Hayvanların üremesi üzerine ar-ge çalışması yapan bir alman bilim adamı Avrupa’yı karış karış gezdikten sonra Şanlıurfa Harran bölgesine gider. Orada bir çoban kardeşimize rastlar. Çobana alaylı şekilde… 

-Boş boş oturacağına bari bir defter, bir kitap oku ki belki bir gün benim gibi bilim adamı olursun.

Çoban, 

-Bilim adamı ne iş yapar ki.?

Bilim adamı;

-Tüm dünya bilsin diye araştırma yapıyorum. Hangi hayvanlar doğurarak hangileri de yumurtlayarak çoğalırlar diye.

Çoban gülümseyerek;

-Kaç yıldır çalışıyorsunuz.?

Bilim adamı;

-Tam 15 yıldır. Tüm dünyayı da gezeceğim.

Çoban;

-Elindekiler ney.?

Bilim adamı;

-Kitap, defter, kalem ve notlarım.

Çoban;

-Bak elimde yalnızca bir değnek, sırtımda da bir abam var. Ne okul okudum nede kitap. Ayrıca Harran dışına da çıkmamışım. Ama senin yıllardır sürdürdüğün çalışmayı ben bir cümleyle noktalayabilirim.

Bilim adamı;

-Hadi ya..Ha ha ha.

Çoban;

-Yaz heci abi. ‘’ Kulakları olan hayvanlar doğurarak, kulakları olmayan hayvanlar ise yumurtlayarak çoğalırlar’’.

Bilim adamı biraz düşünür; Notlarına bakar kitapları karıştırır ve elinde ne varsa yırtar atar.

-Çoban kardeşim senden özür dilerim. Demek ki bilim adamı olmak için bilgili adamları da okumak lazımmış.

                                                                                                     Abdulhamit PEHLİVAN