KENDİNİ ALDATANLARDAN MISINIZ?
Reklam
Süleyman GÜNER

Süleyman GÜNER

[email protected]
  • Instagram
  • LinkedIn

KENDİNİ ALDATANLARDAN MISINIZ?

12 Şubat 2024 - 20:02

KENDİNİ ALDATANLARDAN MISINIZ?
 
 
Bir arabayı almak için gösterdiğimiz azami titizliği,
bir adama güvenmeden, onu sevmeden,
onu takip etmeden önce yapıyor muyuz,
yapmıyor muyuz?
 
Hakikatin büyük resmini araştırıyor muyuz,
araştırmıyor muyuz?
 
Meselenin aslı budur.
 
 
İnsanları, zaaflarını kullanarak esir edebilirsiniz. İnsan insanın imtihanıdır; mihnetidir, rahmetidir. Nerede bir güzellik varsa, para pul, mal mülk, mevki makam, şan unvan varsa orada gizli ya da açık bir daha güçlü olma çekişmesi hep vardır.
 
Aslında kahraman insan fazla yoktur; iktidar odaklarınca kahramanlaştırılan insan çoktur. Gücün olduğun yerde ikili bir mücadele daima vardır; gücü eline almak isteyenlerle elinde tutmak isteyenler arasındaki bu çetin ve çetrefilli mücadele dün vardı, renk, şekil, yön, yol değiştirerek bugün yoluna devam ediyor, nihai hedefine doğru yürüyor.
 
Güç ve iktidar, sağlam bir ahlak ve hukuk ile kontrol edilmezse zıvanadan çıkar; vicdanın üzerine bir kara bulut gibi çöker; dünyayı yakar, kavurur ve kül eder. Nefsinin esiri; hızın, hazın ve zevkin mahkûmu olan insanlar, gücü elinde tutmak yahut gücü eline almak için her şeyi yaparlar. Böyle insanların sağdan soldan, aşağıdan yukarıdan, dinli dinsiz, o dinden, bu mezhepten, o ırktan, şu ülkeden olmasının da bir önemi yoktur. Onların sağlam bir ahlakı, güçlü bir değer sistemi ve hukukun üstünlüğüne olan inancı zayıfsa, onlar için her şey, her yol mubahtır. Ve onları üstün yapacak çok yönlü güce ve iktidara sahip olma uğruna her şeyi yaparlar, yapıyorlar.
 
Önümüze gelen veya getirilen her şeye, en detayına kadar bakmak, arka planını görmek ve ‘hakikatli bir değer sistemiyle’ de değerlendirmek zorundayız. Yoksa birine yama olmak, birilerine maşa olmak ve varsa zaaflarımızın esiri olmaktan kurtulmak hiç kolay olmuyor.
 
Davulun sesinin uzaktan çok hoş geldiği zamanlardayız. Her örnek gösterilenin iyi bir örnek olmadığı; iyi bilim adamı olarak gösterilenin doğru bilim adamı olmadığı,  iyi din adamı olarak gösterilenin doğru din adamı olmadığı, iyi sanatçı olarak gösterilenin doğru sanat adamı olmadığı, iyi eser olarak gösterilenin doğru eser olmadığı zamanlardan geçiyoruz. Böyle zamanda, her mekânda ve her şartta genel geçer sağlam kıstaslarla donanmalıyız.
 
Önümüze konulan şeyi, hakiki değer ölçülerine göre imbikten geçirircesine titizlikle değerlendirmeliyiz. Çünkü bugün yaşadığımız dünya ve coğrafya bize bunu emrediyor. Kendi kendimizi aldatma ahmaklığından hemen kurtulmalıyız. Benim dinimden, ekolümden, mezhebimden, meşrebimden olan sanatçılar, siyasetçiler, tüccarlar, bilim adamları, din adamları aldatmaz mantığından derhal uzaklaşmalıyız.  Kimden olursa olsun, nereden olursa olsun, hangi yaştan olursa olsun, insanların nasıl beslendiği, kendini nasıl yetiştirdiği önemlidir; ruhunu, zihnini, kalbini ve bedenini nasıl beslediği, nasıl bakıp büyüttüğü, kime, neye ve nasıl teslim ettiği önemlidir. Şeklen bize benzeyenlerin; ruhen, zihnen ve kalben bize hiç benzemediği; at izinin it izine karıştığı bir dönemdeyiz.
 
İnsanlar; güç ve kuvvet, şan ve şöhret, makam ve unvan sahibi olunca tertemiz olmuyor, tertemiz kalmıyor. Tertemiz olmak, büyük resmi çizen hakikat bilgisine, tertemiz bir ahlaka ve sapasağlam bir değerler sistemine sahip olmakla ancak mümkündür. Kendi kendimizi aldatma ahmaklığından ancak böyle kurtuluruz. Bir arabayı almak için gösterdiğimiz azami titizliği, bir adama güvenmeden, onu sevmeden, onu takip etmeden önce yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz? Hakikatin büyük resmini araştırıyor muyuz, araştırmıyor muyuz? Meselenin aslı budur. İşin dedikodusunu yapmaktan vaz geçmeliyiz. İşin dedikodusunu yapanlar magazin malzemesi olmaya mahkûmdurlar.
 
İhtiras ve güç sahibi olanlar, ahlaki değerleri zayıfsa her şeyi yapabilirler. Fakat biz onların bu tavırları karşısında ne yapıyoruz; nerede duruyoruz, o yerde niçin duruyoruz ve o yerde nasıl duruyoruz? Aslında bütün mesele budur.
 
Her şey bir nefis meselesidir, bir nefis muhasebesi meselesidir. Nefsine sahip çıkar ve bir istikamet üzere, ‘sırat-ı müştakıyım’ ölçüsüyle kontrol edersen fazla tedirgin olmaya gerek yoktur; fakat edemezsen sıkıntı düşündüğünden daha çoktur, hayal ettiğinden daha büyüktür.
 
İşi en baştan sağlam tutmak gerekiyor. İşin en başı kendini ve rabbini bilmekle başlıyor. Rabbinin ve kalbinin sesi ile nefsinin sesini ayırt edebildiğin an, rabbini de kendini de nefsini de tanıyabiliyorsun demektir. Rabbini de kalbini de nefsini de bilen dosdoğru bir yol üzere gidiyor demektir. Hedefine ise muhakkak ulaşır.
 
Nefis muhasebesi konusunda en çok kaybedenler, kaybetmekten en çok korkanlardır. Yüreğinden korkuyu çıkar at. Kalbini Allah’ın zikriyle teskin et, sev ve sevmeye devam et. Hakikati görmek istemeyene ne kadar ışık verirsen ver, ne kadar ışık olursan ol; görmez, göremez. Güzeli gören gözlerin maharetidir çünkü. Hakikatli bakınca gözlerin yeşerir, büyür içindeki umut; boylanır hakikatli filizler, yükselir gökyüzüne doğru.   
 
12.02.2024


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları sadece YAZAR’a aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.

Bu yazı 440 defa okunmuştur .