Reklam

Yaşayan medeniyetin canlı örneği : Ulubey "Yukarıkızılen köyü"

Yazarımız Bülent Aksoy, Facebook üzerinden çok güzel söyleşiler yapıyor. Ordu Ulubey özelinde, KÖY muhtarları, dernek başkaları ve yöremizin kanaat önderleriyle harika sohbetler yapıyor. Hepimiz bu söyleşilerden bölgemizle ilgili orijinal bilgiler ediniyoruz. Bu söyleşi de Ulubey 'in Yukarıkızılen köyüne ait harika bilgiler edindik. El sanatları ile ilgili yaşayan örnekler var. Ayrıca kadim bir eğitim, medrese geleneği olduğunu öğrendik. Dr. Mustafa Eren Beyin nacak hikayesi var ki enfes :)

Yaşayan medeniyetin canlı örneği : Ulubey "Yukarıkızılen köyü"

Yazarımız Bülent Aksoy, Facebook üzerinden çok güzel söyleşiler yapıyor. Ordu Ulubey özelinde, KÖY muhtarları, dernek başkaları ve yöremizin kanaat önderleriyle harika sohbetler yapıyor. Hepimiz bu söyleşilerden bölgemizle ilgili orijinal bilgiler ediniyoruz. Bu söyleşi de Ulubey 'in Yukarıkızılen köyüne ait harika bilgiler edindik. El sanatları ile ilgili yaşayan örnekler var. Ayrıca kadim bir eğitim, medrese geleneği olduğunu öğrendik. Dr. Mustafa Eren Beyin nacak hikayesi var ki enfes :)

Yaşayan medeniyetin canlı örneği : Ulubey
15 Haziran 2021 - 22:25

Ulubey’in Yukarı Kızılen Mahallesinde asırlık el sanatları; kilim dokumacılığı, nacakçılık ve el işi terzilik gelişen teknolojiye kafa tutarak yaşatılmaya çalışılıyor. Yukarı Kızılenliler Dernek Başkanı İrfan Baki ve Dr. Mustafa Eren’in Bülent Aksoy’la yaptığı söyleşide kilim geleneğinin son temsilcisi seksen yaşına merdiven dayamış Arife Baki ananın çabalarıyla kilim dokuma geleneğinin hâlâ yaşatıldığı öğrenildi. 

Ordu Endüstri meslek Lisesi Mobilya Bölümü öğretmen ve öğrencilerinin yaptığı küçük kilim tezgâhında Arife Baki’nin bu geleneği kızları gelinleri ve birkaç gençle yaşatmaya çalıştığını söyleyen Başkan Baki, dernek olarak Arife ananın her türlü yanında olduklarını söyledi. 

Doktora tezini Ulubey’de el sanatları, geleneksel mimari ve kültür sanat üzerine yapan Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Dr. Mustafa Eren ise Yukarı Kızılen’de nacakçılığın ayrı bir yeri olduğunu ve bu geleneğin 1800’lü yıllardan itibaren hâlâ devam ettiğini söyledi. Bu konuda Kültür Bakanlığının 9. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresinde bir bildiri sunduğunu ve bu bildirinin yayımlandığını ifade etti.

Nacağın bilinen en eski nacak ustaları; Kulakçıoğlu Selim, Meletli Halil Usta, Ellez Çavuş ve Karaoğlanoğlu Selim’den bugüne Harun Kabacı , Yunus Kabacı, Murat Kabacı, Hayri Temel ve Mustafa Uğurlu’ya intikal eden bir serüveni var diyen Dr. Eren her nacağın üzerindeki motiflerin ustalarının bir nevi imzası olduğunu söylerken nacağın artık Yukarı Kızılen’de bir aksesuar ve babadan oğula kalan hatıra olarak kullanıldığını söylersek abartı olmaz, dedi. 

Yukarı Kızılen’de 1800’lü yıllardan bugüne dededen toruna geçerek gelen nacağın ilk örneği diyebileceğimiz bir teber asanın (değnek olarak da kullanılan keski aleti) Fehmi Baybaba tarafından muhafaza edildiğini söyleyen Dr. Mustafa Eren, Nacak geleneğinin ustası Harun Kabacı’nın bir zamanlar yurt içi ve yurt dışına bu nacaklardan gönderdiğini, yetmiş bir yaşında olmasına rağmen bu işe gönül veren gençleri yetiştirmeye devam ettiğini ve onun yetiştirdiği ustaların nacak yapımına ve demirciliğe (körükçülüğe) hâlâ devam ettiklerini belirtti. 

Ayrıca bu ustalarımızın ilgili kurumlarımızca desteklenmesi ve bu sanatın devam ettirilmesinin gerektiğini ifade etti.

Yukarı Kızılenliler dernek başkanı İrfan Baki, el işi terziliğin de mahallerinde çok eskilere dayandığını ve günümüzde Halil Eren usta ve çırağı Yaşar Eren ustanın bu geleneği devam ettirdiğini söyledi.

Başkan İrfan Baki mahallenin kültürel yönden zengin olduğunu söylerken Dr. Mustafa Eren, Cumhuriyetin ilanının o dönemde köyde duyulmasıyla yuvarlanarak bulunduğu yere dikilen ve bugün köylüler tarafından bir anıt olarak kabul edilen on, on beş kişinin kaldırabileceği büyüklükteki Cumhuriyet Taşı’nın hâlâ korunduğunu belirtirken o dönemde taşı yuvarlayarak bir anıt olarak dikenlerin taşın üzerinde isimlerinin yazılı olduğunu ancak bu kısmın yol çalışmalarında zarar gördüğünü belirtti. 

Köye adını veren kızıl in kayasında akşam güneşinin batarken yansımayla meydana getirdiği aslan figürünü de anlatan Dr. Eren figürün gözlerinin iki mağara olduğunu ve akşamları bu kayaya vuran güneşin kızıllığının ortaya çıkardığı güzelliklerin görülmeye değer olduğunu ifade etti.

Son olarak Yukarı Kızılenliler Dernek Başkanı İrfan Baki, mahallemizdeki tüm bu geleneksel ürünleri, el sanatlarını, coğrafi özellikleri koruma ve tanıtma adına derneğimizle yoğun bir çaba içerisindeyiz dedi.

Bülent Aksoy 

Bu haber 3270 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • MUSTAFA EREN
    2 yıl önce
    Köşenizde bizlere yer verdiğiniz ve bu değerleri kültürel mirasımızı okuyucularla buluşturduğunuz için sizlere minnettarız. Çok teşekkürler...