Mehmet Beşeri
Cumhuriyet tarihimizin, diyebilirim ki en korkusuz, en yiğit, en namuslu araştırmacı gazetecilerinden, aydınlarından birisi belki de birincisi olan Sevgili Uğur Ağabeyimi, 29 yıl önce bugün hain, alçak, kalleş bir pusuda kaybetmiştik.
Onu katlettirenler, hemen bu cinayeti İran’ın üzerine yıkmak için ne gerekiyorsa yaptılar. Her ölüm yıl dönümünde özellikle bu konu işlenip durdu. “Mollalar İran’a!”, “Türkiye lâiktir, lâik kalacak!”, “Türkiye İran olmayacak”, vb. sloganları her toplantıda, her gösteride yeri göğü inletti.
Mustafa Yıldırım gibi çok değer verdiğim araştırmacılar dahi, sadece polis ifadelerine dayanarak, işi getirip İran’a bağlayabilme yanlışını gösterebildiler.
Acaba öyle miydi?
Hayır. Uğur Mumcu, KÜRT DOSYASI çalışmasını yaparken, bu çalışmanın sonuna yaklaşmış iken öldürüldü.
Şayet ki öldürüldüğü an, polis efendiler evindeki bilgisayarları ve notlarını ele geçirmiş olmasalardı, bu çalışma bütün detayları ile önümüze gelebilecekti. Ancak organize cinayet sahipleri her şeyi düşünmüş, kendilerini ele verecek bütün ipuçlarını anında yok edecek fiilleri yapmışlardı.
Ne demişti Mehmet Ağar? “Bir tuğlayı çekersek, hepimiz altında kalırız.”
Uğur Mumcu, PKK-Abdullah Öcalan-Barzani-MİT-CIA-MOSSAD ilişkileri üzerine alabildiğine yoğunlaşmış ve bu konularda, her zaman olduğu gibi bombaları patlatacak sona yaklaşmıştı. Zaten zaman zaman yazdığı yazılarda da bunun ön bilgilerini veriyordu. Örneğin, 7 Ocak 1993 tarihli yazısında:
“Ortadoğu"nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.
Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir.
MOSSAD, İsrail"in gizli istihbarat örgütüdür.
Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani"nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi.
Kimse bu ilişkiye, "Hayır olmadı" diyemiyor.
CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu.
MOSSAD"ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney"de yayınlanan "Israel"s Secret Wars-A History of Israel"s Intelligence Services" adlı kitapta sergileniyor” Baba Molla Mustafa Barzani ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor.
MOSSAD, Barzani"ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor.
Kitapta, Mesud Barzani"nin İsrail"e gizlice giderek yardım istediği yazılıyor.
Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek...
Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek...
İlgi belli...
İlişki de belli...
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD"ın Kürtler arasında?
Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?” diyordu.
Apo’nun MİT’in(ve devletin) elemanı olduğu konusunda önemli bulgular elde etmiş, bunları doğrulatmak için bir dönemin askeri savcısı Baki Tuğ ile randevu ayarlamıştı. (Bildiğiniz gibi bu buluşma gerçekleşemedi.)
Ayrıca, Türkiye’nin Ortadoğu denilen bataklığa nasıl ve ne şekilde çekilmek istendiğini bütün çıplaklığı ile görüyor, sık sık uyarıcı yazılar da yazıyordu:
ALAVERE DALAVERE TÜRK MEMET NÖBETE yazısında Türkiye'nin de bölgedeki her türlü askeri serüvenden uzak durması gerektiğini tekrarlıyordu. Eisenhower Doktrini, Truman Doktrini ve NATO'nun görev sınırlarını genişleten Out of Area" teorisinin belgelerini açıklayan Mumcu, şunları ekliyordu: "Bir söz vardır, bilirsiniz: Alavere dalavere Kürt Memet nöbete... ABD de "Türk Memet'i bin bir türlü alavere ve dalavere ile Körfez nöbetine dikiyor.
KATİL MOSSAD
Muhatabının yoğun görüşme talebi üzerine, 17.Ocak.1993 günü İsrail’in Ankara büyükelçisi Zwi Epilog ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ayrıntılarını bilemiyoruz. Ancak, özellikle 7 Ocak tarihli yazısında kaleme aldığı satırların görüşüldüğünü tahmin etmek zor değil.
Kanımca, bu görüşmede İsrail Büyükelçisi Uğur Mumcu’nun neyi ne kadar bildiğini öğrenmek istedi ve öğrendi de. Arkasından, yazmasının kendisi için iyi sonuçlar doğurmayacağını da söyledi. Tehdit, taltif, birçok yolu denedi. Ancak karşısında yavşak, şerefsiz, adi bir onun bunun çocuğu değil; yiğit, mert, korkusuz, vatansever, anti-emperyalist bir Uğur Mumcu vardı.. Haliyle “kandıramadı.”
Yine aynı günlerde, Özgür Gündem’de Yaşar Kaya’nın kendisinin yok edilmesini ima eden “YAKINDA KÜRT KÖYLÜSÜNÜN DİNAMİZMİ UĞUR MUMCU SORUNUNU ÇÖZECEKTİR” yazısını okuduktan sonra, gazeteyi elinden fırlatarak Güldal Mumcu’ya “bunlar beni yok edecekler” dediğini de biliyoruz, cinayet girişimlerinin yaklaştığını bildiğini de…
Bu nedenle, eşi ve çocukları ile bir yere gideceğinde, önce kendisi arabasına biniyor, çalıştırıyor, sonra onları bindiriyordu.
Nitekim 24 Ocak Pazar günü de aynısını yapmak için önceden arabasını çalıştırmak için binmiş, kontağı çevirmiş ve hepimizin bildiği patlama olayı gerçekleşmişti.
Xxxxxxxxx
10.Nisan.1996 ve 23.Ocak.1997 tarihli SİYAH BEYAZ Gazetesi’ndeki PLATFORM köşemde, Uğur Mumcu’nun katilinin Mossad olduğunu, gerekçeleri ile birlikte iki defa yazdım. Ne Hanımı, ne devletin her hangi bir görevlisi, ne TBMM’deki komisyon, ne şu, ne bu hiçbir Allâh’ın kulu, “yahu Beşeri sen kimsin, necisin, neye istinaden böyle yazdın?” diye sormadı.
O zaman anladım ki, kimsenin Uğur Mumcu’nun gerçek katillerini bulmaya ve açıklamaya niyeti yok. (Sadece ağabeyi Ceyhan Mumcu hariç. O da benim gibi defalarca İsrail’i hedef göstermesine rağmen, Cumhuriyet Gazetesi de dahil olmak üzere hiçbir yerden destek görmedi. Söyledikleri ile kaldı.)
Ama ben “Uğur Mumcu’nun katili İran’dır” diye bir açıklamada bulunsaydım, beni alır, televizyon televizyon, gazete gazete gezdirir, röportaj üstüne röportaj patlatır, “ne kadar derin bir analist, stratejist olduğum” konusunda program üstüne program yaparlardı…
Sevgili Ağabeyim, ölümünün arkasından birkaç yıl, bu Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, vb. “dostların ve arkadaşlarının”(!) gerçek katillerini bulmalarını ve açıklamalarını bekledim. Aynı zamanda, bıraktığın bayrağı onurla dalgalandırmalarını da… Çok geçmeden yanıldığımı anladım. Çünkü sen farklıydın, onlar farklı. Sen namuslu, onurlu, vatansever, kalemini satmayan, halkını düşünen birisiydin, onlar ise tam tersi bir mevzide yer almışlardı…
24.OCAK.2022
MEHMET BEŞERİ
Not: Aşağıdaki fotoğraf, Malatya Nisan 1984 tarihlidir. Uğur Mumcu, Yalçın Küçük ve Ali Sirmen'i Malatya'ya davet etmiş, iki gün kitap imzalatmış, Malatyalıların sohbetlerinden faydalanmalarını sağlamıştım.
UĞUR MUMCU
Mehmet Beşeri beyin "UĞUR MUMCU" başlıklı makalelerini siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.

24 Ocak 2022 - 14:34
Bu haber 839 defa okunmuştur.
YORUMLAR