ÖZGÜR RUHUN ÇAĞRISI

Toplumun en derin sessizliği, duyulmayan kadınların hikâyelerinde saklıdır. Tarih boyunca birçok
kadın, ait olduğu toplum tarafından susturulmuş, görülmemiş ve değersizleştirilmiştir. Oysa bir
kadın sesini çıkardığında, sadece kendisi konuşmaz—bütün bir toplumun bilinci yükselir.
Kadın Susturulursa, Toplum Neden Eksilir?
Psikanalitik bakış açısıyla, kadın sadece biyolojik bir varlık değil, aynı zamanda toplumsal bilincin
taşıyıcısıdır. Freud’un bilinçdışı teorisine göre, bireylerin en derin korkuları ve arzuları bastırıldığında
nasıl nevroz ortaya çıkıyorsa, kadınların sesinin kesildiği toplumlarda da kolektif travmalar gelişir.
Kadınların duyulmadığı bir toplum, kendi vicdanını, empatisini ve dönüşüm gücünü kaybeder.
Carl Jung’un kolektif bilinçdışı kavramını ele alırsak, kadın yalnızca bireysel anlamda değil, nesiller
boyu süregelen bir hafızanın taşıyıcısıdır. Küçük yaşta bastırılan, susturulan, yok sayılan kadınlar,
bu sessizliği kızlarına miras bırakır. Ve böylece, görünmeyen zincirler kuşaklar boyunca aktarılır.
Kadın Duyulursa, Toplum Nasıl Değişir?
Kadının sesi, toplumun vicdanıdır. Kadının varlığı kabul edildiğinde:
• Aile dinamikleri değişir. Çocuklar, eşitliğin ve saygının olduğu bir ortamda büyür.
• Şiddet döngüsü kırılır. Çünkü psikolojik olarak değersiz hissettirilen bireyler, bir
sonraki nesle aynı değersizliği miras bırakır.
• Ekonomi güçlenir. Kadınların iş gücüne katılımı, ülkelerin refah seviyesini artırır.
• Toplumun ruh sağlığı iyileşir. Görülmeyen, duyulmayan kadınlar depresyon, kaygı ve
travma ile mücadele ederken, özgürleşen kadınlar topluma üretkenlik katar.
Özgür Ruhun Çağrısı
Bir kadının özgürleşmesi, yalnızca onun değil, bütün bir toplumun iyileşmesidir. Kadınların sesi
kesildiğinde, sadece bireyler değil, toplumun geleceği de susturulmuş olur. Ama kadın konuşursa,
tarih yeniden yazılır.
Senin toplumun, senin ailen, senin hayatın…
Kadının sesinin duyulduğu bir dünyaya hazır mı?


Meleyke Mursaguliyeva