Plastiklerin yapısında en güçlü toksinlerden dioksin var. Pet şişelere asma yaprağı koyup kapağını kapatınca aylarca kalabiliyor. Bunun sebebi plastiğin yapısındaki dioksinin hiçbir mikroorganizmanın yaşamasına imkan vermemesi. Biliyorsunuz, çürüme dediğimiz şey mikroorganizmalar tarafından gerçekleştirilir. 

 

Kurumasını istemediğiniz ekmek veya benzeri gıdaları saklamak için önce pamuklu bir beze sarıp sonra poşete koyabilirsiniz. Daha iyisi ise cam saklama kabı veya tencerede muhafaza etmek.

 

Pirinç, kuru fasulye gibi kuru gıdaları cam kavanoz veya pamuklu bez torbalarda saklamak; içine 2-3 tane defne yaprağı koymak kurtlanıp böceklenmesine engel olur. Tabi bunları temin ederken GMO olmamasına ve tarım ilacı kullanmadan üretilmiş olmasına da dikkat etmek gerekir. 

 

Genellikle “Organik” ürünlerin tohumunun da sağlam olduğu zannediliyor. Halbuki “Organik” tanımı tohumun kökeni hakkında hiçbir bilgi taşımaz. Organik sertifikalı bir ürünün tohumu GMO veya hibrit olabilir. “Organik”, üretiminde hiç tarım ilacı ve suni gübre kullanılmamış ya da izin verilen ölçüde az kullanılmış demektir. Dolayısıyla bir ürünün organik sertifkası olması bizim için yeterli değil. Bu sebeple biz “Doğal” tanımını tercih ediyoruz. Yani “Fıtratı bozulmamış, genlerine müdahale edilmemiş”. 

 

Evet daha pahalı çünkü 10 kilo yerine aynı emekle 2-3 kilo ürün alınıyor. Alışkanlıklarımızı değiştirirsek doğru besinlere daha fazla imkan ayırabiliriz. Cam önünde maydanoz, dereotu, nane, reyhan yetiştirebiliriz. Balkon müsaitse domates, biber, salatalık bile yetiştirilir. Onların büyüdüğünü, ürün verdiğini görmek çocuklar için ne büyük bir eğitim ve zenginlik olur. Yediğinin kıymetini bilir, şükretmeyi öğrenir.

 

İlkemiz “Yemek için yaşamak” değil “Yaşamak için yemek” olmalı. 

 

“Pek çoğumuz faydalı olan yiyecekleri nasıl ne zaman ve hangi düşünceyle yememiz gerektiğini bilmiyoruz sanırım...