Reklam

Harun Çelik'ten Gürcistan'da Hepimiz İçin Ders Niteliğinde Karantina Günleri

Yazar Harun Çelik işleri için yurtdışına çıkar. Gürcistan dan başladığı bu seyahati maalesef pandemi nedeniyle gürcülerin karantinasina takılır. Onu 12 gün bir otel odasına tıkarlar. Sıkıntılı bir süreç ve adete bir nevi hücre hayatı yaşar. Ancak, son tahlilde bulunduğu noktada, milletini temsil anlamında paylaşımları ders niteliğinde... Bizde diyoruz ki ; Varlığınız daim olsun, Allah sayilarinizi arttırsın sevgili hocam... Bu memleketin size ve sizin gibi vatan sevdalılarına çok ihtiyacı var

Harun Çelik'ten Gürcistan'da Hepimiz İçin Ders Niteliğinde Karantina Günleri

Yazar Harun Çelik işleri için yurtdışına çıkar. Gürcistan dan başladığı bu seyahati maalesef pandemi nedeniyle gürcülerin karantinasina takılır. Onu 12 gün bir otel odasına tıkarlar. Sıkıntılı bir süreç ve adete bir nevi hücre hayatı yaşar. Ancak, son tahlilde bulunduğu noktada, milletini temsil anlamında paylaşımları ders niteliğinde... Bizde diyoruz ki ; Varlığınız daim olsun, Allah sayilarinizi arttırsın sevgili hocam... Bu memleketin size ve sizin gibi vatan sevdalılarına çok ihtiyacı var

Harun Çelik'ten Gürcistan'da Hepimiz İçin Ders Niteliğinde Karantina Günleri
05 Eylül 2020 - 11:34

Bugün son gün birazdan Gürcü doktorlar gelecek.
Bir test daha yapacaklar ve 24 saat daha bu hücrede beklettikten sonra inşallah serbest bırakacaklar.
Doktorlar gelmeden neler mi yaptım?
Önce odayı bir güzel temizledim, sağı solu toparladım,
çünkü başka bir ülkedeyim ve odama gelen doktorlar " Türkler pis ve dağınık insanlar" diye düşünsünler istemedim."
Normalde 12 gündür içine tıkıldığım odada saç sakal birbirine karışık durumdayım ama şimdi aynanın karşısına geçtim, elime yüzüme, saçıma sakalıma çeki düzen verdim, "Türkler saç baş dağınık bakımsız insanlar desinler" istemedim.
Günlerdir bir kapri, salaş tişörtler ile odada bekliyordum ama bugün en güzel kıyafetlerimi giydim, "Türkler Hint fakiri gibiler" demesinler istedim.
Bu odaya tıkıldığım andan itibaren üç kitap okumuştum, masanın üstünde duruyorlardı, 
valizimde bulunan tüm kitaplarımı çıkarttım ve masanın, sehpanın, odada görünen her köşeye bıraktım. Ne tarafa dönseler kitap görecekler, olur da bir yerde bahsederler ise "Bir Türk vardı, odanın her yanını kitap doldurmuştu, Türkler okuyan bir millet galiba" desinler istedim.
Sanırım bir saata kadar gelecekler, geldiklerinde beni dimdik, konuşmamdan beden dilime kadar vakur ve nezaketli bulacaklar, bir karantina odasında bile olsam, milletimi adam gibi temsil edeyim isterim.
Bana kimse böyle bir görev vermedi, zaten zorla verilen değil, yürekten hissedilen ve yapılan görev önemlidir.
Şu dünya denen yeri 30 yıldır bir uçtan bir dolaşırım, 162 ülke gezdim, gördüm, yaşadım.
Ve ülkemin sınırından dışarı adımımı attığım ilk andan itibaren, oturup kalkmamdan yeme içmeme kadar, konuşmamdan beden dilime kadar her şeye çok dikkat etmeye çalıştım.
Türk'tüm ve insanlar bana bakarak milletim ile ilgili kötü bir şey düşünler istemedim.
Üzerimde milletimi temsil eden bir sembol varsa ise hassasiyetimi iki katına çıkarttım, kendi adıma hata yapabilirim ama milletimi utandıracak en küçük bir şey yapmaktansa yerin dibine girmeye tercih ederim.
Bu ülkeyi maaş bordosu, oturduğu koltuk ve yada işgal ettiği makam kadar sevenlerden olmadım çok şükür.
Afganistan'da savaş varken, Kabil'deydim, arayıp telefonda konuştuğum Trabzonlu bir paşamızın ki ne adamdı "Oğlum senin olduğun yerde Türk Bayrağı yere düşmez" sözünü en kutsal emanet gibi içimde taşıdım ve bu söz aklıma geldikçe gözlerim dolar.
Kapı tıklıyor, geldiler herhalde, bana müsaade.

Bu haber 1676 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum