TÜRKİYE DE ANAYASA VE REJİM KRİZİ VAR
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

TÜRKİYE DE ANAYASA VE REJİM KRİZİ VAR

16 Aralık 2021 - 00:05


Necdet Topçuoğlu

Devletin işleyişini bilen bir yurttaş olarak tespitlerimi herkesin anlayabileceği dilden anlatmak, benim kariyerimdeki bir bürokratın görevidir. Devleti bir insan vücuduna benzeterek konuyu anlatmaya çalışalım. Devlet canlı bir birliktir. Kendine has beyni, vücudu, organları bulunmaktadır. Hatta özel bir ruha sahiptir. İnsan ve devlet birçok bakımdan birbirine benzemektedir. Nasıl ki insana ait hücreler insan vücudunu oluşturuyorlarsa, vatandaşlar da kendileri dışında yeni bir varlık olan devleti oluşturmaktadırlar. Benzer şekilde insan organları beyne itaat ederken, devletin organları da devlet otoritesine itaat etmektedirler. İnsanı meydana getiren hücreler arasındaki bağ tamamen biyolojik bir bağdır. Devleti oluşturan insanlar arasındaki bağ ise psikolojiktir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Aziz Atatürk, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur demiştir. Sağlıklı çalışan insan beyni dengeli ve uyumlu bir şekilde vücudun organlarını yönetmektedir. Devlet vücudunda baş icra organı, Başın içindeki beyin ülkenin Anayasası, vücudun organları da devletin kurum ve kuruluşlarıdır. Devletin Anayasaya göre yönetilmesi de rejimi ifade etmektedir. Son günlerde yaşanmakta olan olayları tanımlarken, Devlet krizi var diyen siyasi liderlere katılmak mümkün değildir. Devlet yerinde durmaktadır. Devletin yönetilmesinde sorun yaşanmaktadır. İcra organı Anayasaya uygun olarak Devleti yönetmiyorsa ortada bir Anayasa ve rejim krizi var demektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir Parlamento Devletidir. Parlamento, 30 kongre yapıldıktan sonra Kurucu Parlamento kimliğine kavuşmuştur. Bu sistemde Devleti Anayasaya göre yöneten baş, Parlamentodur. Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemine geçilmekle bu başın yerine Cumhurbaşkanı konulmuştur. Parlamento rejiminin yerini, Başkanlık rejimi almıştır. Devlet vücuduna adeta bir baş nakli yapılmıştır. Doku uyuşmazlığı nedeniyle bünye, yeni başı kabul etmemektedir. Devletin işleyişindeki sıkıntılar buradan kaynaklanmaktadır. Parlamenter sisteme göre kurulmuş olan Devlet kurumları sağlıklı çalışabilmek için Anayasal emirler beklemektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemine uyum sağlamayan Devlet kurumları adeta budanarak devre dışı bırakılmıştır. Devletin işleyişinde Kanun hakimiyetinin yerini, Kararnameler almıştır. Millete dayalı Devlet anlayışından, ümmete dayalı devlet anlayışına geçilmeye çalışılmaktadır. Bu durum tam anlamıyla Anayasa ve rejim krizidir.
İki partiden oluşan Cumhur İttifakının büyük ortağı, bir davasının olduğunu iddia etmektedir. Bu davanın ne olduğunu açık bir şekilde halka anlatmamıştır. Davasını gerçekleştirmek için gizli ajandası bulunmaktadır. Adım adım o hedefe doğru ilerlemektedir. Cumhur İttifakının küçük ortağı, kamuoyuna açıkladığı davasını terk ederek, büyük otağın davasını desteklemeyi tercih etmiştir. İrade-i Milliye’nin yerini, İrade-i Külliye almıştır. Bütün işler Kararnamelerle halledilmeye çalışılmaktadır. Yeni sistemde bir kabineden söz edilmektedir. Ancak Kabine üyeleri Bakan değil, Başkanın atamış olduğu Sekreterlerdir. Halen yanlış bir şekilde Bakan olarak ifade edilmektedirler. Bu muhteremler Bakan iseler, Bakanlar Kurulu ve Başbakan nerede diye sormak gerekir. Bu nedenle yeni sistemi açıkça tanımlamak mümkün değildir.
Bu noktada Türk Siyasi Muhalefetine düşen görev, tekrar Parlamenter Sisteme dönüşü geçekleştirmektir. Devlet vücudunun devre dışı bırakılan başını, yeniden yerine koymaktır. Ancak bu şekilde Devletin yönetilmesinde meydana gelen ‘’Anayasa ve rejim krizi’’ önlenmiş olacaktır. Vücut, kuruluştaki doğal başını aramaktadır. Değiştirilen yeni baş bünyeye uyum sağlamamıştır. Anayasamız siyasi partileri demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak tanımlamaktadır. Söz konusu tanım Parlamenter Sisteme dönmekle anlamını bulacaktır. Bu sistemde ne siyasi partilerin, ne de Parlamentonun bir önemi kalmamıştır. Erken veya zamanında yapılacak seçimleri, seçim olarak görmemek gerekmektedir. Bu dönemin, Devletin yok edilen rejimini ve uygulanmayan Anayasasını yerine koyma mücadelesi olarak görmek zorunludur.
Bu nedenle bütün siyasi partiler, devletin işleyişi anlamına gelen rejimi yerine koymak, Anayasayı uygulanır hale getirmek için parti çıkarlarını bir yana bırakarak, tek parti gibi hareket etmek zorundadırlar. Bu mücadele kolay değildir. Karşılarında Devlet gücünü eline geçirmiş bir İttifak bulunmaktadır. Birleşik Muhalefetin halkın gücünü arkasına alması önemlidir. En az rakipleri kadar kararlı ve militan olma mecburiyetleri vardır. Türkiye’nin bu kadar önemli sorunları varken, muhalefet partilerinin Cumhurbaşkanı adaylığı üzerinde enerjilerini tüketmeleri çok büyük bir hatadır. Mitingler önemlidir, ancak planlı ve senaryolu mitingler yapılmalıdır. Yapılanların biraz amatör kaldığını düşünüyorum.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem söylemi çok anlamlı değildir. Milli iradeye dayalı bir sistem zaten güçlü bir sistemdir. Yeni anayasa, üzerinde durulacak acil bir konu olarak görülmemelidir. Mevcut Anayasa uygulanmıyorken yeni Anayasa arayışı içinde olmak gereksizdir. Çağdaş bir Anayasa yapılmak isteniyorsa çift Meclisli 1960 Anayasası, ideal bir Anayasadır. Seçimlerde sadece Cumhurbaşkanlığının kazanılması yeterli değildir. Meclis de de nitelikli çoğunluğun kazanılması zorunludur. Bunun için bir oyun bile ziyan edilmemesi önemli görülmektedir. Altı siyasi partinin Genel Başkanları kullanacakları kontenjanlar konusunda anlaştıktan sonra, kalan milletvekilliklerini ittifakın adayları olarak tespit etmelidirler. Bu konuda anlaşmadıkları takdirde Meclis de nitelikli çoğunluğun sağlanması mümkün değildir.

Bu yazı 499 defa okunmuştur .