O ÇOCUKLAR BİZİMDİR BİZİM ÇOCUKLARIMIZDIR.
Bu günün sohbetine Hz. Ali’nin (ra) şu önemli sözüne yer vererek başlamak istiyorum .
Vede hiçbir zamanda bu çocuk yetiştirme metodunu kesinlikle unutmayalım: “Çocuklarımızı kendi yaşadığımız zamana göre değil, onların yaşadığı zamana göre yetiştirmek durumundayız.”
Değerli dostlar:Çocuk yetiştirmek sadece çocuğun karnını doyurmakla olmuyor, ruhunu da besleyeceksin ki çocuğun adam olsun.
Şimdide sizlere karşılaştırmalı çocuk profillerini anlatmaya çalışacağım.
Elbette ki köy çocuğuyla kent çocuğu karşılaştırması olacaktır.
Köy çocuğu olmak belki dünyanın en güzel olayıdır. Saf, masum, paylaşımcı, doğal, her türlü zorluğa rağmen hiçbir olumsuz durumu anlamayan ya da anlamaya çalışmayan bir varlıktır. köy çocuğunu, benimden kendi çocukluğumuzdan bilirim, Anadolu’ da çocukluk yaşamını. O güzel mahalle ortamlarında hiçbir güvenlik kaygısı olmadan sokaklar çocuklarla dolup taşar.ve öyle paylaşımcı olurlar, öyle dayanışma içinde olurlar ki, insanlar gıpta eder çocuklara. Belki de büyüklerin başaramadıkları önemli işleri başarırlar,sokaklarda misket yerine “aşık oyunu’”Elde beş taş’, “Çember çevirme’”Kızak kayma’”Çelik çomak oyunu’ gibi ortaklaşa oynanan daha bir çok oyunları. Saf masum ve gerçekten kardeşçesine… Benim-senin nedir bilmezler. Bencillik nedir, onu da bilmezler. Buldukları her şeyi dostça paylaşırlar.
Biribirlerinin evlerinde toplaşıp ve yer, içer, oynar ve dağılırlar. Aileleri ise asla onların çocukluklarıyla ilgilenmezler. Onların verebilecekleri sadece doğallığın yanında içten hareket etmeleri ve o güne has ihtiyaçlarıdır. Her bir aile çocuklarını mutlu olmalarını isterler ve severler,ancak bunu onlara belli etmezler, ya da sevgilerini o an için gösteremezler. İşte bu gibi bir durum ve hak ve hareket üzerine büyür çocuklar.
Şehir çocuğu olmak daha farklıdır. Tamamen ebeveynlere dayalı bir çocukluk geçirirler. Sinemada, tiyatroda, parkta, bahçede, sokakta ve hemen her yerde aile ile birliktedirler.
Ancak arkadaşlık, dostluk, kardeşlik, paylaşımcılık vb. Gibi şeylerin nedir ne olacağını asla bilmezler.
Aileleri parka götürür, salıncakta sallandırır, kaydırakta kayarlar , zıplarlar , oynar vs… Ama kiminle, zaman geçireceklerini bilmezler kendi başlarına ya da anne veya babayla olurlar.Sokak bilmezler, arkadaşlarıyla özel günler ve okul ortamı dışında görüşme şanslarıda yoktur.
Bu şekilde yetişen bu şehir çocukları doğal olarak ve bencil yetişirler. Hiçbir eşya ya da oyuncağını dahi arkadaşlarıyla paylaşmazlar.
Kendine ait ne varsa onu çok değerli sanar kenara kor ve köylü çocuğuna ait olan araç gereçlerle zaman geçirmeyi ve köylü çocuğunun topuyla oynamayı tercih ederler.
Tüm bu anlatılanlar çocukların suçu mu? Tabi ki değil. Yani köy çocuğu da, kent çocuğu da masum bir şekilde yetişiyor.
Peki, çocukları bu hale getiren kim? Elbette ki aileleri. Yani bizler, ebeveynler. Demek ki ne yapmak gerek: Çocukları birlik, beraberlik, dostluk, arkadaşlık, kardeşlik gibi bir birlerine yakın ortamlarda yetiştirmek gerekir.
Kasaba ve şehirlerde olsun buralardaki apartmandada bulunan bütün çocuklarla ortak alanlarda oynamaları mutlaka sağlanmalıdır.
Yoksa, çocuğun her istediğini almak ve aldıkları her bir eşyayı o evin içine taşıyıp yerleştirmek ve buraları,oyun alanları oluşturmak doğru bir şey değildir.
Kaldı ki,çocuğun her istediğini yapmak, cebine gereğinden fazla harçlık koymakla o çocuğa kesinlikle çocukluğunu yaşatmış olamayız.
Aşırı korumacılık ve her isteği yerine getirip hayatta hiçbir engelle savaşmasına izin vermeden çocuk yetiştirmek ne kadar yanlışsa engellemelerin kişinin katlanabileceğinden daha ağır olup onu ezmesinin de travmatik biçimde tehlikeli olacağına dikkat çekmemiz gerekir.
Esmanın tamamının tecellisi ile ortaya çıkan kemal ahlakı her türlü aşırılıktan korunmanın biricik yoludur.
Araştırmacı ve ilahiyat cihazlar Hüseyin DENİZ
YORUMLAR