Türkiye Olarak Bir Felaketin Eşiğindeyiz… Ama Hâlâ Kurtuluş Kapısı Aralık!

Ayhan küyük yazdı:

Türkiye Olarak Bir Felaketin Eşiğindeyiz… Ama Hâlâ Kurtuluş Kapısı Aralık!

Ayhan küyük yazdı:

Türkiye Olarak Bir Felaketin Eşiğindeyiz… Ama Hâlâ Kurtuluş Kapısı Aralık!
04 Aralık 2025 - 20:00



Düşünün:
Musluklardan su damla damla akıyor, barajlar dip görüyor.
Çiftçi tarlasına bakıyor, “Bu yıl yine ürün alamayacağız” diyor içinden, gözleri doluyor.

Her yıl buğday üretimimiz %20-30 düşüyor.
En verimli ovalarımız birer birer beton oluyor ya da lüks villaların bahçesi haline geliyor.

2050’de nüfusumuz 100 milyonu geçecek. 100 milyon insanın karnını nasıl doyuracağız? 

Birileri “İthal ederiz” diyor. Ama bir gün gelecek, ithal edecek paramız da kalmayacak… ya da dünya “Kusura bakma Türkiye, bizim de yok” diyecek.

İşte tam bu noktada gözümüzü çevirmemiz gereken yer: 
Türkiye’nin 6,1 milyon hektar “marjinal” dediğimiz, şimdiye kadar “burada bir şey yetişmez” diye kenara attığımız araziler. Bu araziler çorak değil, sadece yalnız bırakılmış topraklar.

Ve bu toprakların kurtuluş reçetesi tek bir kelime: Tarımsal Ormancılık (ya da dünya literatüründeki adıyla “agroforestry”).

Peki Tarımsal Ormancılık Ne Demek?
Çok basit:
 Aynı araziye hem ağaç dikiyoruz, hem buğday, nohut, mercimek ekiyoruz, hem de hayvan otlatıyoruz.
-Ceviz ağaçlarının arasında koyun geziyor, 
-Badem ağaçlarının altında arpa-biçiliyor, 
-Harnup ya da iğde sıralarının arasında tavuklar eşiniyor…

Bir taşla beş kuş: 
-Endüstriyel odun (mobilya, kağıt, palet…) 
-Yakacak odun (köyde soba yanacak) 
-Bitkisel üretim (ekmeklik buğday, bakliyat, yem bitkisi…) 
-Hayvancılık (otlak + ağaç altı gölge = daha sağlıklı hayvan) 
Ve en önemlisi: Toprak canlanıyor, erozyon duruyor, su tutuluyor, karbon depolanıyor.

Neden Şimdiye Kadar Yapmadık?
Çünkü tarımcı “Ağaç dikersek tarlam küçülür” dedi.

Ormancı “Benim işim sadece orman, tarım bana ne?” dedi.

Devlet de “Bu iş kimin işi?” diye topu birbirine attı. Oysa dünya yıllardır bunu yapıyor: 
Kenya’da kahve + ağaç sistemiyle çiftçinin geliri 4 katına çıktı. 
Hindistan’da milyonlarca hektar böyle kurtarıldı. 
Hatta Almanya’da bile şehir yakınlarındaki araziler böyle değerlendiriliyor.

Türkiye’nin 6,1 Milyon Hektarlık Hazinesi Mevcut.

Bu alanların çoğu üst havzalarda, köylerin hemen yanı başında.
Hazine arazisi ya da özel mülkiyet… Hiç fark etmez.
Köy muhtarı, kooperatif ya da bireysel çiftçi; herkes bu işe girebilir.

Bir örnek vereyim:
100 dönüm bozuk araziye 300-400 ceviz ya da badem ağacı dikseniz…
Ağaçlar 8-10 yıl sonra meyva vermeye başlar.

Ama o 8 yıl boyunca ağaç altlarını sürüp nohut, mercimek, fiğ, yulaf ekersiniz.
Koyun-keçi otlatırsınız.

10. yıldan sonra sadece cevizden dönüm başına 3-5 bin TL net gelir…
Üstüne bakliyat ve hayvancılık geliri…

Toplamda dönüm başına 8-10 bin TL’ye ulaşan bir sistem.
Ve en güzeli: Doğal ormanlarımıza dokunmuyoruz artık!
Köylü odununu, kerestesini bu yeni “tarım ormanları”ndan karşılıyor.
Orman köylüsü göç etmiyor, köyde kalıyor.
Dağlarımız yeniden yeşilleniyor.

Şimdi Ne Yapmalıyız?
Orman Genel Müdürlüğü ile Tarım ve Orman Bakanlığı el ele vermeli. 
Üniversiteler, Ziraat Odaları, TEMA, TABİP, Tema-like STK’lar bir masa etrafında toplanmalı. 
“Tarımsal Ormancılık Kanunu” ve ilgili yönetmelikleri çıkarılmalı. 
Çiftçiye 5-10 yıl sıfır faizli kredi + fidan + teknik destek paketi verilmeli. 
Bu arazilere dikilen ağaçlar “orman rejimine” alınmamalı, çiftçinin mülkiyeti korunmalı (en büyük korkuları bu).

Eğer bugün harekete geç kalırsak…
2050’de çocuklarımız bize “Bize yaşanabilir bir ülke neden bırakmadınız?” diye soracak.
Ama eğer bugün kolları sıvayıp o 6,1 milyon hektarı yeşertirsek…O çocuklar bize “Teşekkür ederiz, hem karnımızı doyurdunuz hem de ormanlarımızı kurtardınız” diyecek.

Seçim bizim.
Ya susuz, aç ve çölleşmiş bir Türkiye…
Ya da ceviz, badem, buğday ve koyun sesleriyle dolu yemyeşil bir Anadolu.

Ben ikinciyi seçiyorum.
Ya siz ?@öne çıkar

#TarımsalOrmancılık
#6MilyonHektarUmudumuz
#GeleceğiYeşertelim

Bu haber 24 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum