'Sisi'yi tebrik etmedim, darbeye karşıydım'

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliği döneminde gerçekleşen Mısır darbesinin karşısında durduğunu söyledi, "Ama bunu uluorta söyleyemezdim" dedi. İhsanoğlu, darbe öncesi Mursi'ye koalisyon hükümeti kurmasını önerdiğini ancak Mursi'nin bunu uygulayamadığını belirtti.

'Sisi'yi tebrik etmedim, darbeye karşıydım'

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliği döneminde gerçekleşen Mısır darbesinin karşısında durduğunu söyledi, "Ama bunu uluorta söyleyemezdim" dedi. İhsanoğlu, darbe öncesi Mursi'ye koalisyon hükümeti kurmasını önerdiğini ancak Mursi'nin bunu uygulayamadığını belirtti.

'Sisi'yi tebrik etmedim, darbeye karşıydım'
04 Temmuz 2014 - 15:17

CNN TÜRK Televizyonu'nda Taha Akyol'un sorularını yanıtlayan CHP ve MHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, İKÖ (İslam Konferansı Örgütü) Genel Sekreteri olduğu dönemde gerçekleşen Mısır darbesi hakkında ilk kez ayrıntılı konuştu.

Darbeyi gerçekleştiren Abdülfettah Sisi'yi tebrik etmediğini söyleyen İhsanoğlu şunları söyledi:

"Ben Sisi’yi tebrik etmedim, mesaj göndermedim ama uluorta da başka türlü konuşamazdım. Kendi ülkem bu darbeyi tenkit ediyor. 55-56 ülke bu darbeyi tebrik ediyor, bir kısmı da susuyor ve bunların genel sekreteriyim." 

"Hissi davranma lüksü yok"

"Her zaman darbenin karşısında durdum ve hâlâ da karşıyım. Ama dış politikanın üslûbu vardır ve bu iç politikayla çok farklıdır. Hissi davranma lüksü yok. Abdullah Gül’ün tebrik mesajı da takdirle karşılanmalı."

Mursi'yi uyardım

İhsanoğlu, darbeden dört, beş gün önce, dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile görüştüğünü, ekonomik kriz yaşandığını ve kendisine bazı tekliflerde bulunduğunu söyledi, Mursi'nin bu teklifleri uygulayamadığını belirtti:

"Mısır’daki darbelerden en çok nefret edecek Türk benim. Darbeleri yaşadım, o güzel ülkeyi ne kadar geriye götürdüğünü gördüm. Geçen seneki darbe olmadan dört, beş gün önce Kahire’deydim ve darbenin ayak seslerini duydum. Doktor Mursi ile benim yakın dostluğum var, kitabımın Arapçasına önsöz yazdı. Nisan ayında görüştüm kendisiyle ve ekonomik kriz vardı. Kendisine bazı tekliflerde bulundum. Bir koalisyon hükümeti kurulması ve ekonomide gereken acı reçeteyi uygulayarak risk almaması gerektiğini söyledim. Sayın Mursi uygulayamadı ve maalesef sokakta ekonomik durumun tesiriyle ve tabii tahrik de var. İktidarı kaybedenler tekrar iktidar istedi." 

"Arabuluculuk teklif ettim"

"Mısır’da darbe yapıldıktan sonra, Mursi ile Sisi arasında arabuluculuk teklif ettim. İki ülkedeki gerginlik, bazı gazetecilerin davranışları ve darbeye gelen tepkilerin artmasıyla benim üzerime gelinmesine neden oldu. Uzlaşma da, uzlaştırma imkânı da kalmadı. Şimdi de idam kararları alındı. Arabuluculuğu biz yapabilirdik, başarabilirdik ama şimdi başkaları yapıyor."

Nasıl aday oldu?

İhsanoğlu ana muhalefet partisi CHP ve MHP tarafından nasıl ortak aday gösterildiğini de anlattı.

"30 Mart’tan sonra aslında beklentiler vardı ama kendi üzerime alınmadım. Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli ile ayrı ayrı ve yüz yüze İstanbul’da görüştüm. İki genel başkan da bizzat teklif etti. Ben de şairin dediği gibi, ehl-i edep kabul ettim."

"Endişeler var"

İhsanoğlu'na göre seçilecek cumhurbaşkanının hem içeride hem de dışarıda önemli görevleri var.

"Seçilecek cumhurbaşkanı Anayasa’ya göre ant içecek ve buna göre hareket edecek. Türkiye’de içeride huzur, istikrar, güven ve korkudan arınmaya ihtiyaç vardır. Vatandaşlarımızın endişeleri var. Anadolu’da da bu endişeler var. Siyasetin gerginleşmesi ve etrafımızdaki bu bölünmeler vatandaşı rahatsız ediyor. Cumhurbaşkanının görevi içeride, toplumda ve ülkede huzuru yaratmaktır. Dışarıda bölgenin istikrarını sağlamak için uğraşmaktır. Türkiye’nin bu konuda tecrübeleri var."

"Devletin sigortası atarsa memleketin de atar"

"Cumhurbaşkanı bir siyasi kadronun temsilcisi olmamalı. Siyasi gündemle göreve gelmemesi lazım. Diyelim ki yüzde 55 aldınız. Size oy vermeyenler illa ki olacaktır. Bir kısmı sizi, bir kısmı başkasını istemiştir. Siyasetin yapılacağı yer Meclis’tir. Devletin tepesinde kavga olursa, gerginlik olursa emniyet supabı değil. Oranın sigortası atarsa, bütün memleketin sigortası atar. Bütün partilere taraf olmayacak, devletin menfaatlerini sağlayacak ve hükümetin daha rahat çalışmasını sağlayacak. Devlet kurumları arasında ahenk olmasını sağlamak."

Nasıl bir cumhurbaşkanı?

"İlk defa cumhurbaşkanı Türkiye’de halkın oylarıyla seçilecek. Yani daha muktedir hale gelecek. Bu büyük bir güç. Ama bu gücü nerede kullanacağı önemli, kendi menfaatleri için mi, toplum için mi? Türkiye’nin muhtaç olduğu cumhurbaşkanı herkese eşit mesafede, devletin başı ve milletin babası olarak davranmalı. Cumhurbaşkanı siyasetin tıkandığı yerde hakem olmalı. Taraf olmamalı. Yönlendirmeli. Kendi gündemini başkalarına kabul ettiren bir makam olmamalı. Siyasetin üstünde olmalı, orkestra şefi gibi uyumu sağlamalı. Ahengi ve uyumu sağlayan akil bir insan olmalı. Milletin başı olmalı. Vatandaşların başı olmalı. Böyle düşünmezsek devletin başında yine krizler olur. Devletin tepesinde sigorta atmamalı, bu sıkıntıların halka yansıması daha şiddetli olur."

"AK Parti’deki dostlarım da değişim istiyor"

"Dindar bir ailenin çocuğuyum, annem çok dindardı. Ama ben aynı zamanda sosyal değerlere karşı muhafazakâr bir anlayış içindeyim. Bazı değerleri yüz yıllar boyunca taşımalıyız. Ama fen tahsili almış biri olarak da bilime inanan biriyim. İslâm kültürünü alan, Arap edebiyatını bilen ama aynı şekilde Batı edebiyatını ve dilini de bilen biri olarak tahsil gördüm. Ben dünyaya açılan bir insanım. Hayatımda doğuda ve batıda imza attığım başarılar var. Şimdi bunu devletimizin başında icra etmek istiyorum. Türkiye’nin en eski partisi Halk Partisi CHP ve 40’lardan beri olan MHP anlaştı. Bu çok büyük bir dönüşümün yansımaları, bunu teşvik etmek lazım. Benim en yakın dostlarım da AK Parti içerisinde, memleketimizin güzide insanlarıdır bunlar. Onlar da değişim istiyor. Bu iktidar değişikliğine yol açacak bir seçim değil. Halk huzurlu, güvenli bir değişim istiyor. Bunun için aday oldum."

"Barıştan yana olmayan, ölümden yanadır"

Ekmeleddin İhsanoğlu Kürt sorununa çözüm sürecini de desteklediğini söyledi.

"Çözümden yana olmayan, savaştan yana demektir; barıştan yana olmayan, ölümden yana demektir. Biz barış istiyoruz. Bizim burada hatalarımız var, avantajlarımız var, handikaplarımız var. Bunları ölçüp, tartıp, halletmek gerekiyor. Çözüm konusunda belli bir aşamada Meclis’i dahil etmek lazım. Handikaplarımızı aşacağımıza inanıyorum. Meclis’in çatısı altında çözümü tartışıp mutabakat sağlamak lazım."

"Cemevi taleplerine sempatiyle bakıyorum"

İhsanoğlu, Alevilerin cemevinin ibadethane sayılması taleplerini de haklı buluyor.

"Alevi realitesi Anadolu’nun tarihi ve sosyolojik realitesidir. Alevi kardeşlerimiz Orta Asya’dan gelen Türkmenlerin evlatlarıdır. Anadolu’nun fatihleri Alparslan vs.dir ama Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli olmasa Anadolu bin sene Müslüman olarak devam etmezdi. Kimler geldi, kimler geçti. Bir arada yaşamalıyız, devletin eşit muamele yapma görevi vardır. Alevi kardeşlerimizin cemevi taleplerine ben sempatiyle bakıyorum; parlamento, hükümet bunu yapmalı. Benim şahsi düşüncem bu. Cumhurbaşkanı olursam bu konudaki telkinlerimi görevdeki hükümetlere yapacağım."

"İki kardeş size düşman olur"

İhsanoğlu hükümetin dış politika anlayışını da eleştirdi.

"Çekişmelerde taraf tutmak doğru değil. Arap liginde 22 devlet var. Bunlar kardeş olarak birbirleriyle her zaman kavga ederler. Kendi aralarında kavgalar, kan davaları, mezhep ve etnik sorunları vardır. Birbirlerine sataşırlar, sonra bir bakarsınız barışırlar. Siz karışınca bir bakarsınız bu iki kardeş size düşman olmuşlar. Milli menfaatlerimiz gereği bütün ülkelerle iyi geçinmeliyiz. Türkiye’nin İsrail ile münasebetleri konusunda Türkiye’nin taraf tutmaması lazım. Bizim Suriye ve Irak ile olan sınırlarımız kapandı. Arabistan ile ticaretimiz zarar gördü. Gidecek kapı kalmadı."

MİT’e tebrik

İhsanoğlu, Musul’da IŞİD tarafından kaçırılan Türk şoförlerin serbest kalmasından dolayı sevinçli olduğunu ama neden Türk vatandaşların kaçırıldığı üzerine düşünülmesi gerektiğini söyledi.

"Bugün rehinelerin bir kısmı serbest bırakıldı, çok sevinçliyim. Darısı başkonsolosa… Ben umutluyum. Bu uzun süremez. Kimse Türkiye’nin gazabına maruz kalmak istemez. Ama bunu bilmeleri lazım. Ben bur rehinelerin uzun kalmayacağını biliyordum, beklentim diğerleri için de geçerli. Bunu sağlayan MİT mensuplarını vs tebrik etmek lazım. Zor işler bunlar, kolay değil. Ama şunu düşünmeli: Niye kaçırıyorlar? Başka milletten insanlar da var. Ortadoğu’daki ihtilafları daha farklı ele almak lazım."

"Şii ve Sünni liderleri buluşturdum"

"Ortadoğu haritası 100 yıl önce çizildi. Ortadoğu’daki yönetimler Osmanlı’nın rahminden prematüre doğdu. Arap baharının gelmesi için daha süre var. Bu tanım yanlış. Bunun adı Arap diktatörlerin sonbaharıydı. Mezhep, din üzerine siyasi tahribatçılık yapılıyor. 2006’da Irak’taki Şii ve Sünni liderleri bir araya getirdim, 15 maddelik bir anlaşma imzaladılar. Irak’ta 2010’a kadar dini anlamda çatışma olmadı. Ama 2010’da seçimleri yeniden kazanan Maliki dokuz ay hükümet kuramadı çünkü kendi istediği gibi bir hükümet kurmak istiyordu. IŞİD terör çetesini ABD istilasından sonra El Kaide kurdu. Şimdi hilafet ilan ettiler. Bunlar çok tehlikeli bölünmeler, dikkat etmemiz lazım."

"Gerilimi düşürmeliyiz"

"Suriye’den gelen 1 milyon insan kaçak olarak yaşıyor, mülteci statüsünde değiller. Çok acıyorum bu insanlara ama doğurdukları sıkıntıları da görmek lazım. Suriye bize en yakın Arap ülkesiydi. Hem coğrafya hem de kültür bakımından. Saraybosna, Osmanlı’nın Boşnakçası;, Suriye Arapçası derdim ben hep. Ancak şimdi geçinme şartları yok. Bu insanlar aramızda geziyorlar. Büyük bir gerilim var ve bunu düşürmemiz lazım."

Parlamenter sistem mi, başkanlık mı?

İhsanoğlu başkanlık sisteminin Türkiye'ye uygun olmadığı görüşünde.

"Bence bu sistem tartışmasının yapılması ve bitmesi lazım. Bize uygun olan parlamenter sistemdir. Başkanlık sistemi çok yaygın değil. En yaygın örneği Amerika, orası kuruluşundan beri böyle. O farklı, bizim tarihimiz farklı. Bizim tarihimiz ve yapımız farklı, daha çok Avrupa kıtasına yakın. Biz bunu başkanlık sistemine dönüştürürsek olmaz. ABD’de federal bir yapı var. Vücut farklı ,kafa farklı çalışırsa çöker. Ya da bir Frankenştayn yaratırsınız. Altyapıyı düşünmeden, birdenbire başkanlık sistemini düşünmek lazım."

Erdoğan ile karşı karşıya gelir mi?

Taha Akyol, İhsanoğlu'na AK Parti'nin adayı Başbakan Tayyip Erdoğan ile bir tartışmada karşı karşıya gelip gelmeyeceğini de sordu.

"Elbette, çok güzel olur. İlk defa halkın oylamasıyla yapılacak böyle bir seçimde halkın karşısında üç adayın da fikirlerini beyan etmesi çok güzel olur, ikinci tur için de iki aday olur. Memnuniyetle katılmak isterim, bu teklifinizi benimsiyorum. Millet kendi gözüyle ve kulağıyla şahit olur, gider mührünü basar."

Seçim kampanyasını nasıl yürütecek?

"Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu'nu okudukça insan hayrete düşüyor. Devlet size yardım etmiyor. Ancak bağışlar oluyor ve o da bir kişiden 9 bin lira alınabiliyor. Biz şimdiye kadar gönüllü katkılarla, kendi imkânlarımla bir yer kiraladım ve bir yerlere gidiyorum. 10 Temmuz’dan sonra millet ben inanıyorum ki destek verecektir. İnsanlar huzura, sükûnete ve ülkenin itibarına doğru değişim istiyor."

Mısır’dan Türkiye’ye nasıl geldi?

İhsanoğlu hayat hikayesinde tartışmalara neden olan bazı kısımlara da açıklık getirdi. Annesinin de, babasının da Türk vatandaşı olduğunu anlattı.

"Babam 22 yaşında Mısır’a tahsilini tamamlamak için gidiyor. Babam Akif’in (Mehmet Akif Ersoy) oğlu yaşında. Ezher’de okuyor, mezun oluyor. Hem din eğitimi yapan müesseselerde hizmet ediyor ve Türkiye’den gelen öğrencileri yetiştiriyor; bir taraftan da kraliyet sarayında Osmanlı arşivi vardı ve yeni düzenleniyordu. Kral Fuad babamı takdir ettiği için beylik unvanı veriyor, yalnız babam bunu kullanmıyor. Babam da, anam da Türk vatandaşı. Babam Yozgatlı, annem Rodos Türklerinden, soyadı Hacıoğlu. Anamın doğduğu evi görmek isteyenler Süleymaniye Camii’nin karşısındaki eve baksınlar. Hâlâ oradadır. İtalyanlar gelince mallarımızın çoğu gitti gerçi."

"Babam Mısır vatandaşı olmadığı için emekli olduğunda bize maaş bağlanmadı ve mecburen çalışmak zorunda kaldım. Tahsilim bitince annemle Mısır’dan döndüm, askerliğimi Bornova’da topçu tugayında yaptım. Asker arkadaşlarım hâlâ hayatta, kayıtlara inanmayanlar şahitleri de getirsin."

Kaynak: CNN TÜRK

Bu haber 458 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum