Reklam

Ordu’nun yaylaları ve dereleri işgal altında

Yaylaları, ormanları, dereleri ile denizi, maden ve HES şirketlerinin işgali altında kalan Ordu’nun doğası yok olurken, tarım ve balıkçılık yapılamaz hale geldi.

Ordu’nun yaylaları ve dereleri işgal altında

Yaylaları, ormanları, dereleri ile denizi, maden ve HES şirketlerinin işgali altında kalan Ordu’nun doğası yok olurken, tarım ve balıkçılık yapılamaz hale geldi.

Ordu’nun yaylaları ve dereleri işgal altında
18 Eylül 2020 - 00:41


 
Karadeniz’in yaylaları, ormanları, dereleri ve denizi ile en güzel şehirlerinden biri olan Ordu, yapılan Hidro Elektrik Santralleri (HES), madenler ve doğaya zarar veren birçok projeyle yok edilmeye devam ediliyor. Geçen haftalarda Korgan ilçesinin Çiftlik Mahallesine yapılmak istenen Hidroelektrik Santral (HES) projesine karşı halkın eylemleriyle gündeme gelen şehir şimdi de Çaybaşı ilçesinde bulunan Gökçegelin Şelalesi’yle gündeme geldi. İlküvez Yaylası içerisinde bulunan şelalede tıpkı Dipsiz Göl’de yapılan gibi define aranmak isteniyor. Bunun yanında Ünye ilçesinin sahillerine yapılmak istenen betonlaştırma da bölge halkının tepkisini çekiyor. Bu güne kadar Ordu’nun dört bir tarafında yapılan maden, HES, Rüzgar Enerji Santrali (RES), deniz dolgusu gibi projelere yenileri eklenerek devam ediyor. 
 
MERKEZİ BETONA GÖMÜLDÜ
 
Ordu Merkezi’nde bulunan Melet Irmağı üzerinde bugüne kadar 12 tane HES kurulmuş durumda. Irmak üzerinde kurulması planlanan 1 HES ve 1 tane de taş ocağı projesinin çalışmaları devam ediyor.  Melet Irmağı üzerinde yapılan HES’ler sonrası ırmak ile Gülyalı ilçesi arasında kalan bölgede kıyı aşınmaya başlarken aşınma sonucunda deniz kenarına yapılan evlerde hasarlar oluşmaya başladı. Ordu’nun büyükşehir statüsü kazanmasıyla birlikte deniz dolgusu başlamış durumda. Yerel mahkemelerin yürütmeyi durdurma kararına rağmen devam eden dolgular şehirle denizin bağını koparırken, yine sahil hattı boyunca birisi 590 diğeri 700 metre uzunlukta ve 30 metre genişlikte denize doğru iki tane mendirek yapımı devam ediyor. 
 
GÜLYALI KUMSALLARI YOK EDİLDİ
 
Gülyalı ilçesinde bulunan Turnasuyu üzerinde iki tane HES’in yapımı tamamlanırken, birinin yapımına devam ediyor. Üç yıl önce kentin sahil şeridinde Ordu-Giresun Havalimanı yapılırken, havaalanından kaynaklı sahil şeridinde bulunan kumsalıktan büyük oranda yok edildi. Havalimanından batıya doğru bulunan alanlarda da yapılan dolgular geriye kalan sahili kullanılmaz hale getirdi. Dolgudan sonra başlayan balıkçı barınaklarının ise hale devam eden imar ve çevre sorunu devam ediyor. Barınaktan sonra ki alanda da kumsal devam ediyor, fakat üç tane restoran kumsalı işgal etmiş durumda. Geri kalan kumsal da Ordu-Giresun çevre yolunun yapımı için yok edilmek isteniyor. Tüm bunların yanı sıra Gülyalı’da çimento hammaddesi için kullanılan bir tras ocağı mevcut. 
 
FATSA’YA YENİ MADEN SAHASI 
 
Fatsa ve Ünye arasında da onlarca HES faaliyetlerine başlandı. Yine Fatsa’da 8 yıl önce başlayan ve ruhsatı süresi dolmasına rağmen devam eden siyanürlü altın madeni bulunuyor. Şirket ruhsat dışı çalışmalarına devam ederken aynı zamanda kapasite arttırmaya devam ediyor. Bunun yanı sıra Fatsa, Perşembe ve Gürgentepe ilçeleri arasında bulunan bir alan altın madeni sahası ilan edildi. Proje kapsamında madene gidecek yollar için Kurşunçal ormanları kesilmeye başlandı. 
 
SİT ALANINA KEPÇELER İLE GİRİLDİ
 
Ordu’da ekolojik yıkımın gün geçtikçe daha fazla arttığını ifade eden Ordu Çevre Derneği Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül, Ünye İlküvez yaylasında yapılan katı atık arıtma tesisinin ÇED raporuna uygun yapılmaması sonucu çöp suları dere suyuna sızdığını söyledi. Çöp sularının dereye dökülmesine karşı bölgede ciddi bir direniş gösterildiğini belirten Gönül, “İnsanların, hayvanların su içtiği dereye su sızdırıyor. Hatta hayvan ölümü oldu. Burada direnen kadınlar gözaltına alındı. Dışarı çıkma yasağına uyulmuyor diye, tesisin yakınlarından geçiyorlar diye insanlara para cezaları kesildi” dedi. 
 
Birinci derece arkeolojik sit alanı olarak ilan edilen tarihi Yason Burnuna kepçelerle yol yapıldığını aktaran Gönül, arkeolojik alanda tek kazma vurmak yasak iken buraya yol yapıldığını belirtti.
 
‘SİYANÜRÜN ETKİLERİ KAYBOLMUYOR’ 
 
Siyanürle ayrıştırmanın Avrupa ülkelerinde yasak olduğunu hatırlatan Gönül, bu işlemlerin etkilerinin yıllarca kaybolmayacağının altını çizdi. Fatsa’da bulunan madenin etkilerinin görülmeye başlandığını vurgulayan Gönül, “Sebzeler meyveler çürümeye başladı. Bir yere ha atom bombası atmışsınız ha siyanürle maden ayrıştırması yapmışsınız. Madenin bulunmuş olduğu alan rüzgar ve su ile zarar vermeye başlıyor. Bu sudan içenler hayvanlar, bitkiler ölmeye başlıyor. Hayvanlar hatta insanlar erken doğumlar yapmaya başladı. Kanser vakaları artmaya başladı. Burada da aynı şeyler olacak. Etkilerinin daha anlaşılır olması için 7-8 yıl daha geçmesi gerekiyor” diye belirtti. 
 
HES’LER BALIKÇILIĞI BİTİRDİ
 
HES’lerin yapılmasıyla birlikte derelerin taşıdığı alüvyonların taşınmaması sonucu denizin içeri doğru girmeye başladığını aktaran Gönül, bunun sonucu tarım alanlarının tuzlandığını dile getirdi. Çarşamba ovasında bulunan 300 hektarlık alanın artık tarım yapılamaz hale geldiğini aktaran Gönül Ordu’yu da aynı sonucun beklediğini ifade etti. HES’lerle birlikte balıkçılığında etkilendiğini vurgulayan Gönül, “HES’ler ile birlikte alabalıkların göçü engellendi. Kıyıda ise balıklar bilindiği gibi kıyalara sığ sulara yumurtlar. Burada bu durum artık söz konusu değil. Balıkçılarda denizler ile ırmakların birleştiği noktalarda avlanırlar. Bu durumda artık söz konusu değil. Bunu ben böyle düşündüğüm için değil, bilirkişi raporlarından öğreniyoruz bunları” diye konuştu. 
 
ASKIDA 4 YENİ PROJE 
 
Ordu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün askıya çıkardığı 4 tane daha proje olduğunu ifade eden Gönül, şunları söyledi: “Bir taş ocağı iki tane ise define arama için ÇED süreci başlatıldı. Bir tane de Akkuş ilçesinde RES projesi var. Sadece kara parçasını değil denizi, havayı, suyu satmaktalar. Bunlar ne mahkeme kararı ne yasa ne de hukuk dinliyorlar. Ancak halkın kendi direnci olursa, mücadele ederse kazanımlar böyle sağlanır. Mahkemeye gitmek gerekiyor ama olmazsa olmaz sokakta derenin içerisinde bunlarla mücadele etmekten geçiyor. Çünkü bunlar yağmacı, talancı bunlarla ancak kendi dilleri ile mücadele etmek gerekiyor.” 
 
MA / Tolga Güney

Bu haber 886 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum