini seviyor ama evde oturmayı sevmiyor. Kar engeli yoksa her sabah 10’da yola çıkıyor, belediye otobüsüyle Karatay’daki Kayalı Park’a geliyor, gelir gelmez yaptığı ilk şey, Şerafettin Camii şadırvanından su içmek ona göre, bu suyun üzerine su yok, 7’den 70’e herkes onu tanıyor, hal hatır sorma faslını uzun tutmuyor, belirlediği bir çizgi, mesafe var. Aksi durumda, anında dönüveriyor, parktaki en sağlam dostu Halk Ekmek büfesi işleten Hasan Küçükkarapınar, Sultan Özcan, 10 yıldır Hasan Küçükkarapınar dan ekmek alıyor.
Ben Sultan’ı hiçbir zaman deli olarak görmedim, Sultan, normal bana kalırsa, kırmızı hastalığı var, sadece, aşağı yukarı 10 yıldır tanıyorum, benden her gün ekmek alır, pek sohbet etmesek de bana selam vermeden geçmez, Sultan’ı seviyorum, çocuğu olmayınca terkedildiğini biliyorum. Bir daha da evlenmemiş, bize göre değişik, bazen takılıyorum ‘Ruju çok sürmüşsün’ diye, güler sadece, bir yerde çok fazla oturmaktan keyif almıyor, kadınlar Pazarı, Aziziye Cami ve eski garaj hattında turluyor, parsana mahallesine giden son otobüs saati 17.30’a kadar bu gezinti devam ediyor.
Parklar, soluklandığı ve sosyalleştiği mekanlar, esnafın tamamı Sultan Özcan’ı tanıyor seviliyor, ayaküstü sohbetler, yürüyüşüne kısa molalar verdiriyor, kimseden para almıyor, elindeki üç beş lirayla zaman zaman mutfak alışverişi yapıyor, bir de makyaj malzemesi alıyor.
Çarşının ortasında 3-4 Dükkan var, hep kırmızı alıyorum, bazen satıcılar, değiştir artık der, ama buralara iyi ruj gelmiyor, eskiden 1 TL’ye alıyordum, şimdi 5’e bile vermiyorlar. Aldığım rujlar dayanıklı, kışın almıştım, hala var, gözüme bir tek siyah kalem çekiyorum, düğün dernek olursa mavi kalemim var, onu çekerim.
Sultan Özcan'ın ağabeyi Necati Özcan:
Süsüne hep düşkündü ama son 25 yıldır bu şekilde boyanıyor ve giyiniyor, Kırmızının altındaki gerçek Sultan ÖZCAN, Kurduğu kesik kesik cümlelerle bütün ortaya çıkıyor, ağabeyi Necati Özcan da hikayeyi doğruluyor, gerçek Sultan, bambaşka. Kırmızı, geçmişinin dışa vurumu, eski yaşantısı, hayal kırıklıklarıyla dolu.
17 yaşında çocukluk aşkıyla evlenen Sultan Özcan, eşinden şiddet görmüş bir kadın, çocuk sahibi olamadığı için 20 yıllık eşi tarafından terk edildi. Yine de ağzından eşi hakkında kötü tek bir kelime çıkmıyor, bugün bile, onun adının yanına yakıştırdığı tek kelime AŞK.
Beni başkasıyla nişanladılar, birbirimizi seviyorduk, nişanlımdan ayrıldım ona vardım, 16 yıl yaşadık. Mesleği gereği Hakkari’de, Giresun’da kaldık, çocuk olmayınca ayrıldık, çocuk yüzünden ayrıldık. Çok üzüldüm, çocuğum olsaydı boşanmazdım, boşandıktan sonra evlendi, iki oğlu oldu, kıskanırdı, sonra da döverdi, kıskanması nasıl olurdu biliyor musunuz, bir adamla konuşsam çok kıskanırdı, yanına otursam yere çalardı, çarşıya getirmezdi, 8-10 yıl ceza evinde gibiydim, ben çok sevdim, şamar yedim.
Sultan Özcan, gençliğinde modayı takip eden biriydi. Boşandıktan sonra bir süre annesiyle yaşadı, vefatıyla birlikte yapayalnız kaldı, ağabeyinin evinin altındaki kömürlükte 8 yıl geçirdi, en sonunda da bugün yaşadığı yeri yaptılar.
Aşka aşık biri Sultan Özcan; yaşam felsefesi aşk, eşinden ayrıldıktan sonra hiç evlenmedi. Korktuğunu ifade ediyor ama gençlere de iki çift lafı var, Aşk olsun, Aşk olmayınca sıkıntı olur.
Aşık olarak evlenmeyeni adam yerine koymam, Aşık olmayan adam saman gelmiş saman gider.
Sultan Özcan, Nam-ı değer kırmızılı kadın, 2006 yılında Konya Numune Hastanesinden rapor aldı, raporda yüzde 80 engelli olarak tanımlanıyor, teşhis, kronik psikoz, engelli maaşı var, 3 aylık maaşı bin 300 TL. Maaşı, vasisi yengesi alıyor, kendisine sevgi dolu yıllar diliyorum.
_ Ataç
Konya'nın deli kızı Sultan Özcan'ın sıra dışı ağır hikâyesi...
Konya'nın deli kızı Sultan Özcan'ın sıra dışı ağır hikâyesi; içimizden birisi o. Tepeden tırnağa kırmızılar içinde, Konya'da kırmızılı kadın olarak tanınıyor.

24 Mart 2021 - 17:06
Bu haber 1360 defa okunmuştur.
YORUMLAR