Reklam

Atatürk Güncel mi?

Atatürk Güncel mi?

Atatürk Güncel mi?

Atatürk Güncel mi?

Atatürk Güncel mi?
07 Nisan 2020 - 17:34



Atatürk’ün ölümünden günümüze dek 82 yıl geçti. Bu iki kuşak demektir. 1938’de yirmi yaşında olanların çocukları bugün yaşıyor ve ortalama yetmiş yaşındalar. Bu iki kuşağın yaşam süresi içinde Türkiye; özgüveni yüksek, geleceğe umutla bakan, sevinci ve üzüntüsü ortak insanların yaşadığı bir ülke olmaktan çıktı. Toplumun her kesiminde, yaygın ve etkili bir yozlaşma var. Bugün, Türkiye’de, çökmekte olan bir ülkenin sorunları yaşanıyor ve yaşanan sorunların tümünde, çözüm için karşımıza Atatürk’ün uyguladığı politika çıkıyor. O’nun yarattığı değerler, korunup aşılmadığı için, yüzyıl önceye geri dönüldü. Atatürk’ün güncel olmasının nedeni bu.
Büyük bir devrim gerçekleştirip tam bağımsız bir ülke yaratılmışken, insanlar kula kulluktan yurttaşlığa yükselmişken ve aydınlık bir geleceğin yolu açılmışken; nasıl oluyor da bu denli geri, bölünmüş ve umutsuz bir ülke durumuna geliyoruz. Geriye düşmenin, karşıtına dönüşmenin ya da değerlerini yitirmenin bu denli yoğun yaşanmasının nedeni nedir? Bunun sorumlusu kimlerdir?

Eğitimsizlik

Geri dönüşün nesnel ve öznel nedenleri var. Öznel nedenden söz edeceksek, sorumluluğun ülkeyi yönetenler başta olmak üzere, Atatürk’ten sonraki iki kuşakta olduğu söyleyebilir. 11 Kasım 1938’de başlayan geri dönüş, sürekli artan bir ivmeyle, karşıtlıktan düşmanlığa evrildi ve bugüne gelindi.
82 yıl süren bu olumsuz sürecin temelinde Kemalizmden kopuş, bunun temelinde de eğitimsizlik vardır. Atatürk kendi ülkesinde kendi insanlarına öğretilmedi, ilkeleri sistemli programlarla ortadan kaldırıldı. Türk halkı, onu kurtarıcı kahraman olarak sevip saydı ancak ilkelerini öğrenemedi. Bir bölüm insan, yanlış ve kimi zaman kara çalmaya varan yakıştırmalarla, ondan uzaklaştırıldı ya da karşıt hale getirildi. Günümüzde yapılan saldırıların yoğunluğu, Atatürk’ün güncelliğinin bir başka göstergesidir.
Atatürk karşıtlığı, Amerikalıların Türkiye’ye girdiği 1946’dan sonra sistemleştirilerek devlet politikasına yerleştirildi. 1949 yılında imzalanan eğitimle ilgili ikili anlaşmayla ulusal eğitim ulusal olmaktan çıktı ve Atatürk ders kitaplarına Amerikalı uzmanların uygun gördüğü biçimiyle girdi.

Gizli İşgal

Türkiye, bugün askeri değil ancak askeri işgalin amacı olan, siyasi ve ekonomik işgal altında. Sevr, toprak paylaşımı dışında hemen tüm koşullarıyla üstelik daha kapsamlı olarak uygulanıyor. Topraklar silahla el değiştirmiyor ancak yabancıların toprak satın almasıyla, Anadolu’da hızlı bir mülkiyet değişimi yaşanıyor.
Parayla donatılmış yerli ya da yabancı ‘misyonerler’, bu ülke için bir şeyler yapmaya çalışan yurtseverlerden daha geniş olanaklarla serbestçe çalışıyor. Ulusal haklara saldırmada, hiçbir sınır tanınmıyor. Vatanseverlik baskı altında; hıyanet, getirisi yüksek bir meslek durumunda. Halk, yoksul ve umutsuz, karamsar bir edilgenlik içinde. Basın ihaneti yayıyor. Sanki işgal İstanbul’u yeniden yaşanıyor.
Bu koşullarda yapılması gereken, benzer koşullar altında geçmişte verilen savaşımdan yararlanmak ve bu yönde çalışmaktır. Atatürk’ü ve başardığı eylemi bugün yeniden gerekli kılan, yaşanmakta olan koşullardır. Samsun’a çıkan anlayış, Kuvayı Milliye ruhu, Müdafaa-i Hukuk örgütlenmesi önümüzdeki yakın dönemi belirleyecek biçimde, yeniden gündeme geliyor.
Kurtuluş Savaşı, öncesi ve sonrasıyla dikkatlice incelenmeli, güncelliğini koruyan bu eylem, günün koşullarına uyumlu kılınarak, ulusal birlik anlayışıyla uygulanmalıdır. Bu ülkenin parçalanmasını önlemek isteyen herkes, Mustafa Kemal’e başvurmak, savaşımından ders almak zorundadır. Türkiye’de yükselmekte olan ulusal uyanış, geçmişteki benzersiz deneyimden, kesin olarak yararlanmalı, bu konuda bilgilenmelidir.

Kemalist Olmak

Bir değerin nasıl kazanıldığını bilmeyen, onu koruyamaz. Kurtuluş Savaşı’nın hangi koşullarda, nasıl ve kimlere karşı kazanıldığını, ne bedel ödendiğini, ulusu ayakta tutan kalkınmanın nasıl sağlandığını bilmeden, Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutmak olanaklı değildir.
Yapılanlar çabuk unutuldu ya da unutturuldu. Unuttukça da geriye gidildi. Ve bugün, içinde sıkışıp kaldığımız sorunlarla dolu koşullara gelindi. Bu koşullar, nitelik olarak, Osmanlının 20.yüzyıl başında yaşadığı koşullardır. Bunu artık herkes görmelidir. Dünü unutursan, yarın hatalara düşmekten kurtulamazsın. Atatürk günceldir ve doğaldır ki emperyalist boyunduruktan kurtulana dek güncelliği sürecektir. Her kesimden yurtsever, bu nedenle Atatürk’e yöneliyor; Kuvayı Milliye ruhu bu nedenle yayılıyor, Müdafaa-i Hukukçular bu nedenle yeniden ortaya çıkıyor.
Atatürk’ü incelemek,  tarihle ilgili araştırma yapmak değil, yaşadığımız sorunlara çözüm aramak ve onun başarılı olduğu savaşımından günümüze yönelik ders çıkarmaktır. Ülkenin kurtuluşu için savaşım verenler ve verecek olanlar, Mustafa Kemal’in karşılaştığı engellerin benzerleriyle karşılaşacaklardır. Özellikle onlar, aktarılan bilgileri, eleştirici gözle incelemeli, bugüne uyarlamalı ve girişilecek savaşımda nelerle karşılaşacaklarını bilerek hareket etmelidirler.
Atatürk’ü anlamak ve “izinden gitmek” bilinçli olmayı gerekli kılar; yaptığını yapmak, insana, üstelik en ağırından, sorumluluk yükler. Atatürk öldükten sonra, Atatürkçülerin başına gelmedik kalmamıştır. Bu sorumluluğu yüklenmek isteyenler, eyleme geçtiklerinde bu işin, “karga kovalamak” ya da “sarı saç mavi göz” edebiyatından çok ayrımlı bir iş olduğunu göreceklerdir. Emperyalizmle doğrudan ve sürekli savaşım demek olan Atatürkçülük, sert çatışmalara, görünür görünmez engellere her zaman hazırlıklı olmayı gerekli kılar. Kemalist olmak, kolay bir iş değildir.

Kemalizmin Önemi

Bu ülkede ulusal değerler tümüyle yok olmadıysa, ulus yaşam yeteneğini tümden yitirmediyse, insanlar kendi haklarına yabancılaşmadıysa ve gelecek kuşaklara acı çekecekleri bir gelecek bırakılmayacaksa; Atatürk bugün her zamankinden çok önem kazanmış demektir. Bu büyük eylem, her yönüyle incelenmeli ve başarılmış olan bu yoldan yürünmelidir. Bu, yalnızca geçmişe bağlılık ya da saygı duymak değil, doğrudan, ulusal varlığın ve geleceğin güven altına alınması için, yerine getirilmesi gereken bir görevdir.
Nelerin yitirilmekte olduğunu ve gelecekte nelerin yitirileceğini herkes görmelidir. Çıkış yolu vardır ve elimizin altındadır. Türk ulusunun gerçek gücünün ne olduğu bilinmeli, bu güç harekete geçirilmelidir. Bu yolda geç kalınan her gün, kaçınılmaz gibi görünen gelecekteki savaşım günlerinde, çekilecek acıların artmasına neden olacaktır. Gerçek dışı sanlar, aldatıcı sözvermeler ve sanal ereklerle halkın kandırılması önlenmelidir. Bunun tek yolu, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Türk Devrimi’ni öğrenmektir.

DİPNOTLAR

1       Jale Özgentürk, Yeni Yüzyıl Gazetesi, ak; www.68dayanışma.org

Bu haber 866 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum