Reklam
Uğur Canbolat​

Uğur Canbolat​

ÇIKRIK

KESİK!

05 Temmuz 2018 - 17:01

HAREKETLİ bir çocukluğum vardı. Biraz yumuşatmak için böyle söylediğimi fark ettiniz sanırım.

 

Yerinde duramayan, bulunduğu ortamda her şeyi birbirine katan, kıran, döken, dağıtan bir yapı işte.

Sadece evde değil. Bahçede, bostanda, harmanda, okulda, her yerde durum aynıydı.

 Gün olmuyordu ki düşüp bir yerimi çizmeyeyim.

Düşe kalka büyüyenlerdeniz kısacası.

Elimimde, yüzümde, kollarımda hatta kafamda bunun delilleri var. İspatı zor değil yani.

Çocukluk bitti, ergenlik gerilerde kaldı. Yetişkinlik dönemlerini de geride bırakmaya başladığım yıllarda bu kesikler daha fazla dikkatimi çekmeye başladı.

Bununla kalsa iyi.

Büyüdü içimde. Saklama gereği duymaya başladım. Kolumda olanları uzun kollu giysilerle, kafamdakileri saçlarımı uzatarak kapatsam bile elim, yüzüm ortadaydı işte.

Bu bir suçluluk halimiydi, bilmiyorum.

Zamanla insanlarla konuşurken elime ve yüzüme dikkat kesildiklerini düşünmeye başladım. Bu nedenle de göz göze gelmemeye özen gösteriyordum.

Bir gün bunu saklayamamış olmalıyım ki, çok sevdiğim bir arkadaşım fark etti.

Israr edince de anlattım saklama gereği duymadan.

O sırada ezan okunuyordu, hadi abdeste dedi birlikte şadırvana yöneldik. Ayağından hafif aksama hissedilen ve bu nedenle zorlanarak abdest alan adam çoraplarını giyerken bize doğru bakarak konuşmaya başladı.

Evlat dedi. Bilseniz elimde, kafamda, kollarımda ne kadar çok gençlik kavgalarımdan miras kalan kesiklerim var. Ayağımdaki topallama da o bıçkın zamanlarımın bugüne hediyesi. Üzüldüğüm, kahırlandığım da oldu belli zamanlarda ama geride kaldı. Epeyce bir vakittir unuttum onları.

Arkadaşla irileşen gözlerle birbirimize baktığımızı fark ettim. İçimden demek ki kesikleri olan bir tek ben değilim diye düşünürken dede sürdürdü konuşmasını sanki biz sormuşuz gibi.

Keşke kesikler bunlardan ibaret olsaydı.

Meğer hayatıma kendi ellerimle ne çizikler atmışım, ne bıçaklar sallamışım. Kendim, kendimi delik deşik etmişim. Düşmanı dışarda aramamak lazım.

Kalbimdeki kesiklerin, yaraların yanında vücudumdaki kesikler hiç kalırmış meğer.

İnsan kendine bilerek ya da bilmeyerek ne zararlar veriyor, ne bıçaklar saplıyor.

En çok da kalbine.

Bir arkadaşımın aktardığı bu hatıra beni sarstı.

Galiba hepimiz belirli oranlarda kalbimize yaralayıcı darbeler atıyoruz.

Kalbimizi güzelliklere aralamamız icap ederken biz yaralamayı tercih ediyoruz. Manevi nefeslenme borularımız zarar görüyor bu davranışımızdan.

Farkında mıyız ne yaptığımızın derseniz çok emin değilim. Yaşadığımız hızlı hayat ve kendimizi muhasebe etmekten uzak kalışımız sebebiyle uyuşmuş gibiyiz.

Bir gün elbette durumun ciddiyetiyle yüzleşeceğiz. Bundan kaçamayacağız. Umarım geç kalmayız.

Konuyu bazı dostlarımla paylaştım.

Hatta bazılarına beklenmedik zamanlarda sordum: Kalbinde kaç kesik var. İlkin anlayamayanlar oldu. İzah ettim hak verdiler.

Meseleyi paylaştığım arkadaşların biri sadece tereddüt etmeden cevap verdi. Buna bir yandan sevindim ama şaşırtıcı da buldum aynı zamanda.

Sebebi ise şu. Sorduğum arkadaş bana soruyla cevap verdi.

Kalbinde kaç kesik var dediğimde ilk tepki; kendi attığım kesikler mi, dostlarımın yaptıkları mı dedi.

Sustum.

Ya Selam!

05.07.2018

Bu yazı 3870 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum