45 yaşında bir erkek danışanım, boşanma aşamasına geldiği evliliğini şöyle anlatmıştı;
Evlendiğimiz günden beri eşim, her tartışmamızda ‘Yeter, ben boşanıyorum, annemlere gidiyorum’ diye tehdit ederdi. Rezil olmayalım, tartışma büyümesin diye, haklı da olsam, hep alttan aldım, özür diledim, gönlünü almaya çalıştım. Ayrılmak benim için ölüm gibi bir şeydi. Hele ki çocuklar olduktan sonra kendimi tamamen edilgen hale soktum. Bu kısırdöngü istisnasız 15 yıl sürdü.
Bir pazar sabahı 7 yaşındaki kızım ve 12 yaşındaki oğlumla birlikte annelerine sürpiz kahvaltı hazırlıyorduk. Eşim, kalkmamıştı. Ben fırına koyduğum börekleri unuttum. Dumanlar çıkmaya başlayınca kızım fark etti. Fırının yanına geldi, elini ağzına sokup ‘baba baba, annem kızar şimdi’ diye çırpınmaya başladı. Kızımın o hali çok dokundu bana. Sanki eşim bir şeye kızacak diye kalbim de öyle çırpınıyordu. Kızıma ‘Korkma kızım, annen bir şey demez’ diyebildim.
Eşim yanık kokusunu almış olacak ki, mutfağa geldi. İlk sözü ‘Yaptığınız işin ben…’ dedi, devamını getirmedi. Çekilin şuradan dedi, kızımı ittirdi, oğlum zaten ortada yoktu, göremedim nereye gittiğini. Ben de kenara çekildim. Eşim camları açtı. Fırındaki yanık börekleri çıkardı, sinirle çöpe döktü. Normalde sinirli olduğunda önünde durmam, ama yanık börekleri çöpe döktükten sonra ‘çekilmeyeceğim kenara’ dedim, öylece durdum. Eşim dirseği ile itti beni.
Sertçe durduğumu görünce ‘çekilsene kenara be...’ dedi. Nasıl yaptığımı bilmedim, elim sanki otomatik hareket etti birden ittim eşimi ‘Sen çekil’ dedim. Eşim sendeledi ‘Manyak mısın sen?’ diye o da beni itti. Kızım ‘baba’ diye bacağıma yapıştı. Dinlemedim kızımı bu sefer. Sanki her şeyi göze almış gibi bir cesaret vardı içimde. Eşim birden elindeki tepsiyi yere attı, çok gürültü çıktı, ‘Allah belanı versin senin…’ le başladı, öfkesini yenemedi, ortalık birbirine girdi. Ben de susmadım ilk defa.
Tartışma büyüdü. Eşim bağıra bağıra ‘Yeter ben artık seninle yaşamak istemiyorum’ diye bağırmaya başladı. Ben de ona ilk defa ‘Ben de seninle yaşamak istemiyorum’ dedim. Çocuklar korku içindeydi. Ne yapacağımı bilemedim. Çocukların gözüne baktım. Gidip alttan alayım rezil olmayalım diye düşündüm önce, fakat, artık ben de onunla yaşamak istemiyordum, buna hissettim; ‘Ne olacaksa olsun’ dedim, gitmedim yanına.
Eşim bağırdıkça bağırıyor, eşyaları sağa sola atıyordu. Kocaman adamım, ama korkuyordum eşimden. Çocukları alıp balkona çıktık. Oğlum yüzüme bakıyordu ne yapacağım diye. Ben sakin kalmaya çalıştım. Eşim hırsını alamadı. Mutfağa geldi, eskileri açıp hakaret etmeye, sesini sokağa duyurmaya çalışır gibi bağırmaya devam etti. Eşimin o haline son bir kez baktım, o an içimden ‘Ben bu kadınla nasıl evlenmişim’ diye geçirdim. Gözüme çok çirkin geldi birden.
Ayaklarına baktım, tırnakları... yüzüne baktım burnu, ağzı çok değişik geldi... O an içimden bir şey koptu. Oğlum annesinin yanına koştu, ağızını kapatmaya çalıştı, sesi dışarı duyulmasın diye. Eşim çocuğun elini itti. Böyle çaresizlik hiç yaşamamıştım. Ogün yine ben özür diledim. Fakat içimdeki kopmuşluk o günden sonra hiç geçmedi. Şimdilerde eşim bendeki soğukluğu görüyor, yakınlaşmaya çalışıyor. Ben eşime artık yakın olurken içimde bir şey itiyor beni.
Onun için yaptıklarım geçiyor aklımdan; arabada uyuduğunda, koltuğuna uzanır, o uyanmadan koltuğunu geri yatırmak için nasıl dikkatli davranırdım. Klimayı hep ona göre ayarladım; kendi ihtiyacımı hiç dikkate almazdım. Alışveriş yaparken onun canının çekeceği ürünleri seçerdim. Alışverişten döndüğümüzde arabadaki poşetleri ben indirir eve çıkartırdım. O eline küçük bir şey alır öylece çıkar giderdi. ‘Kadındır, yükü ağır olmasın’ diye iyiye yorumlardım hep.
Şimdi geriye dönüp bakıyorum, bütün bu ince davranışlarım onun kibrini artırmış. Bilmem, evliliğim daha ne kadar devam eder. Görüyorum ki, iyi olmak herkese iyi gelmiyormuş. Farkındalığı olmayan birine melek olmak onun şeytanlaşmasına yol açıyormuş. Boşanamadığın bir evlilikle devam etmenin acısını kimse bilemez.
YORUM
1- Evlilik bir gönüllülük kurumudur, gönlü ayrılmaktan yana olan bir kişiyi evli tutmaya çalışmak o eviliği felakete sürükler.
2- Farkındalığı olmayan kişiyi alttan almaya çalışmak sonraki çatışmanın cesaretini oluşturur.
3- Hiçbirşey kaybolmasın diye çabalamak bazen her şeyin kaybolmasına neden olur.
YORUMLAR