Tembellik: Psikolojik ve Nöropsikolojik Bir Değerlendirme
Psikolog- Meleyke Mursaguliyeva

Psikolog- Meleyke Mursaguliyeva

Sağlıkla Kal

Tembellik: Psikolojik ve Nöropsikolojik Bir Değerlendirme

11 Haziran 2025 - 21:09



İnsan doğası gereği harekete, üretime ve anlamlı bir yaşama yönelme eğilimindedir. Psikolojide bu içsel itici güç “kendini gerçekleştirme” olarak tanımlanır. Ancak birey zaman zaman durağanlaşabilir; hem zihinsel hem de bedensel anlamda bir atalet haline düşebilir. Bu durum halk arasında “tembellik” olarak tanımlansa da, psikoloji ve nöropsikoloji açısından çok daha derin anlamlar taşır.

Tembellik Bir Hal Değil, Bir Uyarıdır

Tembellik, çoğu zaman sadece motivasyon eksikliği olarak değerlendirilir. Oysa pozitif psikoloji perspektifinden bakıldığında, tembellik bir eksiklik değil, bir denge bozulmasının habercisi olabilir. Tembellik bir semptomdur; altında depresif duygudurum, tükenmişlik, hedef eksikliği ya da anlam boşluğu yatabilir. Dr. Martin Seligman’ın kuramıyla söyleyecek olursak, kişi “akış” (flow) deneyimi yaşamadığında, potansiyelini kullanamadığında veya hedefleriyle özdeşleşemediğinde hayat enerjisini yitirir. Bu da zamanla atalet hâline dönüşür.

Nöropsikoloji Açısından Tembellik

Nöropsikolojik araştırmalar, insan beyninin özellikle prefrontal korteks bölgesinin, planlama, karar alma ve aksiyona geçme işlevlerinden sorumlu olduğunu ortaya koymuştur. Bu bölgedeki işlevsel yavaşlamalar —örneğin dopamin eksikliği— bireyin motivasyonunu ve inisiyatif alma becerisini olumsuz etkileyebilir. “Tembellik” gibi görünen durumların altında bazen nörolojik temelli işlevsel bozukluklar olabilir. Ayrıca fiziksel hareketsizlik, sinaptik bağlantıların zayıflamasına ve bilişsel esnekliğin düşmesine yol açabilir. Kısacası beden durağanlaştıkça zihin de yavaşlar.

Kâinatta Her Şey Harekettedir: Dinamik Varlık Algısı

İslam düşüncesinde varlık durağan değil, sürekli bir oluş ve yenilenme içindedir. Bu anlayış, özellikle Said Nursi’nin “hallakiyet” kavramıyla ifade ettiği yaratıcı dinamizmde somutlaşır. Kâinat bir defaya mahsus yaratılmış ve bırakılmış değildir; her an yeniden yaratılmakta, yani sürekli bir yenilenme içindedir: “Her an bir iştedir” (Rahmân, 29). Atomlar, hücreler, galaksiler hatta insan bedeni dahi bu sürekli hareketin bir parçasıdır. Psikolojik sağlığın temelinde de bu hareketi içselleştirme yatar.

Tembellik, Fıtrata Ters Düşmektir

İnsan da bu kozmik düzene dahildir. Fizyolojik düzeyde bakıldığında, kullanılmayan organın atrofiye uğradığı (işlevini yitirdiği) bilimsel bir gerçektir. Bu sadece bedensel değil, zihinsel işlevler için de geçerlidir. Beyin hücreleri kullanılmadıkça azalır; zihinsel tembellik zamanla bilişsel gerilemeye neden olur. Psikolojik açıdan tembellik, bireyin potansiyelinden uzaklaştığı ve zamanla “yokluğa yakınlaştığı” bir duruma dönüşür. Nitekim Said Nursi’nin deyimiyle, “Atalet, ademe (yokluğa) yakındır.”

Anlam, Hedef ve Aksiyon: Psikolojik Bütünlük

Pozitif psikolojide bireyin anlamlı hedeflerle yaşaması, psikolojik dayanıklılığını artıran temel unsurlardan biridir. Viktor Frankl’ın “İnsanın Anlam Arayışı” adlı eserinde altını çizdiği gibi, insan bir hedef uğruna çabaladıkça içsel doyuma ulaşır. Bu hedef manevi olabilir, mesleki olabilir, sanatsal olabilir. Ama mutlaka bir hedef olmalıdır. Çünkü hedef, niyeti doğurur; niyet ise aksiyona dönüşür. Niyet, bir anlamda ruhun harekete geçme iradesidir.

Tembellik ve İman Arasındaki İnce Bağ

Kur’an’da özellikle namaz üzerinden tembellik hali kınanmıştır. “Onlar namaza üşene üşene gelirler” (Nisâ, 142) ayeti, davranışsal olarak bir isteksizlik ve gönülsüzlüğü ifade eder. Bu sadece ibadetle sınırlı değildir; hayata karşı da pasif bir duruşu simgeler. Tembellik, zamanla manevi duyarlılığı da törpüleyebilir. Ruhun donuklaştığı, amellerin şevksizce yapıldığı bir hayat, sadece dünya hayatını değil, ahiret tasavvurunu da zedeler.

Hareket, Sadece Fiziksel Değildir

Zikir, tefekkür, dua gibi manevi pratikler de içsel hareketlilik sağlar. Nasıl ki kalbin faaliyeti zikirse, zihnin faaliyeti tefekkürdür. Bu faaliyetler insanı ruhsal anlamda canlı tutar. Nöropsikolojik olarak da tefekkür eden bireylerin prefrontal aktivitesi, stres düzenleme sistemleri (özellikle parasempatik sinir sistemi) daha dengeli çalışır. Yani manevi faaliyet, nörolojik bir faydaya da dönüşür.

Çalışmak, Değer Kazanmak Demektir

İslam tarihinde bütün peygamberlerin çalışkanlığı örnek gösterilmiştir. Hz. Âdem dokumacı, Hz. Dâvud demirci, Hz. Muhammed (sav) hem çobanlık hem de ticaretle uğraşmış, her biri alın teriyle rızkını kazanmıştır. Hadiste bu durum şöyle vurgulanır: “Kişinin yediği en hayırlı lokma, kendi elinin emeğidir.” (Buhârî). Çalışkanlık, sadece ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik bir saygınlık da kazandırır. Öz değer duygusunu besler, insanın kendisini faydalı bir birey olarak konumlamasını sağlar.

Sonuç: Mümin Aksiyon İnsanı Olmalıdır

Tembellik, ruhun enerjisini çeken, zihni körelten, bedeni çürüten bir haldir. Buna karşılık, aksiyon hâlinde olan mümin, hem ruhunu hem bedenini gıdalandırır. Zihinsel üretkenliği yüksek olan kişiler, çevresine pozitif enerji yayar. Hareketsizlik, sadece fiziksel değil, varoluşsal bir tehlikedir. Efendimiz’in (sav) “Ümmetim için en çok korktuğum şeyler; çok yemek, çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır” hadis-i şerifi, bu bağlamda dikkat çekicidir.

O halde birey; anlamlı niyetler, sağlıklı hedefler, içsel iştiyak ve düzenli bir hayat pratiğiyle tembelliğe karşı durabilir. Çünkü her işin içinde bir lezzet gizlidir. Yeter ki insan o işe yönelmeye karar versin. Zira Allah (cc), “bir işe koyulduğunda hemen diğerine yönelmeni” (İnşirah, 7–8) emreder. Bu da psikolojinin altını çizdiği en önemli kavramla örtüşür: Sürekli gelişim, sürekli hareket.

Psk. Meleyke Mursaguliyeva

Bu yazı 81 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum