ŞEYTANIN GÖR DEDİĞİ...
Reklam
KEMAL VANLI

KEMAL VANLI

tokattan.com

ŞEYTANIN GÖR DEDİĞİ...

11 Ekim 2022 - 11:30

İstanbul'da da, Tokat'ta da asıl görmeniz gereken ayrıntıyı göremiyor, bağlantıyı kuramıyorsunuz değil mi?
Oysa ben bu ilişkiye yazılarımda defalarca dikkat çekmiştim...

Önce; İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait cenaze nakil aracında 144 kilo uyuşturucu yakalanması ile CHP ve İmamoğlu linçi...
Daha sonra o aracın Yenişafak Gazetesinin de sahipleri olan Albayraklara ait çıkması ile olayın İmamoğlu propagandasına dönüşmesi...
Bu iki gelişme arasında neden asıl kurulması gereken skandal bağlantıyı kurmuyor kimse...?

Bu arka arkaya medyaya yansıyan ve " Yok araç İBB'nin, yok Albayrakların" tartışmasının asıl ortaya çıkardığı İmamoğlu ve Albayraklar ilişkisidir...
Çünkü haberde aslında şeytanın görd dediği, buna rağmen herkesin ıskaladığı; İBB'nin bu hizmet alım işini Albayraklar'a verdiğinin ortaya çıkmasıdır...
Oysa; Albayraklar Erdoğan demektir...
Dolayısıyla da, İmamoğlu ve Albayraklar arasındaki bu ilişki, eşyanın tabiatına, hayatın doğal akışına terstir...
İstanbul'da belediye başkanlığı değişmiş; ama rantın asıl aktığı alan değişmemiş demektir...

Albayraklar; İBB başkanlığından bugüne Erdoğan'ın arkasındaki en büyük güçtür...
Erdoğan sayesinde servetlerine servet, güçlerine güç katmışlardır...
Albayraklar Yenişafak Gazetesini 96-97 yıllarıydı sanırım; sırf Erdoğan'ın arkasındaki medya gücünü oluşturmak için satın almışlardı...
Bugün de aynı amaçla ellerinde tutmaktadırlar...

Defalarca yazdım; İmamoğlu kötü bir Erdoğan taklididir...
Seçildikten sonra Erdoğan'ın oluşturduğu, din soslu profesyonel fakirler tabanına yönelmiştir...
Erdoğan gibi o da, en büyük enerjisini profesyonel fakirlerle, mağdur edebiyatı üzerinden sürdürmüştür...
Muhtemelen bu konuda da yine Albayrakların tecrübe ve yeteneklerinden faydalandı...

Evet..; belediye aracında uyuşturucu yakalanması aslında, hayatın akışına ters çok önemli bir ilişkiyi ortaya çıkardı...
O ilişki de; perdenin arkasında İmamoğlu'nun, Albayraklarla, dolayısıyla da Erdoğan ile flört ettiği gerçeğidir...

Şimdi bir çanta STK'sı olan; ve bugüne kadar Erdoğan yağcılığı ve Ak Parti propagandasından başka bir şey yapmayan TOKKON isimli yapıya, geçen yıl Tokat Tanıtım günlerinin verilmesini de hatırlayın...
Bu yeri TOKKON denen yapıya kim vermişti?
İmamoğlu'nun İBB'si vermişti değil mi?

Vermişti de, neye rağmen vermişti; onu da hatırlayın...
O yeri tahsis etmeden; TOKKON başkanı Ahmet Yılmaz'ın İstanbul seçimlerinde İmamoğlu ve CHP'ye karşı yayınladığı bildiriyi ve tutunduğu tavrı ortaya çıkardığım halde verdi...
O bildiride Kılıçdaroğlu'na, "Ermeni" diye, İmamoğlu'na, "Yunan" diye iftira atılmasına rağmen verdi..
"İmamoğlu ve CHP kazanırsa; bunlar çocuklarımıza, kadınlarımıza tecavüz edecekler; ülkeyi satacaklar" diye iğrenç iftiralar atmasına rağmen verdi...

İşin garibi bu sicile rağmen TOKKON'u, bu yılda yine aynı organizasyona dahil etiler...
CHP İstanbul Milletvekili Tokatlı Özgür Karabat tüm bunları bildiği halde, kendilerine bu küfürleri edenlerle görüntüler vererek, onları baş tacı ederek adeta diz çöktü...
Avcılar'ın CHP'li Belediye Başkanı Turan Hançerli de bir Tokatlı olarak aynı şekilde davrandı...
CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz hakeza...
İmamoğlu zaten bu TOKKON edebiyatının ve onların oluşturduğu profesyonel fakirliğin en büyük alıcısı...

Tokat'ta Kadim Durmaz yıllardır CHP'nin değil; dolaylı yoldan aslında Ak Parti'nin milletvekilliğini yaptı...
Bizler ortaya çıkardıkça, sizler tepki gösterdikçe; Kadim Durmaz'da, Çağdaş Kurtgöz'de sustu yerel yolsuzluklara da, haksızlıklara da...
Bu öyle böyle bir susma değil...
Öyle ya; "yolsuzluk olsa, adaletsizlik olsa CHP Milletvekili ve il başkanı susar mı?
Susmaları, "yolsuzluk, haksızlık yok" demek anlamına geldiği halde sustular...
Var, diyenleri, belge yayınlasalar dahi; yalanlamak anlamına geldiği halde sustular...
Bu suskunluklarının ne anlama geldiğini yazdığımız halde sustular...
Dolayısıyla da; Tokat'ta Ak Parti'nin temiz olduğunu onaylayan noter gibi çalıştılar; çalışmaya da devam ediyorlar...

Ardı ardına patlayan Niksar skandalı ile ilgili, "gık" diyememeleri ne anlama geliyor sizce?
Bunların bu suskunluğu, Özdilek Özcan'ın dürüstlüğünü, benim de iftiracılığımın CHP eliyle tasdiklenmesi değilse nedir?
O hükümet konağını alanlarla, CHP İl ve Merkez ilçe yönetiminin para ilişkisi var mıdır sizce?

CHP Niksar Belediye Meclis Üyesi ve oğulları, garibanların üzerine seri şekilde şirketler kurarak; sahte fatura ve daha bir çok yöntemle devleti soyduklarına yönelik iddiaları belgeleri, bilgileri yayınladım... 
Ocakları çöllenen, hayatları karartılan mağdur insanları ekrana çıkartıp konuşturdum...
Her şey ortada...
Ama Tokat'taki CHP yönetimi bu şahısları partiden ihraç dahi etmedi...
Çünkü ihraç etse; artık herkes bu olayın üzerine gitmek zorunda kalacaktı...
İhraç yerine, ona istifa etme imkanı yarattılar...
O da istifa etti; ve haberini de, "istifa etmesi halk arasında takdir gördü" şeklinde yaptırdılar...

"Neden ihraç ettirmediler... buna kim neden engel oldu?" soruları dahi korkunç aslında...
Öyle ya; karşı taraf birilerini bazı ilişkilerinden dolayı tehdit etmiş olabilir mi?
Birileri başka birilerini tamam devlet soyuldu da; bunu ben tek başıma yemedim ki diye tehdit etmiş olabilir mi?
Bu sorular dışında başka makul ne geliyor aklınıza...?
"Ak Parti ve Özdilek Özcan zarar görmesin diye" yaptılar şeklindeki başka bir ihtimal daha mı?
Ama inandırıcı tüm cevaplar iğrenç değil mi?

İmamoğlu ve Albayraklar üzerinden Erdoğan ile nasıl flört ediyorsa; Tokat'ta da Kadim Durmaz ve Çağdaş Kurtgöz, kah ticari ortaklıklar; kah suskunluklarla Ak Parti ile flört etmeye devam ediyorlar...
 

Bu yazı 213 defa okunmuştur .