DİN SOSYOLOJİSİ
Reklam
Şinasi KARA

Şinasi KARA

Ekonomi,Tarih ve Gündeme dair

DİN SOSYOLOJİSİ

15 Ocak 2022 - 00:22



Yazılı tarihin derinliklerinden beri, insanların, farklı dinlere inandığı görülür. Birbirlerini red etseler de dinlerin ortak tarafları vardır. Bunları anlamak için çok okumaya da gerek yoktur. Biraz aklı olan ve sorgulayan insan bunları keşfedebilir.

1. Öleceğini bilen tek canlı insandır. Ölüm korkusunu yenmek, insanı, din arayışına sokuyor. Dine karşı talep oluşuyor. Nerede bir talep varsa, kendi arzını yaratacaktır. 

2. İnsan dinini içinde yaşadığı toplumdan öğreniyor. En etkin kültürel aktarım, aileden geliyor. Yedi yaşına kadar çocuk, hangi ailede yetişir ise onun dini inancını benimsiyor. Ölene kadar da etkisinden kurtulamıyor. 

3. Din, insanların ölüm korkusunu yenmek amacıyla oluşan bir olgudur. İnsanlar  bu amaca yönelik ortak hareket edince,  din sosyolojinin konusuna giriyor. Din kuralları;  ahlakı, örf ve adetleri,  gelenekleri ve hukuk kurallarını etkiliyor. Geri toplumlarda bu etki, tayin edici seviyeye kadar ulaşabiliyor.

4. İnanmak bireyseldir. Birey dinsiz olabilir. Toplum ise dinsiz olamıyor. Böylece din sosyolojisi  ortaya çıkıyor. İnsan, içinde yaşadığı toplumun inanç sisteminin etkisini kıramıyor.  Farklı dinlerden oluşan siyasal toplumlarda yaşayan liderler, dinlerde bazı ortak noktaların varlığını gördüler. Tipik örneği Mahatma Gandidir. Hindistanın ünlü Lideri Mahatma Gandi Budisttir. Ancak Müslüman Hintlilere ''İnandığımız Tanrı aynıdır'' diyordu.

5. Sadece inanılan tanrı değil, sosyolojik değer yargıları açısından tüm dinlerin  ortak tarafları vardır. Bunlar, TAPINILAN, TAPINAK, KUTSAL MEKAN, KUTSAL ZAMAN, KUTSAL KİŞİ,  RİTÜELLER ve MUCİZELER dir.  Farklı zaman ve mekanda, farklı şekilde uygulanıyor olsa bile,  sosyolojik açıdan, yapılan işlem aynıdır.

6. Din sadece sosyolojiyi ilgilendirmiyor. Psikoloji ve sosyal psikoloji bilim dallarını da yakından ilgilendiriyor. Bireyin, ölüm korkusunu din yoluyla yenmesi psikolojik rahatlama sağlar. Aynı yönde hareket eden insanların bulunduğu toplumda ise sosyo-psikolojik değer yargıları oluşur. Sosyo-psikolojik nedenler, dinin siyasallaşmasına olanak tanır. En tehlikelisi de budur. Din siyasallaştığı taktirde, toplumun statükoya hapsedilmesi önlenemez. Bu durum, günümüz Afganistanında yaşanıyor.

7. Din,  din adamlarından oluşan asalak bir  sosyal sınıf yaratır. Tarihte örnekleri çoktur. Antik Mısırda, toplumun yarısı rahip, diğer yarısı rahipleri besleyen marabalara dönüştü. Rahiplerin sayısı kritik noktayı aştığı için, tarımsal üretimde çalışan sayısı, yeterli besini sağlayacak üretimi yapamadı. Ve Piramitleri yapan o müthiş medeniyet çöktü. Roma'nın çökmesinin gerisinde  de Roma Katolik Kilisesi vardır. Türklerin kurduğu tüm imparatorlukların çökme sürecinin gerisinde de din adamları vardır.

8. Din ile bilim bağdaşmaz.  Dinlerde bazı sosyolojik doğruların olması, onun bilim ile  bağdaştığı anlamına gelmez. Bilim ilerledikçe, din geriler. Bunu fark eden din adamları ''sorgulamayı yasaklayan kurallar'' oluşturur. Papa, Galile'nin güneş merkezli evren fikrinde ısrar etmemesini istiyor ve onu engizisyon mahkemesine vermekle tehdit ediyordu. Zira, Papanın dünya merkezli evren  anlayışı, güneş merkezli evren anlayışıyla bağdaşmıyordu. Benzer sorunu günümüzde Türkiye yaşıyor. Nas diyerek faizi düşüren siyasi otorite, ekonomiyi uçurumun kenarına getirdi. Sokaktaki adam ''Tanrı faizin bir işe yaradığını bilmiyor olamaz'' diye sorguluyor.  

SONUÇ; 

Sorgulama başladığı andan itibaren din kuralları işlevini sürdüremez.  Tipik örneğini Hollandalılar yaşadı. 1500 lü yıllarda, mezhep yüzünden Hollandalı Hristiyanlar, Amerikaya göç etmişler ve New-York şehrini kurmuşlar. Bu gün Hollanda Halkı ''Bir işe yarasın'' diye Kiliseleri satıyor.

Adına Bilgi toplumu dediğimiz, bilgiye bağlı yeni bir dünya düzeni oluşuyor.  Bilgi toplumunda, her sorun, bilgi ile çözülecek.  Bilgi toplumuna geçemeyen toplumlar, önce geri kalacaklar ve sonra  yok olup gidecekler. 

Ayrışma şimdiden başladı. Amerika güney hudutlarına duvar çekiyor. Ama, dünyanın her tarafındaki eğitimli ve akıllı insanlara yeşil kart veriyor.  Avrupa Birliği, sınırlarını çelik teller ile örüyor. Ama, gelişmiş beyinlere kapısını açık tutuyor.

Şinasi Kara

Bu yazı 306 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum