Reklam
Reklam

EVLENMELER KÖYLÜYÜ BATIRIYORDU…

Türk toplumunun önemli geleneksel tutumlarından birisi düğünlerdir. Ordu’da da yapılan eski düğünler, folklorik değerlerin en başta gelenlerindendi.

EVLENMELER KÖYLÜYÜ BATIRIYORDU…

Türk toplumunun önemli geleneksel tutumlarından birisi düğünlerdir. Ordu’da da yapılan eski düğünler, folklorik değerlerin en başta gelenlerindendi.

EVLENMELER KÖYLÜYÜ BATIRIYORDU…
07 Haziran 2020 - 14:28

Düğün teşrifatı çok boyutlu karakter taşıdığından toplumun sosyoekonomik durumunu da yansıtmaktaydı. Ordu ilinde Ramazan ayı ve iki bayram arası hariç, yılın her ayında düğün yapılırdı. Düğünler genellikle haftanın son günlerine rastlardı. 
Şehir merkezinde yapılan düğünlerde orkestra, köylerde ise çalgı olarak, davul, zurna, klarnet ve kemençe bulunurdu. Toplumsal refah zayıfladığı zor yıllarda Ordu’da yapılan düğünlerde gösterişli harcamalar sosyal sıkıntılara sebebiyet veriyordu. Nitekim düğün masraflarının had safhaya ulaştığı dönemlerde evlilikler azalmış, nüfus artısı düşmüş, kız kaçırmalar çoğalmıştı...
Keza borçlanarak evlenme arttığı için yeni kurulan aileler birçok sıkıntıyla baş etmek zorunda kalmıştı. Bunun yanında toplumda varlıklı olarak ifade edilen kesimin düğünler vesilesiyle yaptıkları lüks harcamalar ve israf yoksul kesimin tepkisini çekmiş, halkın manevi yapısını ve toplumsal düzeni sarsmıştı. 
Düğünlerde israf hususu, devletin ekonomik sıkıntıya düştüğü dönemlerde önemli bir sosyal sorun olarak ortaya çıkmıştı. Bu sorun Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren tartışılmaya başlamıştı. Nitekim devlet, çeşitli ferman ve yasalarla düğünlerde israfı engellenmeye çalışmış, ancak toplumun geneline sirayet eden bu uygulamaları bir anda ortadan kaldırmak mümkün olamamıştır. Keza, TBMM açıldıktan kısa bir süre sonra mesele, meclis gündemine alınarak müzakere edilmişti.
25 Kasım 1920’de ilk TBMM’nin çıkarmış olduğu en spesifik kanunlardan birisi olan “Düğünlerde Men’i İsrâfat Kanunu” öncelikli amacı Milli Mücadele nedeniyle toplumun maddi birikiminin gereksiz yere sarf edilmesini engellemekti. Diğer bir amaç ise düğünlerde yapılan israftan kaynaklanan sosyal problemleri çözüme ulaştırmaktı. 28 Mart 1921 tarihinde yürürlüğe giren bu yasa toplumsal alışkanlıkları bir anda değiştiremese de yine de savaş koşullarında kısmen fayda sağlamıştı.
“Düğünlerde Men’i İsrâfat Kanunu” adlı daha sonraki yıllarda özelliğini kaybetmiş, toplumun refah seviyesinin artmasına paralel olarak kanunun varlığı zamanla tartışılır hale gelmişti. Kanunun uygulanması bir anlamda yöneticilerin inisiyatifine kalmıştı. Kanunun uygulanmasına titizlik gösterilmesi için İçişleri Bakanlığı illere zaman zaman talimatlar göndermişti. Kanun yürürlükte olmasına rağmen bazı bölgelerde uygulanırken bazı yerlerde uygulanmayışı kamuoyunun tepkisini çekmişti. Ancak söz konusu kanun 1967’de yürürlükten kaldırılmıştır.
Ordu’nun köy düğünleri de kentte yapılan düğünlerden farksızdı. Köy düğünleri de genellikle ailenin ekonomik durumu ile orantılı olmazdı. Düğün yapanlar, genellikle ayağını yorganına göre uzatmadıkları için kız tarafına verdikleri yüksek başlık parası ve aşırı lüks harcamalar yüzünden uzun yıllar borç altında inlerlerdi. Bu başlık parası yüzünden çoğu gençler çözüm yolu olarak “kız kaçırma” yolunu bulmuşlardı.
Köylerde genel olarak evlenecek kızın kaderi babasının düşüncesi istikametinde yön alırdı. Çiftlerin mutluluğunu etkileyecek başlık parası ve diğer şartlar babanın izni istikametinde olurdu.
Öte yandan yöremizde olan düğünlerde ki israf araştırıldığında;  sorunun Ordu’nun yerel basınına da yansıdığı görülmektedir. Bu meyanda Ordu’da yapılan düğünlerde israfın önüne geçilmesi için çeşitli yazılar kaleme alınmıştır. Örneğin; Güzelordu Gazetesinin 1937 yılında yayınlanan bir nüshasında Ordu’da yapılan düğünler hakkında bir yazı kaleme alınmıştı. “Evlenmeler Köylüyü Batırıyor” başlıklı makalede; 1937 yılı Ordu’sunun sosyal profili bu ilginç yazıda şöyle özetlenmişti:
“… Bizi muhit köylüsünün mühim bir bölümünü batıran evlenmedir. Kız kaçırma vakalarına, cinayetlerin bir kısmına sebep olan ve saik olan da evleneceklerin önüne sürülen ağır ekonomik şartlardır. Bir zengin, baldırı çıplağın kızına müşteri çıksa, kız babası çok gururlanır, babanın bıyığını balta kesmez olur. Yoksulluk içinde yetişen kız evladının huzur ve mutluluğunu düşünmeden, kendi menfaatini gözetir. “Başlık parası” der, alır. “Süt hakkı” der, alır. Kendi davetlilerine gönderilmek üzere mum, kına, sabun türü birçok hediye ister alır. Velhasıl, ganimet ocağına düşmüşçesine damat olacak adamın ailesini tavuk gibi yolar, bırakır. Gelinin ağır çamaşırı, ziynet altını vesairesi de çabasıdır.
Üstelik oldukça şatafatlı bir düğünde yapılır. Bunları kısaca ifade etmek gerekirse; kız isteyen taraf, mali kudretinin beş on misli üstünde, takat getiremeyeceği teklifler karşısında kalır. “Yâri ağyara karşı” çar- naçar dermeyan edilen teklifler mecburen kabul olunur. Aksi halde, ya kızı kaçırma hadisesi vuku bulur veya kavgaya yol açmış olunur. Bu haller muhitimizde (Ordu’da) ananevi bir adet hükmündedir. Gönül isterdi ki, israfı yasaklayan kanun hükümleri, aileler arasına da girsin, evlenme işlerinde fuzuli harcamaların önüne geçilsin…”
Ordu’da çıkan Güzelordu Gazetesinde A. Sami adlı bir yazar tarafından 1939 yılında “ Düğünlerde İsraf” başlığıyla da ayrı bir yazı çıkmıştı. Yazı özetle şu şekildeydi:
“… Aile yuvası kurmak maksadıyla yapılmakta olan düğünlerde fazla fahiş masrafa meydan verilmemesi için bir kanun kabul olunmuştu. Meriyet (yürürlük) mevkiinde bulunduğu halde tatbik edilmeyen bu kanunun uygulanması, şu sırada Dâhiliye Vekâletinden (İçişleri Bakanlığı) vilayetlere bir tamimle duyurulmuş bulunuyor.
Düğünlerde israfı yasaklayan bu kanun tatbik edildiği gün, sosyal hayatımızda umulmadık bir değişiklik meydana gelecektir. Kız kaçırmalar ve bundan dolayı cinayetler tamamı ile ortadan kalkacak, evlenmeler kolaylaşacağı için, Türk gençleri, Türk delikanlıları bekârlığın malum olan zararlarından uzak duracaklardır. 
Evlilikler, bundan başka, aile bütçeleri üzerindeki tesiri, nüfus artış durumu, amaçlanan gayeye uygun olarak tecelli edecektir. Düğünlerde fazla fahiş masrafa meydan verilmemesi için çıkan bu kanunun tatbik edilmesi halinde birçok iyiliklerini göreceğimize şüphe yoktur. Ama biz bu önemli kanunu tatbik edebilecek miyiz? Asıl bizi düşündüren bu cihettir(yön). A.Sami…”

Bu haber 7602 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum