Uzun adam; bu soruyu önündeki metinden okuyarak cevaplıyordu. CHP nin hala vesayet anlayışı içinde hareket ettiğinden bahse diyordu. Diğer bir muhabirin sorduğu soru ise,son dönemde kamu oyunda yapılan anketlerin sonuçlarının manüplasyon olup olmadığıyla ilgiliydi . uzun adam bu soruyu da önündeki metinden okuyarak cevaplıyordu. Bu tür anketlerin kendi açısından bir anlam ifade etmediğinden bahsediyordu... Hangi baskıdan ve vesayetten şikayetçi olduysanız Siz kralını yaptınız!
Siz; Davutoğlu hükümetini, seçimle iş başına gelmiş bir başbakanı istifaya zorladınız.

Disipline sevk edilen isimler ve Davutoğlu’nun yakın çalışma ekibinde yer alan birçok isim MYK’nın kararının hemen ardından ihraç edilmelerinin kesinleşmesiyle birlikte uzun adamın vesayetinde ve Salahiyeti dahilinde İstifaya zorlanarak görevi bırakmak zorunda kalan Başbakan Davutoğlu, konuyla ilgili yaptığı açıklama da “istifa benim tercihim değildi” diyordu. Ve ekliyordu "Tabanı, genel başkanının ihraç edildiğini görme üzüntüsünden kurtarmak için" istifa ediyorum diyordu.
Bu itiraf; 28 Şubat kararlarını uygulayan ve dönemin başbakanı Erbakanı istifaya zorlayan askeri vesayetin bu anti demokratik uygulaması, Akp iktidarının sebebi, iktidar olan Akp nin de tek adam vesayeti ve salahiyeti altında ülkeyi yönetmesi bu sebebin bir sonucu olmuştu. Kendi hükümetinin başbakanına, partisinin MYKsın da ihraç kararı çıkararak Davutoğlu hükümetini istifaya zorlayan uzun adam, başbakanın istifasını “kendi tercihidir saygı duyarım” diye yorumluyordu. Aslında bu istifa; ülkenin sivil vesayetin salahiyetin de olduğunun açık bir göstergesiydi. Uzun adam;bir başka konuşmasında, Merkez bankası başkanını görevden almasının sebebini söz dinlememesine bağlıyordu. Bu açıklama;bağımsız bir kurum olan merkez bankasının aslında tek adamın vesayeti ve salahiyeti altında çalıştığını bizlere gösteriyordu. Uzun adamın; “nasıl yıkmazsınız” diye sorduğu projeye yargı “devam” dedi.
Ordu'nun Altınordu ilçesi Kirazlimanı mahallesinde yer alan ve Ordu Büyükşehir Belediyesi'ne ait olan 11 bin 575 metrekarelik denize sıfır arazi 2017 yılında arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı modeliyle ihale edildi. Çakma büyükşehrin kurucu belediye başkanının döneminde gerçekleştirilen ihaleyi, 204 milyon lira hasılat ve yüzde 22.5 belediye gelir payı teklifiyle İntaya – Köksal İnşaat – Özmen İnşaat ortaklığı kazandı. Projenin arsa sahibi olan Ordu Büyükşehir Belediyesi, ihaleyi kazanan konsorsiyuma 17 katlı 3 blokta 275 daireden oluşan Belde Evler adlı proje için ruhsat verdi. Mahalle halkının karşı çıkmasına ve kıyı kanunu yönetmenliğine aykırı olmasına rağmen proje start aldı. Kıyı kanunu yönetmeliğinde deniz, tabii ve suni göller ve akarsu kıyıları ile sahil şeritlerini, bu yerlerden kamu yararına yararlanma imkan ve şartlarını, kıyılarda ve sahil şeritlerinde planlama ve yapılanma esaslarını doldurma ve kurutma yolu ile arazi kazanma ve kullanma esaslarını, kıyı kenar çizgisi tespit komisyonunun teşekkülü, görev ve yetkileri, çalışma şekli ile Kanunun uygulanmasına açıklık getiren esasları kapsar maddesine rağmen yönetmeliğe aykırı olarak,belde evleri projesi çakma Büyükşehir belediyesinin kurucu belediye başkanının inşaat firmasına verdiği yapım ruhsatı sayesinde proje hayata geçiyordu.
Bozacının şahidi şıracı. İnşaat devam ederken görevden alınan sözüm ona çakma büyük şehir belediyesinin kurucu belediye başkanı ortalıktan bir anda kayboluyordu. Alan almış satan satmıştı ! Yeri belediyeye ait olan proje yönetmenliğe uygun olmadığı halde AKP nin belediyecilik anlayışına uygundu, belediye,verdiği yapım ruhsatıyla işi bir kez daha kitabına uydurmuştu...
ihaleden kimler rant sağlamıştı? Kimler bu yapım ve yıkım işinden avantasını almıştı? Yerel seçimler sonrası çakma Büyükşehir’in yeni belediye başkanı,uzun adamdan aldığı talimatla Belde evlerinin yıkılacağını söylüyordu. Sonuçta, uzun adamın talimatıyla belde evleri yıkılıyordu. Ordu şehri ve mahalle sakinleri rahat bir nefes alıyordu...
Tek adam vesayeti ve salahiyeti bir kere daha devreye giriyordu...
Kendileri çalıp kendileri oynadılar... Dünya beşten büyük dediniz. Beş müteahhiti Türkiye’den büyük hale getirdiniz. Şimdide ülkeyi bitirmeye mi yemin ettiniz? Siz her şeye rest çektiniz ama,sonra hep çark ettiniz. Her defasında bizi dünyaya rezil ettiniz!
Artık bu millet yaptığınız hataların bedelini daha fazla ödemek zorunda değil!
Uyarıyoruz! Avrupa birliği üyesi olan ülkeler büyük elçileri aracılığıyla Türkiye’ye yazılı bir uyarıda bulundu. Bu uyarıda Avrupa birliği ülkeleri AHİM kararlarının Türkiye’de uygulanmamasından duydukları rahatsızlığı dile getiriyorlardı. Türk dış işleri;ilgili ülkelerin büyük elçilerini bakanlığa çağırarak Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu, hiçbir Devlet veya hiç bir kimsenin yada zümrenin, Türk mahkemelerine yargı süreçleri hakkında emir yada talimat veremeyeceğini söylüyordu. Uyarıda;Türk yargısı bağımsızdır vurgusu yapılıyordu...
İktidarın bu çıkışı akıllara Rahip Brunsonun tutukluluk halinin sonlandırılmasına isteyen ABD ye karşı Uzun adamın FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'i iade etmeyen ABD'yi eleştirerek, "Amerika teröristi vermiyor, bahaneler uyduruyor. O zaman sen de bizden hiçbir teröristi alamazsın. Bu fakir bu görevde olduğu sürece teröristi alamazsın" sözleri geliyordu.
Bu sözün ardından Amerika’nın Türkiye’ye uygulayacağı ekonomik ambargoları açıklaması üzerine uzun adam,birgün sonra yargıya verdiği talimatla Rahip Brunsonu bırakıyor ve ülkesine dönmesini sağlıyordu. Bağımsız dedikleri mahkemelerimizin Rahip Brunsonun hakkında verdiği tutukluk kararını uzun adam, yargıya verdiği talimatla bozuyordu ve Rahip Brunsonu serbest bıraktırıyordu. Aslında bozulan hukukumuzdu, bozulan,ülkemizin ilkeli duruşuydu...
Elbette,Türk yargısı bağımsızdı. Hiç bir ülke ve hiç bir zümre hangi şartta ve şekilde olursa olsun, Türk yargısının verdiği karara müdahale edemez,bu kararı eleştiremez ve karar hakkında hüküm bildiremezdi. Buna sebebiyet verecek iradesizliğide ülkeyi yönetenler asla göstermemeliydi. Aynı zamanda Türk yargısı kendi ülkesinde sivil yada askeri vesayetin emrinede giremezdi...
Siz;kendi iktidarınızın vesayeti altında, bağımsız dediğiniz mahkeme kararlarını hiçe sayarak hukuku çiğnediğiniz .
Siz;Anayasa mahkemesinin tutuklu gazetecilere verdiği tahliye kararı için "Ben Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum" dediniz.
Siz;Anayasa mahkemesinin kararını uygulamayan yerel mahkemeye ise hiç bir şey demediniz...
Demeyinde zaten ..!
Siz;öfke diliyle konuşmayın ülke iyileşir...
Siz; bitaraf olanı bertaraf etmeyin ülke birleşir...
Siz;kimseyi ve hiç bir şeyi ötekileştirmeyin bu ülke normalleşir...
Sivil vesayet kullanarak, yürüttüğünüz ülkedeki iktidarınıza, ancak milletin salahiyetiyle son verilecektir... Buda iyilerin iktidarı,artık çok yakın demektir.

İYİ PARTİ STRATEJİ VE TOPLUMSAL POLİTİKALARDAN SORUMLU ORDU İL BAŞKAN YARDIMCISI. HÜSEYİN AĞAOĞLU.