Reklam

“ORDU’NUN YOL VE KÖPRÜ HİKAYELERİ”

Uzun bir süredir birçok kaynaktan araştırmalar yaparak titizlikle hazırladığım “ORDU’NUN YOL VE KÖPRÜ HİKAYELERİ” adlı kitabım Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından çok yakında bir kültür hizmeti olarak ücretsiz biçimde yayınlanacaktır…

“ORDU’NUN YOL VE KÖPRÜ HİKAYELERİ”

Uzun bir süredir birçok kaynaktan araştırmalar yaparak titizlikle hazırladığım “ORDU’NUN YOL VE KÖPRÜ HİKAYELERİ” adlı kitabım Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından çok yakında bir kültür hizmeti olarak ücretsiz biçimde yayınlanacaktır…

 “ORDU’NUN YOL VE KÖPRÜ HİKAYELERİ”
12 Haziran 2020 - 09:50

Bu vesileyle “Ordu basınının ayaklı tarihi" diye adlandırılan Yusuf Ziya ÖzbucakKaradeniz 52 Gazetesindeki “Benim de Anılarım Var” adlı köşesinde “Yollar “ başlığıyla yazdığı bir hatırasını paylaşmak istiyorum. Ordu’nun o yıllardaki eski yollarını Yusuf Ziya Özbucak makalesinde şöyle ifade etmekteydi.
“… 1920’li Milli Mücadele günlerinde Dr. Beşir Fuat Bey Nü­fus Müdürlüğünden emekli Ahmet Efendiye rahatsızlığından dolayı yayla havası yaramayacağı düşüncesiyle sahilimizin en elverişli iklimine sahip olan Vona’nın Mersin köyüne gitmesini tavsiye etmişti. O zamanlar Vona yolu bir patika şeklinde idi. İki kişinin yanyana yürümesi olanaksızdı. Sahili takip ediyordu. Kışlaönü’nü geçtikten sonra da Fener’in üst tarafından orman ve bahçelerin içinden aşağıya doğru süzü­lerek Mersin köyüne iniliyordu. Kara ve denizde motorlu araçlar yoktu. Yelkenli kayıklarla ya da yaya gidilip geliniyordu; Orada balık ve kuş boldu ve mevsim yaz olduğundan gedik dedikleri bıldırcın ağları sahilleri süslerdi. Olta ile balık avlıyor, annemin Dayısı rahmetli Ali Osman Reisin Kızıl­ağaçtan oyarak yaptığı oyuncak kayıkları suların üzerinde zevkle yüzdürüyorduk. Olta iğnemiz kalmadığı zaman yürüyerek ta Vona ya gider tane­si on paradan kanca alır dönerdik. Velhasıl Giresun ile Samsun yolu açılmamış, rahmetli Halil Paşa’nın himmetiyle yarım yamalak yapılan bir Sivas yolumuz vardı…”
1936 yılının Ocak ayında yapılan Ordu İl Genel Meclisinde Vali Vekili Hayrı Sırtıkızıl yıllık izahnameyi okur­ken şunları da diyordu : «…Şu içinden çıkılamayacak kadar zor olan du­rumda Cumhuriyet Hükümetinin Başbakan İsmet İnönü de şarktaki inceleme gezilerinden dönerek, Giresun’a geliyordu. Giresun’dan kıyı yolu ile Or­du’muza şereflendirmek ve halkımızı ve ilimizi ya­kından görmek, burada incelemeler yapmak iste­yen Sayın Başbakanımıza Giresun - Ordu kıyı yo­lunun vilâyet sınırı içindeki parçasının otomobil gidiş ve gelişine uygun olmadığı yolundaki iyi bir duygu uyandırmayacak olan telgrafa imza koymak talihsizliği ve zorunda kalmış olmaktan duyduğum acı, beni yaşamımın sonuna kadar üzecektir. Şimdi yollarımızın durumuna gelelim :
Ordu - Mesudiye yolu : Gölköye kadar olan kısımda 2447 amele çalışmış, 16 Km. tulünde yol istifade edilecek bir hale getirilmiştir.
Dereyolu :Vali Nazif Bey, faaliyetine 1933 te hızla başlanan Dereyoluna sık sık gider ve halkı coşturmak üzere heyecanlı nutuklar söyleyen Gürses Başyazarı Ali Rıza Gürsoy’u da yanında götü­rürdü. 1936 yılında Bayındırlık Bakanlığının emri ile inşaatı tatil edilmiştir.
Ordu - Giresun yolu : 22 Km. olan bu yol üze­rinde 826 amele çalışmış, 20 Km.’lik yeniden hen­dek açılmış, 30 menfez tamir edilerek geçit vere­cek hale getirilmiştir. Yolun muhtelif yerlerinde tamirat yapılarak geçit temin edilmiştir.
Ordu - Fatsa yolu : (Eski Koçboynuzu yolu) 5433 amele çalışmış, evvelce atlıların bile geçeme­diği bu yolda yağmursuz mevsimlerde kamyon ve otomobil işlemeğe başlamıştır.
1936 yılında Ordu’nun yolların eksiklikleri konusunda yazdığı bir Baş­makalesinde Gürses Başyazarı Ali Rıza Gürsoy, Va­lilerin birinin başladığı işleri diğerinin yarım bırakmasından yakınıyor, yolların perişanlığından gelip geçen Genel Meclislerin günah payı olduğuna de­ğiniyordu. Ali Rıza Gürsoy şöyle yazıyordu:
«Bir türlü bitirilemeyen Curi, 15 yıldır ayağı­mız suya değmeden geçilemeyen 16 km.’lik Vona, göze çarpan eksikleri arıtılamayan Ordu-Mesudiye yolu… Kısaca diyebiliriz ki il sınırlan içinde dört başı mamur bir yolumuz yoktur. Bundan başka üzerinde emek ve para sarfıyla yıllarca uğraştığımız ve bugün yüzüstü bıraktığımız Ordu-Fatsa sahil yolu ve 1936 yılında ayni acıklı akıbete sürüklenmek istenen Dereyolunu unutmamak gerekir.
Dereyolu, başlarken yükselen duygularımıza bırakırken aldığımız tavrı bir türlü yakıştırmadığımız bu yoldan el çekmek Ordu için pek kolay olmayacak sanıyoruz. Dereyolunu açmak için Ordu köylüsünün yaptığı savaş, yolu şimdiki duruma ge­tirmek için çektiği çileyi bir süngerle silip unut­mak mümkün müdür?
Biz cephede nasırlı elinin işi bitmiş, barışta yurt ödevi isteyen Ordu köylüsüne Dereyolunu verdik ve onlar orada nasıl çalıştılar, nasıl coştular? Çok yakın tarihin şahidi olduğu bu canlı sahneyi demogoji ve politika gayreti yaratmış değildir. De­reyolunu bütün açıklığıyla beliren, önünden kaçıl­maz büyük bir memleket ihtiyacı doğurmuş, sembolleştirmiştir.
Ne bu ihtiyaca omuz silkmek, ne de Ordu’nun bitirmeye uğraştığı Dereyolunu başımızdan atmak, elimizin, gönlümüzün yapamayacağı bir iştir. Genel Kurul üyelerine yalvarıyor ve diyoruz ki: Yurt yarımlıktan usanmıştır, yarımlık insan enerjisinin en tehlikeli düşmanıdır. Ondan Ordu ilini kurtarınız, yalnız Dereyoluna değil bütün yollarımıza dileğimize uygun düzen veriniz...”





 

Bu haber 1317 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum