BEYİN NÖROLOJİSİNDE CİNSİYETE GÖRE YAPISAL...
Reklam
Dr.Ertaş Sofuoğlu

Dr.Ertaş Sofuoğlu

[email protected]

     BEYİN NÖROLOJİSİNDE CİNSİYETE GÖRE YAPISAL FARKLILIKLAR

16 Nisan 2024 - 12:53

 
 
          Erkek ve kadınlardaki nöron sistemi de farklı düşünmelerinde etkilidir.
          ANS Ayna Nöron Sistemi
          Empati yaparken ANS’yi ne kadar çok kullanırsak karşısındakinin duygusunu o denli yoğun hissederiz.
          Diğer bir sistem de ANS’den farklı sinir hücreleri tarafından oluşturulmuş Temporopacietel bağlantı (TBS) adını verdiğimiz bir yapı.
          TBS sayesinde karşımızdaki kişinin sorununu hissederiz, bunu yoğun bir şekilde yaşamayıp tüm enerjinizi bu sorunu ortadan kaldıracak çözüm yolları bulmaya harcarsınız.
          Özetle ANS karşınızdaki insanın hislerini kendimizde hissetmeye neden olan duygusal empatiden sorumluyken;
          TBS karşımızdaki kişinin sorununu çözmek için yollar arayan bilişsel empatiden sorumludur.
          Erkek beyni daha çok TBS’yi Kadın beyni ANS’yi kullanır. Bu sebepten erkekler, kadınların o anki duygu durumunu yoğun yaşamayıp hemen çözüm yolu aramayla meşgul olduğu için kadın erkeğin kendisini anlamadığını düşünür. 
          Kadınlar ise o anki duygu durumunu yoğun olarak hissettiği için, derdini dinleyen kadın arkadaşının onu anladığını ve en iyi arkadaşı olduğunu düşünür.
          Eğer kadınlar erkeklerin aslında onları anladıkları fakat TBS’yi kullandıklarında doğrudan sorunu çözmeye odaklandıklarını bilseler birçok çatışma başlamadan son bulacaktır.
 
HORMONLAR / DUYGU YÖNETEN
          Hormonlar da insanın psikolojik yapısını etkileyen önemli etkenlerden biridir.
         
          Güven Hormonu
          Hormonlarla ilgili yapılan bir araştırmada Prof. Poul Zak oksitosin hormonunun güvenle ilişkisini anlamak için bir deney tasarlıyor ve 132 deneğe anket uygulanmıştır. Amaç deneklerin oksitosin hormonu almadan önceki düşüncelerini öğrenmek.
          Diğer insanlara güvenir misiniz? Gibi sorular soruluyor. Anket bitince denekleri iki gruba ayırıyor. Bir gruba oksitosin hormonu veriyor. Diğer gruba sadece su veriyor. Denekler kendilerine ne verildiğini bilmiyor. Bir saat bekliyor ve her açıdan eşit olan iki gruba tekrar bir anket yapıyor.
          Oksitosin hormonu alan grubun güvene bakış açısı değişiyor. İnsanlara, kurumlara, topluma ve devlete daha çok güvendiklerini söylüyorlar. İnsan bedeninde oksitosin hormonu arttıkça diğer insanlara olan güven de artıyor.
          Peki oksitosin hormonunu ne arttırıyor? Paul Zak bu sorunun yanıtını bulmak için başka bir araştırma tasarlıyor.
          İngiltere’de bir düğüne katılıyor. Düğünden önce ve sonra 156 kişiden kan örnekleri alıyor. Analizlerde görülüyor ki düğüne katılanların oksitosin hormonu oranı son derece artmış. En yüksek oksitosin oranı gelinde çıkıyor, sonra aile üyelerinde, sonra akrabalarında, sonra arkadaşlarında ve en az tanıdıklarında çıkıyor. Oksitosin hormonunu arttıran şeyin insanların birbirleriyle kurduğu ilişkiler olduğunu buluyor. İlişkiler ne kadar güçlü olursa vücutta o kadar oksitosin salgılanıyor.
          Tabi ki oksitosin salgılanması için iki kişinin birbirine güven vermesi gerekiyor. Birbirine sarılınca, masaj yaptırınca, dans edince, el sıkışınca yani insanlar ne kadar sağlam ilişki kurarsa oksitosin oranı da o kadar artıyor. Mutluluğun temelinde güven var.
          İlişkiler à OksitosinàGüven à Mutluluk
 
 
          Özgüven Hormonu
 
          Araştırmada damadın oksitosin oranı çok düşük çıkıyor ama yüksek oranda testosteron çıkıyor. Testosteron rekabet ve güç ortamında salgılanıyor. Kişiyi daha saldırgan yapıyor. Örneğin maçlardan önce oyuncuların testosteron oranları oldukça artıyor. Çünkü çatışmaya ve rekabete hazırlanıyor.
          Testosteron ile oksitosin arasında ters bir ilişki vardır. Biri arttıkça diğeri azalıyor. Rekabet ortamlarında testosteron yerine oksitosin salgılanırsa kişi empati kurar ve mücadele edemez. Damat kendini güçlü hissediyor. Ve bedeni daha çok testosteron salgılıyor. Ödül ve rekabete bakarsak bunların neden mutsuzluk kaynağı olduğunu çok net görebiliriz. Ödül olan yerlerde insanlar birbirleriyle rekabete giriyor. Rekabet de testosteronu arttırıyor. İnsanlar empati kuramıyor, birbirlerini engel olarak görüyor.
 
 
                 Mutluluk Hormonu
          2012 yılında yayınlanmış makalede sirke sineğinin beyninde nöropeptid F(NPF) denilen bir kimyasal madde bulunmaktadır. Bu madde hayvanların mutluluk durumunu anlatıyor. Bu maddenin miktarı sineğin beyninde ne kadar çoksa hayvan o kadar mutsuz kabul edilmektedir.
          Erkek ve dişilerin beyinlerindeki farklılıklarla ilgili yapılan bir deneyde sirke sinekleri erkeklerinde olan özel bir grup sinir hücresinin dişilerde olmadığı görülmüştür. Erkeğin beynindeki bu bölgede çıkan uyarıların doğruda sineğin kanatlarına ve bacaklarına gittiği görülmüştür.
          Sirke sineklerini iki gruba ayırıyorlar.
AàErkeklerin yanına çiftleşmemiş dişiler
BàErkeklerin yanına çiftleşmiş dişiler konuyor.
          Sonra bu sinekler sevdikleri ve alkollü yiyecek ve içeceklerin yanına götürülüyor.
A grubu sinekler sevdikleri yiyecekleri yiyorlar.
B grubu sinekler ise normal besinin içine alkol konulan besinleri tüketiyor.
          Sinekler incelendiğinde B grubu sineklerin erkeklerinin beyninde mutluluk maddesi olan NPF’nin miktarının oldukça azalmış olduğu görülüyor.
          Özetle çiftleşmediği için mutsuz olan sirke sinekleri kendini alkole veriyor.
 
 
          Uyuşturucu Hormonu
          Harvard Üniversitesinde yapılan başka bir deneyde Nörolog Hans Breiter ilginç bulgulara rastlamıştır. Zevk aldığımızda beynimiz opioid (vücudun ürettiği afyon benzeri madde) üretir. Bunlara Yunanca’da iç anlamına gelen endo ile morfin sözcükleri bir araya getirilerek endorfin adı verildi. Aradan fazla zaman geçmeden benzer bir madde olan enkafalin ve hemen ardından da endorfinden tam ters etkiye neden olan dinofin bulunuyor. Endorfin ve enkefalin olumlu duygulara neden olurken dinofin tiksinme hissi oluşturuyor.
          Talamusta yer alan hipofiz bezi son derece etkili olan bu maddeleri üretir. Orgazm esnasında opioidler oluk oluk boşalır.
          Okşanmak da güzel bir duygudur. Sadece insanlar değil maymunlar, kediler de okşandığında sakinleşir. Hatta kuşlar bile kendilerine dokunulduğunda opioid salgılar. İlginç biçimde temas sonucunda ortaya çıkan opioid salgıları haz duyguları uyandırmaktan çok korkuyu yenmeye ve terk edilme durumunda yalnız kalan grup üyelerini sakinleştirmeye yarar.
          Şehvet Hormonu
 
Gn-RH kısaltmasına sahip Luliberin hormonu da normalde hipotalamusta oluşur. Bu hormon cinsellik şarjını denetler. Talamusda bu maddeden çok az miktarda bulunması bile inanılmaz bir arzu hissine neden olur.
          Bilim insanları vücudun ürettiği bu ulak maddeyi fareler üzerinde denediklerinde erkek hayvanlar, söz konusu maddenin etkisiyle yakınında bulunan dişilere kur yapmaya başlamıştır. Bu maddenin etkisi altındaki dişi hayvanlar ise kendilerini her türlü isteğe teslim etmeye hazırdır.
 
          Sadakat Hormonu
İnsel Kuzey Amerika’da yaşayan kürklü çöl farelerinin erkeklerine vassopressin hormonu veriyor. Çöl fareleri bu hormonu aldıktan sonra erkekler dişilerin yanında sadık birer sevgili haline geliyor.
          Dişilerde bu etkiyi elde etmek için ise yakın madde olan oksitosini kullanıyor. Bu hormonlar beyni eşi için güçlü sempati duyacak hale getirir. Seks isteği aşka giden yolu hazırlar.
          İnsel işte tam bu sürece karışıyor, daha önce tutkulu bir ilk gece yaşamamış iki hayvana bu maddeleri enjekte ettiğinde bunlarında birbirlerine karşı şiddetli bir bağlılık sergilediğini ve ömür boyu eş kaldıklarını gözlemliyor. Demek ki ömür boyu birlikteliği sağlamak için bir madde yeterli olabiliyor.
          Deney aksi yönde de işliyor. İnsel bir madde yardımıyla söz konusu aşk hormonlarının işleyişini engellediğinde erkek ve dişi hayvanlar en şiddetli aşk gecesinin ardından birbirlerine sadık kalmıyorlar.
Aşkın Beyindeki Etkisi
Bartels ve Zeki yaptığı araştırmalarda aşk ile uyuşturucunun etkisi altındaki beyne benzer bir etkisi görülmüştür. Âşık olmanın coşkusu eroin ya da kokainin etkisiyle benzeşiyor.
Nörobiyolojik açıdan bakıldığında hem uyuşturucu hem de aşk iksirleri oksitosin ve vassopressin beyinde aynı devrelere etki eder.
Nöropsikolog Saak Penksepp aşkı bağımlılıkla karşılaştırıyor. Birinde uyuşturucuya karşı bağımlılık oluşurken diğerinde bağımlılığın nesnesi bir insan. Sevgiliden ayrılmak ya da uyuşturucudan mahrum kalmak. Yalnızlık, boşluk hissi, iştahın kesilmesi, yılgınlık, uykusuzluk ve gerginlik her iki durumda da sıklıkla görülen belirtilerdir.
Vassopressin ve oksitosin erkek ve kadında boşalma sırasında salgılanır. Oksitosinde eşe bağlılığı sağlayan tutkuyu daima sıcak tutan bir gençlik iksiridir.
Kadın ve erkeklerdeki beynin işleyişi ve duygularına tesir eden hormonların salgılandığını ve insanlar üzerinde ne gibi etkileri olduğunu bilmek karşıdaki kişinin davranışlarını daha iyi anlamaya dolayısıyla da sağlıklı birlikteliği sağlar.
 
 

Bu yazı 761 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 9 Yorum
  • ERTAŞ SOFUOĞLU
    1 gün önce
    TEŞEKKÜR EDRİM HEPİNİZE
  • Mehmet karakas
    1 hafta önce
    Cok guzel aciklamissiniz emeginize saglik ertas hocam
  • Ragıp ÖZATA
    1 hafta önce
    Teşekkürler Ertaş Bey. Çok faydalı bir yazı.
  • Kübra
    1 hafta önce
    Harika bir yazı olmuş, emeğinize sağlık
  • NLN
    1 hafta önce
    Çok güzel teşekkür ederiz ellerinize sağlık
  • Erhan Alemdar
    1 hafta önce
    Ertaş Hocam iyi günler, Kısa ve öz bilgilendirme için teşekkür ediyorum. Kelimelerin rahat kullanılmasını sevdim. Yazılarınızın devamını bekliyorum.
  • Erkan
    1 hafta önce
    Tebrikler
  • Kenan sofuoglu
    1 hafta önce
    Çok güzel bir tesbit
  • Arif Seis
    1 hafta önce
    Bu güzel bilgilendirmeniz için teşekkür ederiz çalışmalarınızın devamını diliyoruz.