Klinik psikolog olarak, danışanlarımdan sıkça duyduğum bir cümle vardır:
“Stresle başa çıkamıyorum, kaygılarım beni yoruyor.”
Bilimsel olarak stresin bedene ve zihne zarar verdiğini biliyoruz. Ancak, binlerce yıllık bir içsel güç mekanizmasını, yani duayı modern psikolojiyle yan yana düşündüğümüzde, iyileştirici bir köprü oluştuğunu görüyoruz.
Dua Nedir? Manevi Boyut ve Psikolojik Tanım
Dua, sadece yardım istemek değil; kişinin aczini kabul edip, kendisinden daha yüce bir varlığa yönelmesi, bağ kurmasıdır. İslam düşünürlerinden Said Nursî’nin dediği gibi dua, “ilticanın dili, rahmet kapısının anahtarıdır.” Kur’an-ı Kerîm’de Yüce Allah şöyle buyurur:
“Sizin duanız olmasaydı, Rabbim size değer verir miydi?” (Furkan 77)
Psikolojik açıdan dua; duygusal boşalım (catharsis), içsel kabul ve destek algısı sağlar. İnsanın yalnız olmadığını, kendisini anlayan ve ona şah damarından yakın bir gücün varlığını hissetmesi, zihinsel yükü hafifletir.
Beyin ve Dua: Nöropsikolojik Etkiler
Stres anında beynimiz “savaş ya da kaç” tepkisini tetikler, kortizol hormonu yükselir, tiroit bezi baskılanır, hatta bağışıklık sistemi zayıflar. Araştırmalar gösteriyor ki, dua ve manevi meditasyon sırasında:
• Prefrontal korteks (umut ve problem çözme merkezi) daha aktif çalışıyor.
• Amigdala (kaygı merkezi) sakinleşiyor.
• Kalp ritmi dengeleniyor, tansiyon düşüyor.
Bu nöropsikolojik değişimler, stresin kronikleşmesini önlüyor. Kur’an’da Rabbimizin şu ayeti, bilimsel olarak da anlam kazanıyor:
“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben onlara pek yakınım. Bana dua edenin duasına cevap veririm.” (Bakara 186)
Psikolojik Dayanıklılık ve Dua
Psikolojide “dayanıklılık (resilience)”, zorluklar karşısında yeniden ayağa kalkma kapasitesidir. Dua, tam da bunu güçlendirir:
• Huzur: Dertlerimizi ifade ettiğimizde, içsel yük hafifler.
• Kontrol algısı: Neticeyi Allah’a bırakmak, belirsizlik kaygısını azaltır.
• Umudu canlı tutma: Dua eden kişi geleceğe dair pozitif beklentiler taşır, depresif düşünce kalıplarından uzaklaşır.
Hz. Ömer’in (r.a) şu sözü psikolojinin özüne işaret eder:
“Ben duanın kabul edilmemesi kaygısını taşımam. İçimde dua etme isteğinin olmaması kaygısını taşırım.”
Modern psikoterapilerde de benzer şekilde, iyileşmenin önündeki en büyük engelin, yardım istemekten vazgeçmek olduğu görülür.
Teslimiyetin Terapötik Etkisi
Klinik deneyimlerime göre, insanın her şeyi kontrol etme çabası kaygıyı besler. Dua, kişinin kontrolü bırakıp güven duygusunu pekiştirdiği bir terapi alanıdır. Psikolojide bu süreç “bırakma (letting go)” olarak bilinir.
Hz. Eyyûb’un (a.s) duası bu ruh halini yansıtır:
“Rabbim, ben zarara uğradım. Sen, Erhamürrahiminsin.”
Bu kısa cümle, bir isteği zorla dayatmayan, sadece acziyetini ifade eden bir içsel rahatlamadır.
Pozitif Psikoloji: Dua ile Anlam ve Mutluluk
Pozitif psikoloji, insanın hayatında anlam ve değer bulmasını merkeze alır. Dua eden kişi:
• Hayatının bir amacı olduğunu hisseder.
• Negatif duyguları dönüştürür, şükür duygusunu geliştirir.
• Sosyal bağlarını güçlendirir; yapılan araştırmalar, dua eden bireylerin empati düzeylerinin daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Hz. Mevlânâ’nın şu sözü, pozitif psikolojinin özünü hatırlatır:
“Ya Rabbi! Bizim halimize bakarak muamele etme. Kendi ikram ve ihsanına göre bize muamele eyle.”
Klinik Gözlem ve Son Söz
Terapi odasında şunu sıkça gözlemliyorum: Dua eden danışanlar, yaşadıkları travmalardan daha hızlı toparlanıyor. Çünkü dua, kişiye yalnız olmadığını, ilahi bir desteğin varlığını hatırlatıyor.
Hz. Mevlânâ’nın çağrısıyla bitirelim:
“Aklınıza gelen her güzel şeyi duaya dökün! Çünkü dua, nice kapıların anahtarıdır.”
Dua, sadece bir dini ritüel değil; ruhsal sağlığımızı, psikolojik dayanıklılığımızı ve nöropsikolojik dengemizi güçlendiren eşsiz bir iyileşme aracıdır.
Psk. Meleyke Mursaguliyeva
YORUMLAR