İnsan dünya üzerinde doğduğunda doğduğu toprağın milletine mebsup olur, Almanyada doğarsan alman, Türkiye de doğarsan türk, Afganistan da afgan, suriye de suriyeli, ırakta ıraklı olursun ama devran döner, zaman geçer senin iradenin dışında seni yönetenlerin tutun ve davranışları yaşamış olduğun ülkeyi yaşayamaz bir hale getirir ve sen de zorunlu olarak daha iyi bir yaşam veya sadece yaşamak için doğup, büyüdüğün toprakları terk edersin istemeden.

Ne zaman ve nerde öleceğimize biz karar veremeyiz ama ne zaman, nerde ve nasıl yaşayacağımıza da ülkelerin topraklarında, yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklarında gözü olan kapitalist, sömürgeci devletler karar vermemelidir.

Gerek orta doğuda, gerek asya ve gerek afrikada yaşanan bu zulümün tüm sebebi doymak bilmeyen avrupa ülkeleri ile okyanus ötesi ülkelerdir.

Zorunlu göç bir insanlık suçudur. Bu suça ortak olanlar, göç sebebi ile ölen kadın, çocuk, genç, yaşlı milyonlarca insanın katilidirler.

Türkiye konumu itibariyle avrupa ve asya kıtaları arasında köprü görevi gören bir ülke olması sebebiyle ortadoğu ve asya da yaşanan iç çatışma, savaş ve kargaşa durumlarında insanların kaçış ve göç güzergahları Türkiye üzerinden olmaktadır.

Bunun en bariz örneği amerika ve Suriye savaşı ile ırak savaşı esnasında gördük.
Bu ülkelerden şavaştan kaçan insanların bir çoğu özellikle fakir olanları kurulan sığınma kamplarında kalırken, orta gelire sahip olanlar ve zengin olanlar ise büyük kentlerde yaşamaya veya yurt dışına çıkmaya karar verdiler.

Zorunlu göçler gelen insanları mağdur ettiği gibi göçe maruz kalan ülkenin insanlarını da sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik olarak olumsuz etkilemektedir.

Zorunlu göçler sebebi ile yaşanılan coğrafyaların kimlik ve kültürel değerleri de zorunlu olarak değişime ve dönüşüme uğramaktadırlar.

Çok ufak bir örnek olarak yaşadığım ilçeyi ele alırsak sın dönemde almış olduğu göçle beraber Esenyurt'ta suriyeli, afgan, türkmen, kazak, tacik, afrikalı olmak üzere çok sayıda ülkeden göç almış durumda. Bununla beraber burada yaşayan insanlar hem dükkanlar açarak, hem evlenerek, hem de gruplaşarak bulundukları yerde ki inaanların sosyal ve kültürel hayatlarının dengelerini bozmaktadırlar. Burada dil, kültür, sosyal yaşam, ekonomik ve sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması gibi çeşitli sorunların doğmasına sebep olmaktadır.

Yukarıda bahsetmiş olduğum örnek türkiye de ki her ilde yaşanan sorunlardır. Bu nedenle zorunlu göç noktasında tüm dünya ülkeleri üzerine düşen görevleri yerine getirmeliler aksi takdirde dünya barışı ve dünya huzuru gün geçtikçe daha kötü bir hale dönüşmektedir.

Vesselam...
 
Metin Ertekin