BİZ OLMAK, BİZ OLAMAMAK VE BİZ OLMAKTAN KOPMAK!
Reklam
Süleyman GÜNER

Süleyman GÜNER

[email protected]
  • Instagram
  • LinkedIn

BİZ OLMAK, BİZ OLAMAMAK VE BİZ OLMAKTAN KOPMAK!

07 Eylül 2023 - 19:12

BİZ OLMAK, BİZ OLAMAMAK VE BİZ OLMAKTAN KOPMAK!
 
 
İşi biliyor dediğin işi bilmiyor, ahlaksızlık yapıyor!
Ahirette meşhur olmak istemez misin?
 
O zaman bu dünyadaki işini tam ve mükemmel yap,
en iyi ve en güzel şekilde yap, Allah’ın emrine göre yap,
helâlinden yap...
 
 
Osmanlı da Vâkıfa ait kamu malı taştan yapılır, insan barınakları ağaçtan yapılırdı. Ev fanidir, içindeki de fanidir. Bu, taşı kullanabilen bir medeniyetin dünyaya ve insana bakışının net bir şekilde göstermektedir.
 
Ah nefis! İnsanda nefis vardır; insan nefsine sahip olursa başka, nefsinin emrinde olursa bambaşka davranır. İnsan nefsine tabi olursa ona her şey mubahtır, o işini bilir mantığından hareketle her şeyi yapar. Nefsine sahip olursa insan her şeyi yapamaz; bazı şeyleri yapmak ona haramdır ve bazı şeyleri yapmak ona helâldir. Çünkü özüne sadık mümin bir insan ahlaklıdır. Nefsi olan ve nefsini ilâh gören her insan, her yerde her zaman her şartta aynı davranışı gösterir; nefsine sahip olan insan da öyle yapar. Her şartta sen güzelce, edebince, usulünce sözünü söylersin; arif olan ders alır, cahil olan da tavır alır. O kadar.
 
Helâl ve haram, insan hayatındaki iki temel kavramdır. İnsan hayatının tüm detayında bu iki kavramı görürsünüz. Yaptığının bir şey ya helâl bir davranıştır yahut haramdır. Yaptığınız iyi ve güzel bir iş ya farz ya vacip ya sünnet ya müstehap yahut mubahtır. Ve yaptığınız kötü ve çirkin bir iş ya haram ya mekruh yahut müfsittir. İnsana dair iyi ve kötü davranışlar ancak bu iki kavram ve alt kavramlarla ifade edilebilir.  
 
Kendin ol, özün gibi ol, özgür ve özgün ol! Batı gak diyorsa biz guk diyorsak kendimiz değiliz. Kendini kurtaramayan seni nasıl kurtaracak? Ölçüyü bilmen gerekir. Doğru ile yanlışı, helal ile haramı bilmen gerekir. Biri bir şey diyorsa doğru ve helal olanını alacaksın, yanlış ve haram olanından uzak duracaksın. Batı sadece batıdır, daha fazlası değildir, doğu da öyle. Sen kendin, özgün, özgür ve orijinal olacaksın. Bazı insanları öyle yüceltiyoruz ki sadece bir şehadet getirmemiş diyoruz. Kelime-i Şahadet bu kadar basit mi, ucuz mu? Elmas arıyorsa oraya bura değil, elmas olan yere bakacaksın; bataklığa değil. Batı bir şey bulduğunda, biz bunu bin yıl önce bulmuştuk özürlülüğünden ve ezilmişliğinden de millet olarak kurtulmamız gerekir. Bu bir sorumluluktan kaçma, üretmeme hastalığıdır.
 
Her şeyin başına ‘İslam’ kelimesini bir sıfat koyarak sunmak, bu kelimeyi yüceltmiyor, aksine yüceliğini azaltıyor. Hakikat olan her şey zaten imanîdir, İslâmîdir ve helâldir. Her şeyin başına İslam sıfatını getirmek bir ezilmişliğin sonucudur. İçki içmeyen birine, test amacıyla ‘şarap alır mıydınız’ denilen zamanlarda, içmeyen bazıları midem rahatsız mazeretini gösteriyordu. Oysa içki haramdır, içmiyorum diyebilmek şuurlu bir imanın ve kendine güvenin göstergesi olurdu. Kendin olmak tam da budur. Allah’a doğru inanmaktır, O’na güvenmektir ve yalnız O’na yaslanmaktır.
 
Bilmeyende ölçü yoktur, o her şeyi biliyor, sonsuz iddia sahibidir. Bilen bazı şeyleri biliyor. Burada sıkıntı çeken bilenlerdir, mahcup olur, çekinir, ar eder. Batı dünyasında, günlük hayatın içinde tahsilli bir adamı, tahsilsiz bir adamdan rahatlıkla ayırt edebilirsiniz, aralarında günlük rutinlerinde bariz farklar vardır; konuşmasının içeriği ve üslubu, olaylara bakışları çok farklıdır. Bizde tahsilli ile tahsilsiz arasında bir fark görebiliyor musun?  Edep, ahlak, terbiye kıymetli kavramladır.
 
Biz olmak, biz olamamak ve biz olmaktan kopmak! Bu topraklar kopuş noktasında özel olarak çalışılmış yerlerdir. Her toplumda nesiller arasında bir fark vardır. Ancak bizde son yüz elli, iki yüz yıllık dönemde farktan ziyade bir yıkım vardır. Asırlık bir yıkım var ve sürekli yıkıyoruz, sürekli yıkılıyoruz. Gelenek kavramı klişeleşti ve her klişeleşen kavram gibi gelenek kavramının da içi boşaldı yahut boşaltıldı; ya kutsallaştırıldı ya değersizleştirildi. Bu durum bugün ve geleceğimiz için ciddi bir tehlikedir.
 
Geçmişte medeniyet kavramı bir tehlikeydi. Çünkü medeniyet denince akla sadece batı medeniyeti geliyordu. Bize dair, bu topraklardan ve inanç köklerinden doğan doğu medeniyeti yok sayılıyordu. Bundan dolayı insanlar İslâm sıfatı getirilerek kültür, medeniyet, gelenek ve diğer kavramlar ifade ediliyordu. Bizdeki yıkım öyle büyük olmuş ki ve araya öyle çerçöp dolmuş ki toplumun tüm insani ilişkileri çökmüş, asıl ile bağı kopmuş, tarihe küsmüş, vahye sırtını dönmüş ve bir ucube durum zuhur etmiştir. İnsanın, Allah ile kâinat ile kendisi ile bağı bu süreçte ciddi yaralar almıştır. Gelenek, iman ölçüsüne göre anlam ve değer kazanır; iman ölçülerine uyanlar bize aittir, diğerleri dışarda kalır. Bu anlamda ‘ticaretin dini olmaz’ sözü, inanç ölçülerine aykırıdır.
 
Tercih ehli olmayanlar, tercih edileni yaparlar. Mümin mönü isteyen adamdır, en hayırlı olanı seçendir; önüne konulanı almaz, Allah ve Resulünün tercihine uygun olanı alır. Usul ilmi okuyun. Her disiplinin bir usul ilmi vardır. Her ilmin usul ilmini okuyun ve ondan sonra o ilmi okuyun ve o alanda derinleşir, söz ve kalem sahibi olun.
 
Biz bu dünyanın yerlisiyiz, dünya topraklarında yaşıyoruz; biz her yerin yerlisiyiz.  Ahlak, her şeyin ön kriteridir; ilmin ahlakı ilimden önce gelir. Hiçbir bilim, bilim adamının ahlakını kıstas olarak ele almaz. Fakat hadis ilmi farklıdır. Hadis ve sünnet ilminin temeli ravilerin (hadis nakledenlerin) ahlakıdır. Ömründe bir defa yalan söyleyenin naklettiği hadis alınmaz. 
 
Doğruyu size öğreten yoksa doğruyu siz öğreneceksiniz. Öğrenmenin sorumluluğu size aittir, başkasına devredilemez. Bize tarihimizi, dinimizi, geleneğimizi vs. öğretmediler, o zaman kendin öğreneceksin. Eksiğini fark etmişsin, başkasından beklemeyeceksin ve kendin öğreneceksin. Bilmenin sorumluluğu sana aittir, dert senindir çünkü. Herkes gelip geçiyor ve kalıcı olanlar Allah ve Resulünün emrinde olanlar ve faydalı iş üretenlerdir. İşi biliyor dediğin işi bilmiyor, ahlaksızlık yapıyor! Ahirette meşhur olmak istemez misin? O zaman bu dünyadaki işini tam ve mükemmel yap, en iyi ve en güzel şekilde yap, Allah’ın emrine göre yap, helâlinden yap...
 
Bilgiyi belli şeylere hasrediyoruz!  Bir kitap okumak, bir adamı takip etmek gibi; bir kanalı seyretmek, bir takımı tutmak vs. Bunlar sınırlı şeylerdir. İnsan, okuduklarından, konuştuklarından, yazdıklarından çok daha büyüktür. İnsan engin ve büyük varlıktır. Beden, benin gölgesidir. İnsanın ruhu, düşünceleri ve duyguları bütün âleme yayılır. İnsan kalıbının adamı değildir, kalıbından çok daha büyüktür. İnsan kâinatı asğar, kâinat insanı ekberdir. İnsan cüssesi küçüktür fakat kâinat içine sığdırılmıştır.
 
Ölümlünün kulu havalı oluyorsa, ölümsüz olanın kulu pazarda nasıl olmalıdır! Mümin yaratanın şanına yakışır nezakette, zarafette, heybette, letafette olmalıdır. İstediğini ancak Allah verir fakat gerçekten öğrenmek istiyorsa!    
 
Ben olmak, sen olmak, hep birlikte BİZ olmak! Yahut biz olamamak, biz olmaktan kopmak!
 
07.09.2023
 

Bu yazı 433 defa okunmuştur .