SİYASETCİDE OLMASI ÖZELLİKLER.
Türkiye Cumhuriyeti Devletin başkenti Ankara’dır.TBMM’de
Ankara’dadır. Devletimiz haliyle buradan idare edilir.
Bütün siyasi partilerinde Genel merkezleride haliyle Ankara’dadır
Türkiye 81 il ve 922 ilçe ile temsil edilmektedir.
Bu hususta genel merkezi ve ait olduğu partiyi temsil edebilmesi için il başkanlarında mutlaka ve kabiliyetli ve liyakatli olmasıdır.
Liyakat,“bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumudur” Yeterlilik ilkesi olarak da adlandırabileceğimiz liyakat, verilen görevi başarı ile
yapabilme yetkisi olarakta tanımlanır. Göreve kabul edilme ve yükselmelerde mutlaka en başta bilgi,görgü, yetenek kabiliyeti ve diplomayıda esas alan bir anlayış olmasıdır.
Yani işi bilenin yapması,ona layık olanın olması güçü ve zenginliği kesinlikle esas alınmaması gerekir.
“Emaneti ehline verin” emri yüce kitabımızda şöyle geçiyor:“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa, 4/58) buyuruyor.
Hz. Peygamber (s.a.v.), makam isteyen Ebu Zer’e, memurluğun bir emanet olduğunu, ehil olmayanın altında ezileceğini hatırlatıyor. Mekke’nin fethi sonrası Kâbe’nin anahtarı ise bu ilkenin en büyük sembolüdür: Amcası Abbas istediğinde bile, anahtar ehline teslim edilmiş, “emanet” ehil olan Osman b. Talha’ya geri verilmiştir.
Bizim kültürümüz, bizim inancımız liyakati bir ahlak ilkesi olarak kabul etmiş ve dinimizin emridir.
Bugün dönüp kendimize bakalım. Biz bu ilkeye ne kadar bağlıyız?
Ülke genelinde 81 ilinin sekizinde siyasi bir partinin il başkanları görevlerinden alındılar.
Boşalan il başkanlıkları yerine yenilerinin atanması gerekiyor bu hususunda genel bir araştırma yapıldı.
Tabi il başkanı olmak isteyenler adaylar,gerek bulundukları illerde, gerekse, Ankara’da yoğun bir efor harcayarak siyasi koşuşturma peşindeler.
Umarım torpilin geçmediği gerçek bir sağduyu hakim olarak liyakat sahibi bir il başkanı seçilmesini arzu etmekteyiz.
Yapması gereken siyaset,siyasetçi portalı önce ve sonrası kesinlikle ahlaklı, kabiliyetli aynı zamanda hizmet aşkı olan liyakatli birinin seçilmesi daha isabetli olacağı kanısındayım.
Tarih boyunca siyaset hep güç ve çıkar kavramlarıyla sıkça ilişkilendirilmiş olsada ahlak kesinlikle bu güç kullanımına sınırlar koymaya çalışan bir öğreti olarak var olmuştur.
Ancak günümüzdeki siyaset ve siyasetçi profili kesinlikle böyle olmayıp çoğu zaman ahlakın rolü ve sınırları üzerine hep tartışmalar ve kavgalar var olmuş ve hiç ama hiç bitmemiştir.
Siyasetin temel işlevi, toplumsal hayatı organize etmek, çatışmaları yönetmek ve toplumsal refahı artırmaktır.
Siyasette olması gereken ahlak ise bireylerin davranışlarını yönlendirir ve sosyal hayatın temelinde güven, saygı ve adalet gibi kavramları besler. Toplumların sağlıklı ve sürdürülebilir yapılar oluşturabilmesi için ahlak, vazgeçilmez bir unsur olarak kabul edilir.
Siyasetçilerin, temsil ettikleri halkın güvenini zedelemeden görev yapmaları beklenir. Bu nedenle siyasette ahlaki sorumluluk, liyakat, dürüstlük, adalet ve halk yararını gözetme gibi değerlerle şekillenir. Yolsuzluk, rüşvet, nepotizm gibi etik dışı davranışlar toplumda güveni yıkar, siyasi kurumların meşruiyetini zedeler. Bu durum, siyasi istikrarsızlık ve toplumsal çatışmaların artmasına yol açar.
Demokratik toplumlarda siyaset ve ahlakın uyumu için hukuk önemli bir araçtır.
Bu nedenle siyasetçilerin sadece hukuka değil, ahlaka da uygun davranmaları beklenir.
Bugün toplumun siyasete olan güveni tükenmeye yüz tutarken insan eksik olanı vurgulamadan geçemiyor. Bugün siyasette eksik olan aklaktır.
Siyasette kazanma uğruna her şey mubahtır düşüncesi, siyaseti tam bir bataklık alana çekmekten başka bir işe yaramadığını görüyoruz. Çünkü herşeyin temeli ahlaktır. Sanat olsun, meslekler olsun, bilim dalları olsun şayet ashlaktan yoksun yapılıyorsa toplumu yanlış yollara sürüklemekten öteye geçmez.
Siyaset yapanlara şöyle seslenmek lazım; Lütfen siyaset yaparken azıcık da olsa ahlakı katın, ahlakı unutmayın. Yoksa toplumu uçuruma sürüklersiniz.
halkın ve hakkın yanında adil bir kararın verilmesi ve gelen gideni aratması arzumdur.
Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ
YORUMLAR