Reklam

BİZİM NESLİ PAS GEÇMEYİN MÜHİMSEYİN

Biz, her dönem üç YAZILI, bir SÖZLÜ İMTİHAN, mektep bitirip diploma almadan önce de bütün sınıfların derslerinden sil baştan yeniden MEZUNİYET imtihanı olan, okumaya zorlanmış bir NESİLİZ…

BİZİM NESLİ PAS GEÇMEYİN MÜHİMSEYİN

Biz, her dönem üç YAZILI, bir SÖZLÜ İMTİHAN, mektep bitirip diploma almadan önce de bütün sınıfların derslerinden sil baştan yeniden MEZUNİYET imtihanı olan, okumaya zorlanmış bir NESİLİZ…

BİZİM NESLİ PAS GEÇMEYİN MÜHİMSEYİN
10 Şubat 2021 - 19:50

* Levent Aktaş
 
Bizler, ilk mektepte "YURTTAŞLIK BİLGİSİ... Aile Bilgisi, Lisede MANTIK, SOSYOLOJİ, PSİKOLOJİ OKUYAN… Onun için biz, "KİM 500 MİLYON İSTİYOR" programında en az 15 BİN LİRAYI hiç JOKER kullanmadan %90 kazanabilecek bilgiyle donanımlı okumuş bir NESİLİZ.
 
Biz, her dönem üç YAZILI, bir SÖZLÜ İMTİHAN, mektep bitirip diploma almadan önce de bütün sınıfların derslerinden sil baştan yeniden MEZUNİYET imtihanı olan, okumaya zorlanmış bir NESİLİZ… 
 
Biz, KOPYA çeken ama KOPYA yaparken yüzü kızaran, utanan ve aynı zamanda da ÖĞRENEN bir NESİLİZ…
 
Biz, Endonazya'nın İHRACATINI, Vietnam'ın İTHALATINI, Şilinin dağlarını kendi memleketiymiş gibi BiLEN, terliksi hayvanın nasıl çoğaldığını gözü kapalı çizen, evin elektrik, su, vb bir çok arızalarını tamir edebilen becerikli bir NESİLİZ…
 
Biz, bizi büyüten besleyen, yemeyip yediren, giymeyip giydiren ANASINI BABASINI “HUZUR EVİ” ismi altında "BAKIM EVİNE" terketmeyen, ata dede, anne baba kadir, kıymet bilen VEFALI bir NESİLİZ…
 
Biz, en yakını anacığının, babacığının CENAZESİNE “tatildeyim” diye GELMEYEN nesil hiç olmadık... ŞAHSİYETLİ olması için TERBİYESİNDEN vazgeçilmeyen, medeni cesareti olan, BÜYÜKLERİNE hürmet, KÜÇÜKLERİNE muhabbet saçan, gönül ehli bir nesiliz.
 
Canlı cansız bütün mahlukata, etrafına muhabbeti olmayan, sadece kendine yaşayan; “EGOİST” bir NESİL DEĞİL, sevgiyi, hürmeti, FEDAKARLIĞI, dostluğu, VEFAYI, merhameti, yerine göre başkalarının hayatı için KENDİ hayat tarzından, imkânlarından fedakârlık etmeyi bilen, paylaşımcı bir NESİLİZ… 
Arkadaşlarımızın, komşularımızın AİLESİNİ kendi AİLEMİZ gibi yakın kabul eden, namus anlayışını buna göre mühimseyen dürüst bir NESİLİZ...
 
Biz, PSİKOLOGLARLA, PEDEGOGLARLA şekillendirilen değil...PSİKOLOJİK problemlerini AİLE içinde, MAHALLE münasebetlerinde, hem de BEDAVA çözebilen mahir ve inançlı bir NESİLİZ…
 
Namaz kılsa da kılmasa da DİN denilince, İMÂN denilince, VATAN, MİLLET, BAYRAK denilince akan suların durduğu, azlığı çokluğu tartışılmadığı kayıtsız, şartsız inançlı ve İMÂNLI bir NESİLİZ.
Hadiselere lakayt kalmayan, OLAYLARI, problemleri ÇÖZMEK için üzerine düşeni tereddütsüz yapan, onları "BANA NE" deyip PAS GEÇMEYEN mesuliyet hissi yüksek bir NESİLİZ… 
 
ANASINA, BABASINA, AİLESİNE, KOMŞULARINA hatta bütün MEMLEKET insanına; yeri geldiğinde her çeşit MENFAATİNDEN FEDAKÂRLIK ederek MADDİ, MANEVi kol kanat geren, "Ben değil, biz" diyebilen içtimai, yani sosyal bir NESİLİZ… 
 
Biz, bugün bile KIRK elli senelik ARKADAŞLARINI köşe bucak ARAYAN, onlarla beraber olmaktan, maziyi yad etmekten ZEVK alan vefakâr bir NESİLİZ…
 
Öğretmenin ELİNİ ÖPMEK için yarışa giren bir NESİLİZ.
SEMT çocukluğunu, MAHALLE arkadaşlığı TERBİYESİNİ kazanmış, bütün BÜYÜKLERİ baba ana yerine koymayı, KÜÇÜKLERE ABİ, ABLA olmayı görmüş, yaşamış ve öyle de olmaya çalışan, büyüklerine hürmetkâr, küçüklerine şefkatli, muhabbetli bir NESİLİZ…
 
“KABADAYI" dediğimiz mahallenin BİLEKLİ yürekli DELİKANLISINI; bizi korkutup soyan değil, herkesi KORUYUP, KOLLAYAN olarak bilen, gören şanslı bir NESİLİZ... 
 
MİSKETİ, çemberi, UÇURTMAYI, birdirbiri, TOPACI, uzun eşeği, SAKLANBACI, üç taşı, KAPTANI, müsellesi, KOVALAMACAYI, ip atlamayı, SEKSEKİ, uçurtmayı, ÇİVİLİ FUTBOLU, dokuz taşı, BAKKAL AMCALARA KESE kâğıdı yapmayı, YAKAN TOPU oyun olarak bilen, öylesine İÇTEN, SAMİMİCE oynayan, oyunun tadını çıkaran keyifli bir NESİLİZ...
 
Kendi oyuncağını KENDİ YAPAN ender bir NESİLİZ.
FUTBOLU, voleybolu, BASKETİ, YÜZMEYİ, güreşi, kayak yapmayı, ciridi, bütün İMKÂNSIZLIKLARA rağmen sadece "SPOR OLARAK" yapan, sonunda dostça kucaklaşan bir NESİLİZ…
 
Akşamları ŞEKERLİ EKMEK, KARABİBERLİ somun yiyen, bununla pek de huzurlu olan; ÇİKOLATAYI, PASTAYI, TURTAYI, ŞEKERLEMEYİ uzaktan gören, tatmayan, öyle bir derdi de olmayan kanaatkâr bir NESİLİZ…
 
Dışarıda YEMEK yemenin AYIPLANDIĞI, AĞIZ OYNATMANIN bile abes görüldüğü, her sofranın tek çeşit yemeği olduğu ve şimşir kaşıklarla tek tabakta iştahla yendiği, LOKMANIN EŞİT paylaşıldığı, ÇAY BARDAĞINDAKİ şekerin, kaşıkla karıştırılırken çıkan şıngırtısının hoş karşılanmadığı, bu iş kıraathanelerde yapıldığında kahvecinin; “HOP! ne oluyor? DEVE KERVANI MI GEÇİYOR?" diye nazikçe İKAZ ettiği terbiyeli bir NESİLİZ…
 
Ebeveynlerimizin, öğretmenimize "ETİ SİZİN, KEMİĞİ BENİM" diye teslim ettiği onlarında bu mühim EMANETİ gözlerinden sakınarak muhafaza edip KORUYUP KOLLADIĞI, herhangi bir hatamızdan dolayı kulağımızı çeken ÖĞRETMENİMİZİ evde büyüklerimize şikâyet EDEMEDİĞİMİZ gibi, öyle bir durumda bir de ANA ve BABAMIZDAN da azar işiteceğimizi bilen nasipli bir NESİLİZ...
 
Hele ÖĞRETMENİN çocuğa bir sitemde ANNE, baba, DAYI, HALA, teyze, ENİŞTE, abi, kardeş, BACANAK, dede, nine akraba olarak ne varsa, HEP BİRLİKTE mektep basıp "Sen bizim ÇOCUĞUMUZUN PSİKOLOJİSİNİ nasıl BOZARSIN?" diye öğretmen DÖVEN, söven bu nesille UZAKTAN, YAKINDAN hiçbir benzerliğimiz de alakamız da YOK... 
 
MUALLİMLER, yeni tabirle ÖĞRETMENLER, hiç şüphesiz bizim neslimizin en KIYMETLİ, en MUHTEREM, en münevver, numune diyebileceğimiz insanlarıydı... Hatta onlar için türküler bile yakılırdı. "Evleri cam cama MUALLİM, selâm verdim amcama MUALLİM..." bunlardan biri ve pek meşhuruydu. 
 
Evde BABANIN sözü geçtiği ama ANALARIMIZA da çok kıymet verildiğini gören, hanede FİKİR ve DÜŞÜNCELERİN RAHAT PAYLAŞILDIĞI hakiki manada hür bir NESİLİZ…
 
Lise ve dengi mektep MEZUNLARININ, bugünkü ÜNİVERSİTE mezunlarının yanında “DOKTORA" yapmış bir münevver KALİTESİNDE olduğunu gören, yaşayan demire çifte su verilmesi gibi çifte imtihanlardan geçen, zor şartlarda çalışıp muvaffak olmuş, nadir bulunan pek kıymetli ve de örnek bir NESLİZ...
 
Siz, BİZİM NESLİ asla KÜÇÜMSEMEYİN, HOR ve HAKİR görmeyin!
Bilakis mühimseyin, bizim gibi örnek NESİLE bilhassa BENZEMEYE çalışın!
 
Uzun söze ne hacet; BELKİ TÜRKİYE o zaman KURTULUR…
**
Ümitsizliğin ardında nice ümitler var.
Karanlığın ardından nice güneşler doğar.
 

Bu haber 1066 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum