SAYIN BÜLENT ECEVİT'İ RAHMETLE ANIYORUM
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

SAYIN BÜLENT ECEVİT'İ RAHMETLE ANIYORUM

05 Kasım 2021 - 14:16


 
Necdet Topçuoğlu

 
Bu gün Rahmetli Bülent Ecevit’in ölüm yıldönümü. Türk siyasetinin efsane Karaoğlan’ını rahmet ve şükranla anıyorum. Sayın Bülent Ecevit ile ilk defa yüz yüze görüşmemiz 1974 yılında olmuştur. O yıllarda Üniversite öğrencisiydim. Doğduğum ilçe Ulubey’in CHP’li Belediye Başkanı Rahmetli Bilal Kalay beni Ecevit ile görüştür diye istekte bulunmuştu. Bilal Abi efsane bir adamdı. Şişman, heybetli ve kükreyen bir yapısı vardı. O tarihte CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı olan Sayın Zeki Alçın’a durumu anlattım. Bize randevu aldı ve Bilal Abi’ye telefonla haber verdim. Ulubey’den kalkıp geldi. Rüzgarlı Sokakta bulunan Gönç Palas Oteli’ne yerleşti. O tarihte CHP Genel Merkezi de tam otelin karşısındaki tarihi Ulus İşhanı’nda bulunuyordu.
 
Rahmetli Bilal Kalay, Karadeniz kültürünün baskın bir temsilcisiydi. Gelirken fındık, deri peyniri, yumurta ve tereyağından oluşan hediyeler de getirmişti. Ancak bunları Sayın Ecevit’e nasıl vereceğimizi bilemiyorduk. Hediyeleri Özel Kalem Müdürü’nün odasına bıraktık, tam randevu saatinde bizi içeriye aldılar. Sayın Ecevit bizi çok büyük bir nezaketle kabul etti. Ne içersiniz, ne ikram edelim diye sordu. Bilal Abi o kükreyen tavrı ile, beyefendi ben gelirken çoban azığı çam sakızı, yöremizin hediyelerinden getirdim. Bunları kabul ederseniz biz de bir çayınızı içeriz dedi. Sayın Ecevit bu baskın tavır karşısında şaşkına dönmüştü. Neden zahmet ettiniz demekle yetindi.
 
Çaylarımız geldi, Sayın Ecevit önce isteğinizi öğrenelim, sonra sohbete devam ederiz dedi. Bilal Abi, tek isteğimiz sizi görmek, yüz yüze görüşmekti çok şükür oda nasip oldu, daha ne isteriz beyefendi dedi. Sayın Ecevit şaşkınlıkla Bilal Abi’nin o sempatik, doğal, candan tavırlarını izliyordu. Başkan bu arada beni de epeyce övdü. Hiç alışkın olmadığım için çok utanmıştım. Hayatımda çok önemli yeri olan o ziyaretten yüz akıyla ayrılmıştık. Belediye Başkanımız çok memnun oldu. Beni Çankırı Caddesinde bulunan Rumeli İşkembecisine götürdü birlikte çorba içtik. O dönemde Rahmetli Memduh Ekşi ve Ferda Güley, CHP Ordu Milletvekilleriydi. Bu ziyaret için onları hiç bilgilendirmemişti. Bu vesileyle efsane Belediye başkanımız Bilal Kalay’ı rahmetle anıyorum.
 
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra bütün siyasi partiler kapatılmış, Genel Başkanları tutuklanmışlardı. Normal döneme geçildiğinde eski partilerin tekrar faaliyette bulunmalarına izin verilmemişti. Yasakların kaldırılması Sayın Özal Tarafından bir referandum ile gerçekleştirilmişti. Yasaklar kalktıktan sonra bütün liderler siyasete döndükleri halde Sayın Ecevit ısrarlara rağmen bir türlü CHP Genel Başkanlığına dönmüyordu. Ben de Japonya’daki eğitim programından yeni dönmüştüm. Ankara Sanayici Ve İşadamları Derneği (ASİAD) Başkanı kadim dostum Sayın Veli Sarıtoprak’ı ziyaret etmiştim. Son siyasi durumları değerlendirirken Sayın Ecevit’in CHP’nin başına dönmemesi gündeme gelmişti. Etkisi olmayacağını bildiğimiz halde bir de biz ziyaret edelim diye karar vermiştik.
 
Sayın Ecevit’i Oran’daki evinde ziyaret ettik. Rahmetli Rahşan Hanım ile birlikte bizi çok candan karşıladılar. Dilimiz döndüğünce tekrar siyasete dönmesi ve CHP’nin Genel Başkanlığına dönmesini istedik. Derin derin düşündü ve hayır arkadaşlar dedi. Duygusal bir yaklaşımla, hapiste yattığı dönemde CHP üst yönetiminde yer almış partili arkadaşlarının ilgisizliğinden yakındı. Biz bunun aşılabileceğini söyledik. Esas sıkıntısının CHP’nin toplumu kendi siyasi yaklaşımları doğrultusunda dönüştüremediğini, tam aksine sosyolojik tabanın farklı siyasi alanlara kaydığını, buna göre yeni bir partiye ihtiyaç olduğunu söyledi. Bu vesileyle ilk defa pati kurmayı düşündüğünü öğrenmiş olduk.
 
Kurulacak partinin muhafazakar sol, Atatürk milliyetçiliği çerçevesinde tabandan tavana yapılanması gerektiğini anlattı. Hatta ambleminin kendisiyle bütünleşen ak güvercin olması konusundaki fikrimizi sordu. Biz de çok isabetli olacağını ifade ettik. Benden partinin tarım programına girmesi gereken hususlarda katkı sağlamamı rica etti. Memnuniyetle kabul ettim ve hazırladığım raporu daha sonra takdim ettim. Ayrıca bizden faydalı olabileceğini düşündüğümüz isimler istedi. Bizde hazırladığımız listeyi daha sonra kendisine ulaştırdık. Yıllar sonra o isimlerden bazıları Milletvekili ve Bakan bile oldular. Uzun süren çalışmalardan sonra Sayın Ecevit Demokratik Sol Parti’nin kuruluş dilekçesini 400 klasör evrak eşliğinde İçişleri Bakanlığına vermiş oldu.
 
1994 yılında ASİAD Başkanı Sayın Veli Sarıtoprak benden Özelleştirme ve Gümrük Birliği konusunda üyelerine bir sunum yapmamı istemişti. Sunumu yaptık ve Ankara’lı iş adamları tarafından çok beğenilmişti. Sayın Sarıtoprak aynı sunumun daha da geliştirilerek Büyük Ankara Otelinde, Siyasi Partilerin de katılacağı ortamda tekrarlanmasını istedi. Hazırlıklar yapıldı ve sunumu geniş katılımlı bir heyete sunma imkanı bulduk. Sunumu izleyen Sayın Ecevit o toplantının hemen ardından Sayın Veli Sarıtoprak’a benimle görüşmek istediğini iletmişti. Veli Bey ile birlikte Sayın Ecevit’i DSP Genel Merkezindeki makamında ziyaret ettik. Götürdüğümüz tarım raporunu kendisine takdim ettik. O yıllarda GAP projesini denetlediğim için bana birçok soru yöneltti. Hepsinden tatminkar cevaplar aldığı için çok memnun olmuştu. Bizimle siyaset yapmayı düşünürmüsün diye sordu. Efendim ben kariyerimi teknokrat ve bürokrat olarak sürdürmek istiyorum dedim. Saygı duyarım diye yanıtladı. Bizden teşkilatlanma konusunda destek istedi. Yardımcı olacağımızı söyleyerek vedalaştık.
 
Sayın Ecevit’e verdiğimiz söz gereği DSP Ordu İl Teşkilatını yeniden yapılandırmak amacıyla bacanağım Makine Mühendisi Siyami Akçay’ı Ordu İl Başkanlığına ataması için kendisine önerdim. Hiç tereddüt etmeden kabul etti. Rahmetli bacanağım büyük bir özveri ile çökmüş olan teşkilatı yeniden ayağa kaldırdı. Daha sonra Genel Merkeze haber vermeden Sayın Ertuğrul Günay ile Almanya’ya gittiği için Rahşan Hanım savunmasını istedi. Buna çok sinirlenen bacanağım fevri bir davranışla İl Başkanlığından istifa etti. Çok geçmeden erken seçim kararı alındı. Genel Başkan Yardımcısı Sayın Önder Bülbüloğlu beni arayarak istifa edip aday olmamı istediklerini bildirdi. Ben aday olmayı düşünmüyorum ama Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulundan üstadım Sayın Mahmut Erdir’i Eskişehir için öneriyorum dedim. Bir süre sonra aradılar Sayın Mahmut Erdir’i Sayın Ecevit ile tanıştırmamı istediler. Üstadım ile gittik, Rahmetli Ecevit çok memnun oldu. Sonuçta Sayın Mahmut Erdir geniş çevresi ve başka referanslarını da devreye koyarak Eskişehir Milletvekili oldu. Ordu’dan Sayın İhsan Çabuk bir gece telefonla arayarak, aday değilsen ben aday olmayı düşünüyorum dedi. Ben de kendisine başarılar diledim. O da o dönem seçilmişti.
 
Rahmetli Turgut Özal biraz aceleci bir politikacıydı. GAP Projesini denetlediğim yıllarda kendisi Atatürk Barajın ziyaret etmişti. Bölge Müdüründen bilgi alırken işin çok yavaş yürüdüğünü, tarih vererek barajın o tarihe yetiştirilmesini istemişti. Baraj kil çekirdekli kaya dolgu barajı olduğu için kilin sulanıp, sıkıştırılması ve bir süre beklemesi gerekiyordu. Bu usullere uyulmadan baraj bitirilmiş ve su tutmaya başlanmıştı. Baraj gövdesi arkasında su yükseldikçe kil su ile temas etmiş ve baraj gövdesinde 10 metre çökme meydana gelmişti. Bu durum panik yaratmış ve gövdeye 350 Milyon metreküp çimento şerbeti enjekte edilmişti. Denetimler sırasında 17. Bölge Müdürü çökme tahribatının giderilmesi için 10 Milyon Dolar kaynağa ihtiyaçlarının olduğunu, ancak bu konuda Başbakan Ecevit’e bir türlü ulaşamadıklarını söylemişti. Ankara’ya döndüğümde Bölge Müdürü’nün verdiği raporla Sayın Ecevit’ten randevu alıp, Başbakanlıkta ziyaret ettim. Durumu aktarınca Sayın Hikmet Uluğbay’ı çağırıp bir de ona anlatmamı istedi. Durumun önemini kavradılar ve 10 Milyon Dolar konusu Hükumet içinde üstten aşağı usulüne göre çözüldü. Halbuki talebin aşağıdan yukarı usulüne göre gelmesi gerekiyordu. Sonuç itibarıyla barajdaki tahribat giderilmiş oldu.
 
56. Ecevit Hükumetinde Eskişehir Milletvekili Sayın Mahmut Erdir Tarım ve Köy İşleri Bakanı olarak görev almıştı. Ben Adana’da TİGEM Çukurova İşletmesinde denetimdeyken Ankara’dan telefon geldi ve Müsteşar Yardımcısı olduğumu öğrendim. Görev sürem içinde Müsteşar Vekiliyken Sayın Bakanın müsaadesiyle bir çok defa Başbakan Ecevit ile görüşme imkanım olmuştu. Bence en önemlisi, buğdayda süne kımıl mücadelesi için eski para ile 7 Trilyon Liraya acilen ihtiyaç vardı. Sayın Hüsamettin Özkan ile gidip durumu Sayın Ecevit’e izah etmiştim. Akşam saatlerinde paranın hazır olduğunu Sayın Bakan’a bildirmişlerdi. Devletin kurumları güçlüydü ve işliyordu.
 
Sayın Ecevit ile Müsteşarlık görevinden kendi isteğimle ayrılıp, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna dönerken veda amacıyla görüşmüştüm. Görüşme sırasında başbakan yardımcıları Sayın Mehmet Keçeciler ve Sayın Hüsamettin Özkan da vardı. Bana sen Kurula dönme, ya Başbakanlıkta Müsteşar Yardımcılığı ya da Çevre Bakanlığında Müsteşarlık görevi verelim dediler. Efendim ben çıraklığını yapmadığım bir işin ustalığını yapmak istemem. Orada bu işin çıraklığını yapmış görev bekleyen arkadaşlarımız vardır, onların önüne geçmeyi vicdani bulmam dedim. Sayın Mehmet Keçeciler, o zaman seni Kurula Hükumet Kararnamesi ile Üye olarak döndürelim diye teklif etti. Bir üyelik kadrosu boştu ve içeriden seçimle geleceklerin hakkıydı. Ben kabul edersem dışarıdan atanacağım için, haksız ve kanunsuz bir işlem olacaktı. İzah ettim anlayışla karşıladılar.
 
Veda ederken Sayın Ecevit, hizmetleriniz ve katkılarınız için çok teşekkür ediyorum. Ayrıca bu gün Sayın Başbakan Yardımcılarının tekliflerine sunmuş olduğunuz yasal ve ahlaki gerekçeler bizim bundan sonraki yapacağımız atamalarda nasıl davranmamız gerektiğini bize hatırlatmıştır dedi. Çok derin bir muhabbetle ayrılmış olduk. O tarihte Tarım ve Köy işleri Bakanı olan Prof. Dr. Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp ile vedalaştıktan sonra bakanlıktan ayrıldım. Aşağı indiğimde bürokratlar uğurlama için sıraya girmişler, şoför kapıyı açmış bekliyordu. Bütün üst düzey bürokratlarla kucaklaşıp vedalaştık. Çok duygusal anlardı. Şoförü de kucaklayıp emekleri için teşekkür ettim. Artık Müsteşar değilim bu arabaya binemem dedim. Bütün ısrarlara rağmen binmedim. Kendi arabamızla bırakalım dediler teşekkür ettim.
 
Yürüyerek Başbakanlık Yüksek denetleme Kuruluna gittim. Giderken omuzlarımdan çok ağır bir yükün kalktığını hissettim. Tarifsiz garip bir mutluluk içindeydim. Üçlü Kararname ile geldiğim görevimden kendi isteğimle ayrılmıştım. Hiçbir zaman ayrıldığım görevle ilgili devletimi mahkemeye vermeyi düşünmedim. Birlikte çalıştığım Sayın Bakanlar muhtemelen bu yazıyı okuyacaklardır. Kendilerine en içten saygılarımı sunuyorum. Türk siyasetinin efsane Karaoğlan’ı, Sayın Bülent Ecevit’i vefatının yıldönümü vesilesiyle tekrar rahmet ve şükranla anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum.
 

 
 

Bu yazı 628 defa okunmuştur .