Mektup “beklenen" bir şeydir...
1860'lı yıllarda romanı Sefiller’in başarısından tereddüt eden Victor Hugo, yayıncısına sadece bir “?” yazarak bir mektup yollar.
Yayınlanma :
23.10.2021 11:12
Güncelleme :
23.10.2021 11:12
Damla Ömür Tantekin
Yayıncısının cevabı ise aynı şekilde kısa ve öz olur: “!” yazarak satışlardan duyduğu mutluluğu ve heyecanı ifade eder. Gelmiş geçmiş en kısa mektuplaşmanın da bu olduğu rivayet edilir.
Biraz nostaljiye hazırsanız, ben size bugün mektuplardan bahsedeceğim.
Mektup biriktirmek, mektup beklemek, mektuplarını geri istemek, mektuplarını yakmak gibi bir zamanların olağan aktivitelerine konu, bugünün ise nostaljisi olan mektup, bizde köken olarak maktûb’dan gelir. Yani “yazılı şey, yazı” anlamındadır. Oysa İngilizce’deki 'letter'ın kökeni ise 'legere'dir yani okumaktır.
Bu iki dil arasındaki köken farklılığı bizi bir soruya götürmesi açısından pek değerlidir: Mektup daha çok yazılan bir şey mi yoksa okunan mı?
Bana kalırsa, ikisi birden. Ama şu da var ki...
Mektup “beklenen" bir şeydir.
Bir dönemin posta kutularının hazinesi, yüzümüzü gülümseten şefkatli bir dokunuştur mektup.
Kendini yazılı olarak ifade etmeye büyük önem atfeden biri olarak söyleyebilirim ki, kişinin üslubunu şekillendiren, bize az ve öz yazmayı öğreten, bir çay eşliğindeki sessiz konuşma sanatıdır.
*
İlk mektup arkadaşımı edindiğimde 11–12 yaşlarındaydım. Hatırlayanlar olacaktır; bir zamanların Finlandiya menşeli IYS adlı uluslararası bir gençlik kuruluşu vardı. O sayede ben de biri Slovenya’dan diğeri Finlandiya’dan olmak üzere iki mektup arkadaşına sahip olmuştum.
Çizgili kağıda mı yazsam, düz kağıda mı; mektuba nasıl başlamalıyım, peki ya sonunu nasıl bitirmeli miyim? sorularının hep deneme-yanılma ile gelen bir cevabı olurdu. Mektup yazdıkça nasıl yazacağımızı da öğrenirdik.
Hatasız ve özenli yazma çabasının, her kelimeyi, her cümleyi tartmanın; pul yapıştırarak, zarf seçerek, zarfını postaya vererek ve makul süre içinde cevap yazmayı öğrenerek bir sorumluluğu üstlenmenin yani sadece iletişimin değil aynı zamanda bir eğitimin de aracısıydı mektuplar.
Tarihteki ilk gerçek mektup yazarları olarak kabul edilen Romalılar, mektubu keyif alınması gereken bir edebiyata dönüştürmeyi ilk başaranlardı.
İşte, -bugün pekâlâ içerik yazmaya da uyarlayabileceğimiz- mektup yazmanın en temel sırlarını da yine onlar vermişti:
Yapmacık değil açık sözlü olmalı, kibirli değil alçak gönüllü yazmalı ve kelimeleri gösterişten uzak, zekice kullanmalı.
*
Yazdıklarıma burada son verirken, beni cevapsız bırakmayacağınızı biliyor ve bugünün modern mektupları olan e-postaları bitiriş tarzımla sizlere veda ediyorum:
“Sevgi ve selamlarımla.
Damla”
Not: Coğrafi bölgelerin kendine has kokusuyla yönlerini bulabilen, bir zamanların hızlı ve güvenilir posta servisi olan Posta Güvercinleri'ne de bir selam gönderelim isterim.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: