AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ.
Bir Kişinin toplumdaki yerini kendi tutum ve davranışı ortaya koyar.
Bunun herhangi bir reklama da ihtiyacı yoktur.Boş ve vasıfsız bazı insanlar kendi reklamını yaparlar.
Kişi ben ben demekle olmuyor icraat lazım.
Ziya Paşa bir beytinde şöyle diyor:
“Ayinesi iştir kişinin,lafa bakılmaz. "İnsanın aynası iştir, lafa bakılmaz. Bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür.Lafla peynir gemisi yürümez derler.
Kaldı ki, bir Müslüman sözde gösteriş için yaptığı ibadetleriyle değil ahlakıyla ön plana çıkmalıdır.
Halkımız, bir Müslümanı değerlendirirken, “Abdestinde, namazında, beş vakit namazını kaçırmaz, orucunu tutar, ahlaklı olup adil olur merhametli olur dürüst olur.
Hazret-i Ömer'in bizleri ikaz ettiği husus ne kadar önemlidir: “Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda doğru söylüyor mu? Kendisine bir şey emânet edildiğinde emânete riâyet ediyor mu? Dünya ile meşgul olurken helâl-haram gözetiyor mu? Ona bakınız.”
Hâlbuki bir Müslüman, dürüsttür, nezihtir, kibardır, karıncayı bile incitmez, büyüklerini sayar, küçüklerini sever, yardımseverdir, verdiği sözde durur, haram yemez, işçisinin hakkını fazlasıyla verir, her konuda kendisine güvenilir, gibi ahlaki özellikleriyle ön plana çıkmalı ve anılmalıdır.
Elbette namaz, dinin direği, Müminin miracı olması bakımından, öncelikle yerine getirilmesi gerek bir ibadettir. Fakat başta namaz ve oruç olmak üzere bütün ibadetlerin hedefi, ahlaksızlıktan arınmış, inandığı gibi yaşayan ve güvenilir bir fert ve toplum inşa etmektir. Bu duruma yüce kitabımızdaki birçok ayette dikkat çekilir:
“Namaz insanı fuhşiyattan ve kötülükten alıkoyar (koymalıdır.(Ankebût:45)”Günahlardan korunasınız, müttakî takva ehli olasınız diye emrettik.(Bakara:183)
İslâm, “teslim olma, kurtuluşa erme ve müsâleme” mânalarına gelir ve bu üç mânası ile ifade ettiği dinin üç temel hususiyetini anlatır. Bunlar içinde doğrudan ahlâkı ilgilendireni ise “müsâleme” anlamıdır. İslâm ile aynı kökten olan müsâleme, “çatışma ve zıtlaşmayı ortadan kaldırarak uyuşmak, anlaşmak, birbirinden emin olmak, dostça münasebetler kurmak” demektir. (Ilmihal 11/497
Yüce Allâh'ın güzel isimlerinden biri, barış anlamına gelen "selâm"dır.
Kur'ân-ı Kerîm'de barış anlamına gelen “silm” ve “selâm” kelimelerine onlarca ayet-i kerîmede yer verilmiş, barış İslam’ın temel esaslarından biri; İslâm dini de barış dini olarak sayılmıştır.
Müslüman’ın Müslümanı en güzel duası selamdır.
Hal böyle olunca Müslüman barışa giren insan demektir. Kur’an-ı kerimde silm ve selam kelimelerinin geçtiği ayetlerin bazıları şunlardır:
“Ey iman edenler, hep birden barışa girin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır.” (Bakara /208)
Allah’ın en güzel isimlerinden birisi olan “El Mü’min”, dostlarını azaptan, kullarını zulümden emin kılan demektir. Kendisine inanan ve iman edenlere kendi isimlerinden birisini veren Yüce Allah müminlerden, kendilerine her konuda güvenilen insan olmalarını istemiştir. Peygamberimiz de bir hadislerinde şeriflerinde şöyle buyurmuştur:“Vallahi mümin olamaz, vallahi mümin olamaz, vallahi mümin olamaz” buyurdu. Kendisine: “Ey Allah’ın Resulü, kim mümin olamaz?” denildi: “Zulüm ve şerrinden komşusu güven içerisinde olmayan kimse” buyurdu.” (Buhari, Kitâbu'l-Edeb: 29, Tecrid no: 2019)
Yine Sevgili Peygamberimiz müslümanı “Müslüman Müslümanın elinden ve dilinden salim/selamette barışta/güvende olduğu insandır” (Tirmizî, Îmân, 12) şeklinde tarif etmiştir.
Müslümanlar, Sevgili Peygamber Efendimizin sünnetini, şekli boyuttan daha çok ahlaki boyutta yaşama gayreti içinde olmalılardır.
Yüce kitabımızda Âyette bizim için ‘Üsvei hasene(Ahzab, 21.)başka bir ayette; “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol’(Hûd-112)
Bu alemde en güzel örnek” olarak gösterilen Sevgili Peygamber Efendimiz, “, İslam güzel ahlaktır. Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlak bakımından en güzel olanıdır (Ebu Davut, Sünnet:15) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuşlardır.
Kendinden emin ve güvenilir olmayanın dini de olmaz.
Öyleyse Müslüman/Mü’min çevresine barış, huzur ve güven veren insandır.
Bütün bu açıklamalardan sonra biz Mümin ve Müslümanı: İnandığı gibi yaşayan, inancını davranışlarına yansıtan, çevresine huzur ve güven veren herkesin kendisinden enim olduğu tıpkı Muhammedül Emin örneğinde olduğu gibi çevresine güven ve huzur veren İnsan olarak tanımlayabiliriz.
Müslüman kendisinden kaçınılan değil, bilakis koşulan kişi olunulmalı.
Ey Allah’ım...
Kalpleri birleştiren Sensin. Ümmetin içerisindeki ihtilafları izale eyle.
Mazlum coğrafyalarda yükselen feryatları birliğimizle susturmayı, kardeşlik şuuru içinde kenetlenmeyi nasip eyle.
Ey Allah’ım...
Kalpleri birleştiren Sensin. Ümmetin içerisindeki ihtilafları izale eyle.
Mazlum coğrafyalarda yükselen feryatları birliğimizle susturmayı, kardeşlik şuuru içinde kenetlenmeyi nasip eyle.
Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ
YORUMLAR